Nurettin Yıldız yazdı
Genel anlamıyla ribat, Allah yolunda cihat edenlerin cephedeki görevlerini ifade eden bir kelimedir. Bilhassa ribatı teşvik eden hadislerde bu kelime yoğun olarak kullanılır. ‘Bir gece ribatta kalmak’ şeklindeki hadislerde muhteşem sevaplar vaat edilir mü’minlere. Rabıta da ribat kökünden kullanılan bir kelimedir. Kelimenin sözlük muhtevasına dalmadan, nerede nasıl kullanıldığına bakmadan bir başka zaviyeden ele alınması gerekiyor.
Kur’an’ımızın indiği ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin onu fiilen tatbik ettiği zamanlarda ribata teşvik eden âyet ve hadislerle ribat kelimesine fiili olarak ashabı kiram bir anlam yükledi. Onları izleyen ikinci mübarek nesil de o anlamı kuşandı ve yaşadı. Üsame radıyallahu anhın Medine’nin Refik-i A’lâ haberi ile bulutların altında kaldığı gün, ribat ruhu ve heyecanı ile Medine’yi terk etmişti. Onu görevinin başına sevk eden Ebu Bekir radıyallahu anh da aynı heyecan ve aynı idrakin sahibi idi. Üsame’nin bir gecelik ribatına dünyanın en güzel şeyleri feda edilebilirdi. Nitekim en güzel şeyleri de feda ettiler.
Ribat, Ümmet-i Muhammed’in ezanlarının yükseldiği toprakları korumaktı. Medreselerinde Kur’an öğrenen talebelerini, evlerindeki hanımlarını, genç nesilleri kâfirlerin taarruzundan muhafaza etmekti. Gece veya gündüz elinde mızrağı, yayı ile bekleyen mücahit ribat görevinde idi. Cihat ibadetinin en uç noktasında yapılan ribat, cihadın çeşitlerinden biri olarak ya da mücahitlerin görevlerinden biri olarak neticede aynı işin bir parçası sayılırdı. Ama ribat, en uçtaki hassas noktada icra edilen bir görev olarak farklı idi. Sınırdaki nöbetçi gaflete düşer ve düşmana geçit verirse içerideki mücahitlerin işi zor olurdu. Bunun için de en uç noktadaki ya da düşmanın öncelikle aşmak isteyeceği noktadaki görevlinin görevi en önemli görev oldu. Oradaki nöbet sıradan bir asker nöbeti gibi görülmedi. Sorumluluğu artınca ecri de arttı.
Dün topraklar işgal ediliyordu da toprakların sınırlarındaki nöbetçilere ribat görevlileri olarak büyük değerler veriliyordu. Bugün eğer küfür, toprakların işgali yerine zihinlerin işgalini yeğlemiş bulunuyorsa dinini korumayı vazifesi bilmişlerin de ribatı ve murabıtı yeniden düşünmeleri gerekir. Dün sınır boylarındaki nöbetçiler murabıttı. Bugün ise medreselerde Kur’an ilimlerini tahsil eden talebeler murabıttırlar. Artık rıbat, Kur’an talebelerinin icra ettiği görevin adı olabilir. Çünkü küfür, ordularını sınır boylarından topraklara yayma yerine kulaklardan, gözlerden beyinlere sokmayı tercih etmektedir. Küfür taktik değiştirdi ise onun taktiğini geçersiz yapacak taktikler de mü’minlerin pratiğini oluşturacaktır. Bunu becerememek sınır boylarında güvercin avlamak için beklemekten öteye gidemeyebilir.
Bugünün ribatı ve murabıtı, bugünün saldırısına karşı görev yapması için Allah Teâlâ’nın seçtiği kullarının işi ve kendisi olabilir. Bu da, Allah’ın kitabı Kur’an’ı şu veya bu başlık altında devre dışına kaydırmaya çalışanlara karşı ayakta durması gereken âlimler ve talebelerin görevidir. Peygamber aleyhisselamın hadisi şeriflerini ve onun mübarek sünnetini hafif görmeye karşı kaleyi korumakla mükellef olanlar günümüzün murabıtları olarak bilinmelidirler. Kur’an’ımız, Sünnet’imiz ve bu ikisinden kaynaklanan mü’min kimliğimiz korunacaktır. Ribat, bunları korumaktır. Küfür, elimizdeki Kur’an ve Sünnet değerini yok etmeye çabalarken bizim bunu takdir edemiyor oluşumuz üzücüdür.
İlim ribattır artık, âlim de murabıttır. Kur’an’ımızı anlayan ve anlatabilen, kendisini böyle bir görevle mükellef olarak bilip o kıvamda bir gayret içinde olanlar sınır uçlarındaki nöbetçilerin bugünkü örnekleridirler. Beyinlerimizi işgal etme emeli içinde olan şeytan ve yandaşlarının planlarına karşı bizim hazırlığımız elbette cihadın gerektirdiği her şey üzerinden olacaktır. Başta Kudüs’ümüz olmak üzere bütün topraklarımız korunacak, tek bir çakıl dahi onlara kaptırılmayacaktır. Bunda bir tereddüt yoktur. Tereddüt olmayan bir başka husus da şudur: Kur’an’ımız, Peygamber aleyhisselamın hadisi şerifleri de en az Kudüs kadar işgal edilmek istenmektedir. Kudüs eteklerinde de cihat vardır, Kur’an’ımızın tek bir harfinin yabancı fikirlere teslim edilmemesi için gayret gösterilen her yerde de cihat vardır. Bu da bir ribattır, bu zamanın ribatıdır.