DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, katıldığı canlı yayında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik çağrıda bulunarak ve yeni çözüm süreci olasılığını değerlendirdi. NOW TV'de gerçekleşen bu yayında, Babacan'ın ifadeleri büyük dikkat çekti.
Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik çağrısında, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi krizlerin aşılması için diyaloğun önemine vurgu yaptı. Erdoğan'ı, ulusal birlik ve beraberlik çağrısında bulunarak, siyasi arenada ortak akılda buluşma çağrısında bulundu.
Ancak, Babacan'ın dikkat çeken bir ifadesi de DEM Partisi içerisinde gözlemlediğini belirttiği "Stockholm Sendromu" oldu. Stockholm Sendromu, rehin alınan kişinin rehinecilerle bağ kurması, hatta bazen onları savunması veya sempati duyması durumunu ifade eder. Bu ifade, Babacan'ın DEM Partisi içindeki bazı kişilerin, mevcut siyasi liderlikle ilişkileri ve bakış açıları hakkında önemli bir tespiti olarak öne çıktı.
Babacan ayrıca, yeni bir çözüm süreci olasılığını da değerlendirdi. Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorunların çözümünde barışçıl ve demokratik yöntemlerin önemine vurgu yaparak, toplumsal uzlaşma ve diyaloğun gerekliliğini vurguladı. Ancak, bu sürecin başarılı olabilmesi için tüm siyasi aktörlerin samimi bir şekilde katkı sağlaması gerektiğini belirtti.
Ali Babacan'ın bu açıklamaları, Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizlerle başa çıkma yönünde yeni bir perspektif arayışında olan birçok kişi tarafından dikkatle takip edildi. Özellikle DEM Partisi içindeki dinamikler ve liderlikle olan ilişkiler konusundaki bu çıkışı, parti içi tartışmaları ve geleceğe yönelik politika belirleme süreçlerini etkileyebilir.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, NOW TV'de katıldığı canlı yayında Türkiye'nin içinde bulunduğu çözüm sürecini ve Kürt sorununu ele aldı. Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik çağrıda bulunarak, yeni bir çözüm süreci olasılığını değerlendirdi.
Babacan, Demokrat Parti'nin açıklamalarına atıfta bulunarak, "Stockholm sendromu faktörü" olduğunu belirtti. Bu ifadeyle, geçmişte çözüm sürecine destek verenlerin, zaman içinde değişen koşullar karşısında farklı bir tutum sergilemelerine atıfta bulundu. Babacan, Erdoğan'ın çözüm sürecine destek verdiği dönemde, şu anki durumunun oldukça farklı olduğunu vurguladı. Çözüm sürecinin başarısında etkili olan kadronun artık mevcut olmadığını ifade etti. Bu kadronun içinde bulunduğunu ve süreci yürüttüğünü belirten Babacan, birçoğunun şu anda iktidar içinde olmadığını ya da uzaklaştırıldığını dile getirdi.
Devamında Babacan, çözüm sürecinin başarısı için temel hakların tanınmasının önemine vurgu yaptı. Partisinin hazırladığı 354 maddelik temel haklar belgesinin, Türkiye'de çözümün anahtarı olduğunu ifade etti. Öncelikle, Türkiye'deki vatandaşlara haklarının tanınması gerektiğini ve insani hakların kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Babacan, Kürt sorununun çözümünün temelinde bu hakların yer alması gerektiğini vurguladı.
Babacan'ın açıklamaları, Türkiye'de siyasi çevrelerde ve kamuoyunda önemli bir tartışma konusu haline geldi. Çözüm sürecinin yeniden gündeme gelmesi ve bu sürecin nasıl yönetileceği konuları, önümüzdeki günlerde daha fazla tartışılacak gibi görünüyor.