Devletimiz ve Cumhuriyetimizin kurucusu İstiklal Savaşımızın başkomutanı büyük Devlet adamı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 10-Kasım 1938 yılında sabah saat 09.05 te Dolmabahçe Sarayında hayata gözlerini yumdu. O bütün dünyanın kabul ettiği gibi zamanının en büyük, en ileri görüşlü ve en büyük dehasıydı. Genç sayılacak bir yaşta, dünya barışı ve ülkemiz için en verimli bir yaşta 57 yaşında ölümü en büyük şansızlığımız ve kaybımız olmuştur. Her zaman düşünmüşümdür acaba Atatürk hiç olmazsa bir on yıl daha yaşasaydı dünyanın ve bilhassa ülkemizin durumu nasıl olurdu?
Ölümünün üzerinden 86 yıl geçti. Her yıl 10 Kasımda onu anıyor, gözyaşı döküyor, yas tutuyoruz. Bu çok güzel bir şey ama yas tutma ve gözyaşı dökmeden önce onu iyi tanımak ve onun duygu düşüncelerini anlamak bizim için ve bilhassa gençlerimiz için çok daha önemlidir. Onun bütün duygu ve düşünceleri çok önemli olmasına rağmen bana göre en önemli olanı Bağımsızlık karakteridir. Zaten o da öyle dememiş miydi.-Benim en büyük karakterim bağımsızlık karakterimdir diye. Yine O-.Beni görmek demek duygu düşünce ve karakterimi anlamanız ve kabul etmenizle mümkündür dememiş miydi. O en büyük düşüncesi olan bağımsızlık karakteriyle sadece ülkemizi kurtarmakla kalmamış, Afrika Asya ve dünyanın birçok yerinde ki mazlum milletlere örnek olmuş onlarında bağımsızlık savaşına ve bağımsızlığa kavuşmalarını sağlamıştır. Ben burada Atatürk ün bağımsızlık karakteri üzerinde durmak istiyorum. O vatanın birçok yeri İstanbul, İzmir işgal edildiğinde İstanbul hükümetinden ve vatanın kurtulmasından ümidini kesenler, herkes en yakınındakiler bile İngiliz mandasını veya Amerikan mandasını mı kabul edelim diye tartışırlarken o tek başına vatanın kurtarılacağına inanmış ve vatanı kurtarmak için yola çıkarak asırlardan beridir hür yaşamış ve hiçbir zaman kimsenin boyunduruğuna girmemiş milletimizin bağımsızlığı için canını ortaya koyarak büyük bir karakter ve azim örneği ortaya koymuştur. Bu millete hiçbir zaman başkasının boyunduruğu altında yaşamak yakışmaz inancıyla ve vatanın kurtuluşunun ancak Anadolu’ya çıkarak kurtuluşu İstanbul dışından başlatarak önce Samsuna çıkıp bir güneş gibi doğmuş sonra da Amasya Sivas Erzurum kongrelerini yaptıktan sonra Ankara da Millet meclisini açarak kurtuluş meşalesini yakmıştır. Onun önderliğinde kenetlenen milletimiz canını dişine takarak vatanını kurtarmıştır.
Onun yukarıda da belirttiğimiz gibi en büyük karakteri olan bağımsızlık karakteri sadece zamanında değil şimdi bile birçok mazlum milletlere örnek olmuştur. Türk milleti zaten tarih sahnesine çıktığı zamandan itibaren 16 büyük devlet kurmuş hiçbir zaman kimsenin boyunduruğu altına girmemiş her zaman bağımsız olarak yaşamıştır. Bundan sonra da böyle olacaktır. Bunu da en başta Atatürk’e borçludur.
Onun bir diğer önemli özelliği de barıştan yana olmasıdır. Bu karakteriyle de dünyaya örnek olmuş “Yurtta sulh dünyada sulh” diyerek dünya barışına katkıda bulunarak bunu bizzat yaşadığı dönemde göstermiştir.
Onunla ilgili yazılacak söylenecek çok şey vardır. Ben burada onunla ilgili ufak bir anekdot anlatarak onun dünya milletlerine, barışa, insanlığa hoşgörüye nasıl örnek olmak istediğini belirteceğim. Atatürk İstiklal Savaşı sırasında mevzilerde dolaşırken bir asker yunan bayrağını buluyor ve Atatürke getirerek –Ne yapalım efendim bunu yakalım mı, yırtalım mı yoksa imhamı edelim dediğinde Atatürk-Hayır evladım hiçbirini yapma o ne kadar da düşmanımızın bayrağı olsa da o bir milleti temsil ediyor diyerek bir insanlık, hoşgörü örneği göstermiş savaş meydanında da olsa düşmanına bile saygı göstermesi onun büyüklüğünün kanıtıdır.
Atatürk’ü ölüm yıldönümünde sevgi saygı ve özlemle yad ediyoruz. Onun silah arkadaşlarına ve İstiklal savaşı şehitlerimize Allah’tan rahmetler diliyorum. Sağlık ve esenlik dileklerimle.
ASLAN TORUN