Ali Kurnaz yazdı

SUSKUN MÜTTEFİKLER-1

Bugün sosyal medya da belki de akademik yazımda bile, akademisyeninden gencine kadar durmaksızın kullanılan bir argüman var: “ Filistin’in problemi bizi ilgilendirmemektedir.

Her koyun kendi bacağından asılacak, onlara yardım etmek ne kadar doğru?” Şüphesiz bizim akademimiz ve halkımız bu savı ilk kullanan halk değil ve son da olmayacak.

Fakat biz de bu yazımızda tarihten örneklerle bu sav üzerine konuşacağız ve eskiden bu savı kullanan halklara ne olduğunu gözden geçireceğiz.

Öncelikle, Orta Doğuda olanların, daha doğrusu dünyanın neresinde olursa olsun bir olayın, o coğrafyayı aştığı ve bütün dünya ekonomisini ve siyasetini değiştirdiği bilinmesi gerekmektedir.

Orta Doğuda olan bir ülke olarak, İsrail-Filistin mevzusunda apolitik bir tavır takınmak, hem devlet geleneğimize hem de erdemli bir insana yakışmayacak bir iştir.

Bu, reel-politik gerçeklerden ve birbirleriyle görünmez bağlarla bağlanmış medeniyetlerimizden çok uzak bir yorumdur.

Bugün İsrail ve Filistin arasında olan bütün siyasî ve askerî hareketlilikler, bizleri öyle ya da böyle etkiliyor ve etkilemeye de devam edecek.

Bunlara gözümüzü kapatmamız ve kendimizi coğrafyamızdan, Şarkın kendisinden soyutlamamız hiçbir şey değiştirmeyecektir.

Bu coğrafyanın ve dünyanın bütün politik değişiklikleri, biz gözümüzü açsak yahut kapatsak bile varlar ve var olmaya devam edecekler.

 Bu vaziyette trajik, yani aşılamaz gerçeklik, durumu bütün çıplaklığıyla kabullenmek gerekmektedir. Bu cümleler sizi tatmin etmemiş olabilir, bu yüzden ben de bu yazımda aynı savı kullanan halkların başına neler geldiğini anlatacağım.

Savımın en doğru sonucu vermesi için en yakın tarihlerden, diplomasinin var olduğu zamanlara yani II. Dünya Savaşı dönemindeki Müttefiklere –İngiltere, Fransa ve ABD– dair bir örnek sunacağım.

Hitler’in İktidara geçmesi ile birlikte 1930’lardan bu yana “Bin Yıllık Reich” planı artık realite kazanıyordu. Hitler’in Kurmay Subayları gerçekten de Avrupa’nın fethine dair planlarını kafalarında hazırlıyor, çok sağlıklı bir ekonomik kalkınma geçiriyorlardı.

Hitler ve Kurmay Takımı, bu ideali gerçekleştirmek için savaşı bir yerden fitillemeleri gerekiyordu.

Hepsi gözünü karatmıştı ve Hitler’in sözlerinin arkasından gideceklerine yemin etmişlerdi. Bu bir avuç bürokrat ve general ve onları takip etmeye hazır yüz binlerce insan, savaş ilanını bekliyordu.

Fakat o sıralarda I. Dünya Savaşından yorgunlukla çıkmış Fransa ve İngiltere, kendi iç sorunlarıyla başa çıkıyordu. Komünistler, iktisadî ve sosyal problemler alıp başını gitmişti. Bu devletler kendi iç problemleriyle ilgilenirken, Naziler 1939 yılında Sovyetler Birliği ile Ribbentrop-Molotov saldırmazlık antlaşmasını imzalamış, Polonya’nın işgaline hazırlanıyorlardı.

Tabii ki Polonya’nın işgali savaşın son durak noktasıydı.

(Decam Edecek)