Aslan, burada gücü ve cesareti temsil eder. Ancak, adı kötüye çıkmış bir aslan, ne kadar güçlü olursa olsun, bir kez adı kötüye çıkınca her suçun sorumlusu olarak gösterilebilir. Diğer yandan, çakallar ise kurnaz, sinsi ve zayıf karakterleri temsil eder. Aslan suçlanırken, bu çakallar gizlice işlerini yürütür ve kimsenin dikkatini çekmez. Bu atasözü, adaletin olmadığı yerlerde, güçlü olanın sürekli suçlandığını, asıl kötülüğü yapanların ise dikkatlerden kaçabildiğini vurgular.
Biraz daha açalım: Diyelim ki bir toplulukta güçlü bir kişi var ve bu kişi bazı kötü olaylarla ilişkilendirilmiş. Her ne kadar masum olsa da, insanlar artık onu kötü biri olarak görmeye başlamış. Bu durumda, o topluluğun içindeki sinsi ve zararsız gibi görünen kişiler (yani çakallar) asıl kötülüğü yapmaya devam eder. Çünkü herkes gözünü aslan diye bilinen güçlü kişiye dikmiş. Aslında bu atasözü, yanlış önyargıların ve haksız suçlamaların nasıl adaletsizliklere yol açabileceğini gözler önüne serer.
Halk arasında bu sözle, insanlara dikkatli olmaları gerektiği, sadece görünenin arkasında neler olabileceğini düşünmeleri gerektiği hatırlatılır. Zira, bir kere adı kötüye çıkmış olan, artık ne yapsa suçlu ilan edilirken, asıl kötülüğü yapanlar cezasız kalabilir.
Kısaca; "Aslanın adı çıkmış, çakallar baş keser" atasözü, güçlünün yanlış yere suçlandığı ve adaletin yerini bulmadığı durumları anlatır. Bu söz bize, her duyduğumuza inanmamamız, olayların arkasını araştırmamız gerektiğini hatırlatır. İnsanların, önyargılarına kapılmadan adil olması gerektiğini ve gerçek suçluları bulmanın önemini vurgular. İnsan ilişkilerinde ve toplumsal olaylarda bu derin anlamlı söz, adaletin peşinde koşmanın ve önyargılardan uzak durmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlatır.