“BİZİM MESELEMİZ DEĞİL!” SAVINA BİR ÖRNEK:

Ali Kurnaz yazdı

Abone Ol

SUSKUN MÜTTEFİKLER-2

Bunlardan önce Avrupa’nın göbeğinde Yahudiler toplumdan uzaklaştırılmış, ekonomik hayattan çıkarılmış, mülklerine el koyulmuştu; ayrıca Hitler belli müzakereler ile Avusturya’nın bir bölümünü ilhak bile etmişti.

Avrupa ise bu durumda ancak müzakere yolları arıyor, somut hiçbir eylem alamıyorlardı. Yahudiler ve Hitler’in tehdit ettiği devletler tek başına, yazının başında değindiğim anlayış ile yalnız bırakılmıştı.

Ribbentrop-Molotov İşbirliğinden doğarak Naziler, Polonya’yı Gleiwitz Vakası olarak adlandırılan yapay bir meşruiyet sebebi ile savaş ilan etmişti. 1 Eylül’de başlayan savaşa 17 Eylül tarihinde Sovyetler Birliği katıldı.

Böylelikle bütün Avrupa’nın gözünün önünde Polonya işgal edilmiş, Yahudiler ve onlarla beraber Lehler kaderlerine terk edilmişti.

İngilizler ve Fransızlar ancak böylelikle olayın ciddiyetini kavrayabilmiş, savaşa girebilmişti. Fakat girdiklerinde her şey için çok geçti, Naziler güç ve meşruiyet çoktan kazanmıştı.

Bu yüzden Prusya İmparatorluğunda –Nazi Almayasının öncülü bir devlet–bir türlü ilerlenememiş Fransa, bir ay gibi çok kısa bir sürede Nazilerce ilhak edilmişti.

Böylelikle Fransızlar da zamanında hor gördükleri, “bizim meselemiz değil” anlayışında bir türlü aksiyom alamadıkları düşüncenin himayesi altına girmişti.

Böylelikle halkı ve direnişçileri korkunç katliamlarla karşılaştı. Naziler ne kadar yok edilse dahi, yaptıklarının korkunçluğu hala bütün dünyaca tanınıyor ve hatırlanıyor.

Harp Tarihi Akademisyenlerinin, Nazilerin ilk yıllarında çok yeni bir orduya sahip olduklarını ve güçlenmedikleri yıllarda çok rahatça durdurulabilecekleri yönünde savları da bulunmaktadır.

 Fakat müttefik devletlerin iç dertlerinde yok olmaları onları çok korkunç gerçeklerle yüzleştirdi.

En net şekilde görülebileceği üzere, Müttefik Devletlerin benci devlet yapıları, onları devletlerinden etmiştir. Buradan devletin nasıl politikalar güdeceğini önermek yahut anlatmak haddime değil.

Hiçbir politika da önermiyorum. Benim anlatmak istediğim, en azından bizler bu gerçeğe gözlerimizi kapatmayalım ve kendimizi coğrafyamızdan soyutlamayalım.

Fransızlar ve İngilizler de Nazilerin bu denli büyük katliamlar yaratabileceğini tahmin etmemişti.

Buradan hiç ırkı yaftalamak sonucu değil, nerede bir tahakküm görürsek, ivedilikle çözülmesi gerektiği sonucu çıkmalıdır.

 Durumlar artık önlemeyecek bir raddeye geldiğinde “keşke bunların en başında sesimizi çıkarsaydık” diyenlerden olmayacağımız ümitlerimle.