Bursa, tarihi ve doğal güzellikleriyle Türkiye'nin önemli şehirlerinden biri olmasının yanı sıra aktif bir deprem kuşağında bulunmaktadır. Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın güney kolu şehrin güneyinden geçer ve bu durum deprem riskini artırır. Ancak Bursa coğrafyası ve jeolojik yapısı çeşitlilik gösterdiğinden, deprem riski de bölgeden bölgeye farklılık gösterir.
Deprem Riskinin Belirlenmesinde ki Etken Faktörler Nelerdir?
Bir bölgenin deprem riskini belirleyen temel faktörler şunlardır:
Aktif Fay Hatlarına Uzaklık: Bir bölge aktif fay hattına ne kadar yakınsa, deprem riski o kadar yüksektir. Bursa'da özellikle güney ilçeler fay hattına daha yakın konumdadır.
Zemin Yapısı: Sağlam kaya zeminler (granit, bazalt, kireçtaşı gibi) deprem dalgalarını daha iyi sönümlerken, alüvyon gibi gevşek zeminler deprem dalgalarını büyüterek yapıların daha fazla hasar görmesine neden olabilir.
Topoğrafya: Dik yamaçlar heyelan riskini artırabilirken, düz alanlar genellikle daha güvenli kabul edilir.
Yeraltı Su Seviyesi: Yüksek yeraltı su seviyesi, zemin sıvılaşması riskini artırarak depremde hasarı büyütebilir.
2. Bursa'nın Jeolojik ve Jeomorfolojik Yapısı!
Bursa'nın jeolojik yapısı oldukça karmaşıktır ve farklı jeolojik dönemlere ait kayaç türlerini içerir. Şehir genel olarak üç ana jeolojik birim üzerinde yer alır:
Uludağ Masifi: Şehrin güneyinde yer alan Uludağ, Paleozoik yaşlı metamorfik kayaçlardan (gnays, şist, mermer) oluşur. Bu kayaçlar genellikle sağlam bir yapıya sahiptir.
Neojen Havzaları: Bursa Ovası ve Mustafakemalpaşa Ovası gibi ovalar, Neojen döneminde oluşmuştur ve genellikle kireçtaşı, kumtaşı, kiltaşı ve marn gibi sedimanter kayaçlardan oluşur. Bu kayaçların dayanıklılığı, oluşum koşullarına bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Kuvaterner Yaşlı Alüvyonlar: Nilüfer Çayı ve kollarının oluşturduğu ovalarda yaygın olan alüvyon zeminler, gevşek yapılıdır ve deprem sırasında sıvılaşma riski taşır.
3. Bursa'da Zemini Sağlam ve Deprem Riski Düşük Bölgeler:
Aşağıda belirtilen bölgeler, jeolojik ve jeomorfolojik özellikler göz önünde bulundurularak, Bursa'da deprem riskinin nispeten düşük olduğu bölgeler olarak değerlendirilmektedir:
Nilüfer İlçesi:
Görükle, Balat, Özlüce ve Ataevler: Bu mahalleler, Neojen yaşlı kireçtaşı ve konglomeralardan oluşan sağlam bir zemin yapısına sahiptir. Özellikle Görükle, yamaçlarda yer alması nedeniyle heyelan riskinin daha düşük olduğu bir bölgedir.
Demirci: Bu mahalle, kısmen Neojen yaşlı volkanik kayaçlar (andezit, bazalt) üzerine kuruludur. Volkanik kayaçlar genellikle depreme karşı dayanıklıdır.
Osmangazi İlçesi:
Çekirge, Hamitler ve Panayır: Bu mahalleler, Uludağ Masifi'nin eteklerinde yer alır ve Paleozoik yaşlı metamorfik kayaçlar (gnays, şist) üzerine kuruludur. Bu bölgeler, sağlam zemin yapısı ve yüksek kotları nedeniyle deprem ve heyelan riskinin nispeten düşük olduğu bölgelerdir. Ancak, dik yamaçlarda yer alan bazı bölgelerde heyelan riski artabilir.
Yıldırım İlçesi:
Erikli, Millet ve Mimar Sinan: Bu mahalleler, Uludağ'ın eteklerinde yer alır ve Paleozoik yaşlı metamorfik kayaçlar (gnays, şist, mermer) üzerine kuruludur. Sağlam zemin yapısı ve yüksek kotları nedeniyle deprem riski düşüktür. Ancak, dik yamaçlarda yer alan bazı bölgelerde heyelan riski artabilir.
Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?
Yukarıda belirtilen bölgeler, genel olarak Bursa'da deprem riskinin düşük olduğu bölgeler olarak kabul edilse de, deprem riskinin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmez.
Herhangi bir yapı inşa edilirken, detaylı zemin etüdü yapılması ve deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilmesi hayati önem taşır. Zemin iyileştirme teknikleri kullanılarak riskli zeminlerin depreme karşı dayanıklılığı artırılabilir.
Deprem öncesi, sırası ve sonrasında yapılması gerekenler konusunda bilinçli olmak ve gerekli önlemleri almak, depremin olası etkilerini en aza indirmek için kritik öneme sahiptir.Bursa'da deprem riski, şehrin jeolojik ve topoğrafik yapısına bağlı olarak bölgeden bölgeye değişiklik göstermektedir. Nilüfer ilçesi ve Osmangazi ile Yıldırım ilçelerinin bazı mahalleleri, sağlam zemin yapıları nedeniyle deprem riskinin nispeten düşük olduğu bölgeler olarak öne çıkmaktadır.