Hiç kendinize "Ben kimim?" diye sordunuz mu? Bu basit gibi görünen sorunun cevabı, aslında sandığımızdan çok daha derin ve katmanlı. Çünkü bizler, sadece bireysel özelliklerimizle değil, aynı zamanda ait olduğumuz toplumsal gruplarla var oluyoruz. İşte bu aidiyet duygusunun karmaşık ve bir o kadar da zenginleştirici dünyasına "toplumsal kimlik" diyoruz.

Düşünsenize: Türk olmak, Beşiktaşlı olmak, doktor olmak, bir kadın olmak, bir anne olmak... Bu sıfatların her biri, bizi biz yapan yapbozun bir parçası. Sadece kendimizi değil, dünyayı da bu kimliklerimiz üzerinden algılıyoruz. Tıpkı bir ressamın paletindeki renkler gibi, toplumsal kimliğimiz de hayatımıza anlam ve canlılık katıyor.

Toplumsal Kaygıya Işık Tutuyor Sosyal Anksiyete Ve Tedavi Yöntemleri (2)

Peki, bu aidiyet duygusu nasıl oluşuyor? Çocukluktan itibaren ailemiz, arkadaşlarımız, içinde bulunduğumuz toplum, kısacası sosyal çevremiz bizi şekillendiriyor. Değerleri, inançları, gelenekleri ve normlarıyla bize birer kalıp sunuyor ve biz de bu kalıplara göre kendimizi tanımlıyoruz.

Ancak toplumsal kimlik, statik bir yapı değil. Tıpkı bir nehrin akışına kapılarak sürekli değişen ve dönüşen bir olgu. Yeni insanlarla tanıştıkça, yeni deneyimler yaşadıkça, kendimizi ait hissettiğimiz gruplar da değişebiliyor. Örneğin, üniversite yıllarında politik bir gruba dahil olan bir genç, mezun olduktan sonra mesleki bir kimliğe bürünebiliyor.

Toplumsal kimliğin bir diğer önemli özelliği de çok boyutlu olması. Yani, aynı anda birden fazla gruba ait olabiliyor ve bu gruplar arasında karmaşık bir denge kurabiliyoruz. Örneğin, hem başarılı bir iş kadını hem de sevgi dolu bir anne olmanın zorluklarını yaşayan bir kadını düşünelim. Bu iki kimlik arasında sürekli bir denge kurmak zorunda kalabilir ve zaman zaman çatışmalar yaşayabilir.

Toplumsal kimlik, hayatımızın her alanını derinden etkileyen, karmaşık ve dinamik bir olgu. Kendimizi anlamak, başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurmak ve daha adil bir toplum inşa etmek için, toplumsal kimliğin gücünü ve sınırlarını iyi kavramamız gerekiyor. Çünkü bizler, sadece bireyler değil, aynı zamanda ait olduğumuz toplulukların birer yansımasıyız.

Kaynak: Haber Merkezi