Hz. Ömer (r.a.) hilafeti döneminde Medine'de geceleyin karakol gezer, asayişsizlik ve benzeri şeyler olup olmadığı hususunda halkı kontrol ederdi. Yine bir gece Medine sokaklarında dolaşırken bir evde şarkı söylenip naralar atıldığını işitti. Adamı suçüstü yakalamak için hemen duvardan aşıp içeri girdi, baktı ki içeride bir adam, yanında bir kadın, bir de şarap kabı var. O gür sesiyle adama seslendi:
“- Ey Allah'ın düşmanı! Sen böyle günah işleyeceksin de Allah seni örtecek mi sandın? “ dedi. Adam sakin bir şekilde Hz. Ömer’e şöyle cevap verdi:
“- Sen de acele etme, ey Müminlerin Emiri! Ben bir günah işledim ise, sen üç konuda günah işledin:
Allah “ insanların kusurlarını, gizli hallerini araştırmayınız." (Hucurât, 59/12) buyuruyor, sen bu emre uymadın, benim gizli durumumu araştırdın,
“ Evlere kapılarından giriniz." (Bakara, 2/189) buyuruyor, sen duvardan aşıp evime girdin,
Kendi evinizden başka bir eve girmek istediğiniz zaman izin isteyip selâm vermeden girmeyiniz”, buyuruyor, sen izinsiz girdin” (Nur, 24/27) dedi.
Hz. Ömer (r.a.) baktı, adam suçlu ama kendisi gerçekten ondan daha suçlu. Suçunu anladı ve adamı cezalandırmaktan vazgeçti. Vazgeçmekle de kalmadı, adamdan af diledi. Adama hitaben:
“- Şimdi ben sizi affedersem, siz de beni affeder misiniz?” dedi. Adam da Müminlerin Emiri Hz. Ömer’in bu adaleti ve suçlu olduğunu kabul etmesi karşısında:
“- Evet affederim” dedi. Hz. Ömer böylece onu bıraktı. (Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, VII, 208)
Gece gibi olmalıydı insan bir kusur örtmekte, yavaş yavaş sadece gökyüzüne odaklanır gibi tüm insanların o gece vaktinde.
Müslüman kusur araştırmakla vaktini heba etmeden, bahşedilen ömrü iyi anılmak için değerlendirmeliydi. İyi anılmak sadece insanlara değil Allah indinde olmalıydı.
Kusur araştırma sosyal hayatı yaralamaktı aslında,güveni bitirmekti bu yüzden buyurdu ya Hz. Peygamber (sav) “İnsanların kabahat ve kusurlarını inceleyecek olursan onları ifsâd eder veya fesada düşürmeye yaklaşırsın.” (Riyazü's-Sâlihin, III,154)
Çünkü kötü kimsenin kabahati meydana çıkarılınca korkusu kalmaz ve artık açıktan açığa kötülük işlemeye başlar. Bunun sorumlusu olur mu aklı başında insan?
Her kim bir Müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allâh (c.c.) da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim Müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve dile verirse; Allâh (c.c.) da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu suretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir.” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58) buyurdu Allah Rasulü.
Hal böyleyken ey Müslüman evladı, gel vazgeç başkasının ne yaptığından, bak kendi haline onunla ilgilen. Ayıpların araştırılıp ortaya dökülmesi; insanları birbirine düşürmekten, aralarında kin ve düşmanlık tohumları ekmekten, fenalıkların yayılmasından başka bir şeye yaramaz. İnsanların gizli kalmış kusurlarını açıklamak, herkese duyurmak onların utanma duygularının yok olmasına, sosyal kontrolün azalmasına ve böylece ahlaksızlığın süratle yayılmasına da sebep olur. Vesselam..
Mehmet Uzun / Osmangazi İlçe Müftüsü