Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Güven Olgaç, Türkiye'de akciğer kanserinin alarm verici bir şekilde yayıldığına dair flaş bir uyarıda bulundu. 2020 yılı istatistiklerine göre Türkiye'nin, dünya genelinde akciğer kanseri görülme sıklığı açısından erkeklerde birinci sırada yer aldığını belirten Prof. Dr. Olgaç, bu durumun ciddi bir sağlık sorunu olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Güven Olgaç'ın yaptığı açıklamada, "Türkiye, tüm dünya ülkeleri arasında ne yazık ki 4'üncü sıradadır" diyerek, ülkemizdeki akciğer kanseri vakalarının endişe verici bir şekilde arttığını ifade etti. Bu durumu birçok faktörün etkilediğini belirten uzman, özellikle sigara kullanımının, hava kirliliğinin ve genetik faktörlerin akciğer kanseri riskini artırdığını belirtti.
Ayrıca, Prof. Dr. Olgaç, erken teşhisin önemine vurgu yaparak, "Erken teşhis, tedavi şansını artırır. Bu nedenle belirtilerini gösteren herkesin derhal bir sağlık profesyoneliyle iletişime geçmesi ve gerekli testleri yaptırması çok önemlidir" dedi.
Akciğer kanserinin belirtilerine dikkat çeken uzman, bu belirtiler arasında sürekli öksürük, kanlı balgam, nefes darlığı, göğüs ağrısı, ses kısıklığı gibi durumların bulunduğunu belirtti. Bu belirtilerin varlığında vakit kaybetmeden uzman bir doktora başvurulması gerektiğini söyledi.
Uzman, önleyici tedbirler konusunda da önemli bilgiler verdi. Sigara kullanımının derhal bırakılması, sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi, düzenli egzersiz yapılması, ve düşük dozda bilgisayarlı tomografi (BT) taramalarının düzenli olarak yapılmasının akciğer kanseri riskini azaltabileceğini ifade etti.
Türkiye'deki akciğer kanseri vakalarındaki bu artışın önüne geçmek için toplumun bilinçlendirilmesi ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının teşvik edilmesi büyük bir önem taşıyor. Prof. Dr. Güven Olgaç'ın uyarıları, toplum sağlığını koruma adına ciddi bir çağrı niteliği taşıyor.
Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Güven Olgaç, akciğer kanseri konusunda önemli bilgilendirmelerde bulundu. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, akciğer kanserinin dünya genelinde erkeklerde ve kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en önde gelen nedeni olduğunu belirten Prof. Dr. Olgaç, 2020 istatistiklerine göre Türkiye'nin, akciğer kanseri görülme sıklığı açısından erkeklerde birinci, her iki cinste ise beşinci sırada yer aldığını açıkladı. Aynı zamanda, akciğer kanserinden ölüm hızında Türkiye'nin tüm dünya ülkeleri arasında ne yazık ki dördüncü sırada bulunduğuna dikkat çekti.
Prof. Dr. Olgaç, akciğer kanserindeki en önemli risk faktörünün sigara içimi olduğunu vurgulayarak, tüm olguların yüzde 85'inin sigara içicilerinden oluştuğunu belirtti. Bunun yanı sıra, radon, asbest, arsenik, berilyum, uranyum gibi çevresel maruziyetler ve genetik eğilimin de risk faktörleri arasında yer aldığını ifade etti. Akciğer kanseri riskinin ayrıca yaş, ailede akciğer kanseri öyküsü, radyasyona maruz kalma, hava kirliliği ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi faktörlerle de artabileceğini açıkladı.
Akciğer kanserinin erken teşhisi için en etkili yöntemin düşük doz radyasyona maruz kalınarak yapılan bilgisayarlı tomografi taraması olduğunu belirten Olgaç, bu tarama yönteminin dünya genelinde daha yaygın hale getirilmesinin önemine vurgu yaptı. Bu teste en uygun adayların, halen sigara içen veya uzun süreli sigara içme geçmişine sahip 50 yaş ve üzeri bireyler olduğunu belirtti.
Ayrıca, erken teşhisin önemini vurgulayarak, akciğer kanseri belirtileri arasında öksürük, göğüs veya sırt ağrısı, nefes darlığı, hırıltılı solunum ve anlamsız kilo kaybının bulunduğunu söyledi. Bu belirtilerden herhangi biriyle karşılaşan kişilerin vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurması gerektiğini ifade etti.
Prof. Dr. Olgaç, akciğer kanseri şüphesi olan hastaların ayrıntılı bir teşhis sürecinden geçmesi gerektiğini belirterek, bu süreçte akciğer röntgeni, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR), pozitron emisyon tomografisi (PET), bronkoskopi ve iğne biyopsi gibi yöntemlerin kullanıldığını ekledi. Akciğer kanseri konusunda farkındalığın artırılması ve erken teşhisin teşvik edilmesi, hastalığın ileri evrelerinde tedavi seçeneklerinin kısıtlı olduğu göz önüne alındığında büyük önem taşıyor.