İsmail Hatipoğlu / İnegöl Müftüsü

Beklenmedik bir davranışla yanıltmak, karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak, birine verilen sözü tutmamak, yalan söylemek, ayartmak, kötü yola sürüklemek, sadakatsizlik etmek, ihanet etmek, oyalamak vb. manalara gelen; dinin, aklın ve vicdanın hoş görmediği davranışlardır.

            Aldatmak; dinde, ticarette ve insanların kendi aralarında olmak üzere temel olarak üç şekilde olur.

            Dinde aldatmak: İnanmadığı halde inanıyor görünerek etrafındakilerin aldatılması. Dinimiz bu şekilde davranışa münafıklık, bu davranışı sergileyene de münafık demiştir. Kişiyi bu şekilde davranmaya sevk eden saikler ise; menfaat, siyasi görüş, ideolojik yaklaşım, enaniyet ve inançsızlıktır. Bundan dolayı Hz. Peygamber Efendimiz (sav): “İnsanların en şerli olanları, iki yüzlü olanlardır. İnsanların bir kısmına bir yüzle, bir kısmına ise başka bir yüzle gelirler.”

            Ticarette aldatmak: Konumuzun başlığı aslında; Peygamber Efendimiz pazarı dolaşırken buğday çuvalına elini daldırıp altının yaş olmasını görmesi üzerine satıcının Ya Resulullah akşam yağmur yağdı o yüzden ıslandı demesi karşılığında Peygamberimizin “Bizi aldatan bizden değildir.” buyurması, geçmişten kıyamete kadar insanların sırf geçici dünya menfaati için ahiretlerini tehlikeye atmalarının bir ifadesidir. Hadiste geçen “ğaşşena” kelimesi günümüzde tağşiş şeklinde kullanılarak insanların özellikle gıda maddelerinde yapmış oldukları aldatmaları ortaya koymaktadır.

            Kur’an-ı Kerimde ticaretin meşru bir kazanç yolu olduğu ifade edilerek aldatma üzerine yapılacak olan ticaretin helal bir kazanç yolu olmadığını söylemiş, dünya ve ahirette ağır bir karşılığının olacağını ortaya koymuştur.

            İnsanların birbirini aldatması: Allah’a karşı sorumluluklarını hep öteleyen insan gaflet içerisinde ve kendini avutan insan olarak ifade edilmiş ve kişi kendi kendini kandırmıştır. Özellikle günümüzde kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle sosyal medya aracılığıyla insanların birbirlerini aldattıklarını görmekteyiz. Örneğin evliliklerde insanlar hakikatleri gizleyip birbirlerine makyajlı halleriyle görünmeye çalışmaktadırlar. Ya da ebeveynler çocuklarını evlendirmek için bir araya geldiklerinde çocuklarını karşı tarafa olduğundan farklı olarak anlatarak birbirlerini aldatmaya çalışmaktadırlar. Daha sonra gençler evlenip bir araya gelip gerçeklerle karşı karşıya kaldıklarında sürecin boşanma veya şiddete gittiğini görmekteyiz.

            Aldatma fiilini; yalan konuşma, sözünü tutmama, emanete hıyanet etme, hasetlik ve şiddetle bağlantılı olduğuna şahit olmaktayız. Toplumsal bozulmanın en büyük sebeplerinden biri olan aldatmanın önüne geçmenin ancak iyi bir ahlaki eğitim ve Allah korkusunun gönüllere yerleştirilmesiyle mümkün olacağı unutulmamalı, bununla ilgili toplumsal bilincin oluşturulmasına yönelik adımlar atılmalıdır.