Paşayayla Köyü Bursa/ Yenişehir’e bağlı şirin bir köydür. Osmanlı-Rus Harbi sırasında 1877-1878 (93 Harbi) Bulgaristan’ın Eskicuma (Tırgovişte)ili, Osmanpazarı Omurtag ilçesine bağlı Yılancılar (Zmeyno), Ellezler (İliyno), Kuşlu Köy (Ptiçhevo) ve Keremidin ( Milino) Köylerinden göç etmiş büyüklerimiz tarafından kurulmuştur.

Bu Köylerden göçenlerin Bayırköy, Tepeköy (Tepeköy), Fındıklı ve Asayiş Köylerini kurdukları bilinmektedir. Köyümüzün kurulduğu bölge, harb sırasında ordumuza asker yetiştirilmesi amacıyla Ethempaşa’ya tahsis edilmiş bir arazidir. Köyümüz ismini buradan almış ve adı, Paşanın Yaylası anlamında “Paşayayla” olmuştur.
Köyde, tarım alanlarının yetersiz ve verimsiz olması nedeniyle sürekli bir göç olmaktadır. Bu göç genelde başta bursa olmak üzere, Orhangazi ve Kestel İlçeleridir.
Köyde halen 30 hane yaşamakta ve geçimlerini hayvancılık yaparak sağlamaktadır. Köyde Köy Kahvesi, Köy Odası, Hoca Evi, Köy Çeşmesi, Köy Merası (Paşatarlası) ortak kullanım alanlarıdır.

“Kaymakam Suyu” HİKAYESİ

Malum küçük bir dağ köyü Paşayayla. Arazi dar, susuz ve verimsiz. Yıl 1938 yanılmıyorsam. Geçim sıkıntısı o günlerde daha çok büküyor insanımızın belini. Bu sıkıntıyı biraz olsun hafifletmek, çocuklarının nafakasını çıkartabilmek için bazı köylülerimiz Sölöz, Yeni Sölöz ve Heceler Köylerine zeytin toplamaya gidiyorlarmış yövmiye ile. Mehmet Emin Ağa, Memiş Mehmet ve Kocabaş Ali Yeni Sölöz’e gidenlerden bazıları.Zeytin toplanmaya başlanmış fakat, kış da çok çetin geçiyormuş o yıl. Çok kar yağınca doğal olarak zeytin toplamaya bi hafta on gün kadar ara vermek zorunda kalmışlar.Bu süre zarfında Yeni Sölöz’de kalmak yerine köylerine yani Paşayayla’ya dönmeye karar vermişler. Amaçları tabiî ki evde bekleyen çocukları, eşleriyle hasret gidermek ve aynı zamanda kazandıkları üç-beş kuruşla evlerine yiyecek bir şeyler götürmek. Bu arada tamir ettirmek için Yeni Sölöz’e götürdükleri ve tamir edildiğini öğrendikleri tek kırma tüfeklerini de yanlarına alıp çıkmışlar yola Paşayaylaya doğru sıkıca giyinerek. Önden biri gidip çığır açıyor derin karda, diğerleri açılan çığırdan takip ediyormuş öndeki arkadaşlarını. O dönemde Yeni Sölözlüler tarafından bütün ihityaçları karşılanan Kelesli olduğu rivayet edilen biri varmış yoksul, kimsesiz. O kişi de bizimkileri takibe koyulmuş habersizce. Önde takip edildiklerinden habersiz bizimkiler, arkada Kelesli yoksul kişi, saatler sonra ulaşmışlar Paşayayla’ya sağ-salim. Bizimkiler habersizce az sonra başlarına geleceklerden heyecan ve mutluluk içinde gitmişler sıcacık yuvalarına. Uzun sürmemiş bu heyecan ve mutlulukları. Az sonra kapıları çalınıp tek tek İhtiyar Heyeti Odasına çağırılmışlar hakkınızda şikayet var denilerek. Bizimkiler şaşkın tabiî ki. Meğerse onları habersizce takip eden Kelesli, Köy Muhtarına; Yeni Sölöz’den gelirken eli silahlı üç kişi tarafından dövüldüğünü, cebindeki bütün parasının gasp edildiğini söyeyerek şikayette bulunmuş. Tarife göre de bu gasp olayını gerçekleştirenler az önce sıcacık evlerine ulaşma mutluluğunu yaşayan köylülerimiz.

O yıllarda şu an Yenişehir-Orhangazi yolunu kullanarak Gemlik Körfezi’ne manda arabalarıyla bazı tüccarlar kil götürüyorlarmış satmaya. Tüccarlar mallarını satıp geri dönerken aynı yolu kullanarak, zaman zaman istenmeyen olaylarla da karşı karşıya kalıyorlarmış. Eşkiyalar yol kesip soyuyormuş tüccarları. Muhtarımızın aklına önce bu eşkiyalar gelmiş fakat bizim köylülerimiz az önce o yoldan geldiklerinden öncelikle onlar suçlu gibi görünüyormuş. Yenişehir Kaymakamı, Yenişehir ve Aşağı Sölöz Karakol Komutanlarına haber verilmiş acilen. Beraberlerinde bir manga askerle birlikte Paşayayla’ya ulaşmışlar bir süre sonra Kaymakam ve Komutanlar. Heyet Odası’nda toplamışlar zanlıları ve Kelesliyi. Kelesli aynı şekilde ve ısrarla dövüldüğünü, soyulduğunu söylüyormuş bizimkilerim itirazlarına aldırmadan. Sanırım amacı kendisine acındırmak ve belki de bir süre de Bizim Köyümüzde barınmakmış. Kaymakamın isteği ile olay yerini incelemeye gitmişler kar ve soğuğa aldırmadan. Kelesli kalınca bir meşe göstermiş beni şu meşeye bağladılar, dövdüler, soydular diyerek. Karakol Komutanı meşeyi incelemiş etrafında dolaşarak. Bakmış ki meşenin gövdesi yosun kaplı ve sapasağlam duruyor yosunlar. Dayanmış meşeye, sırtını sürtmüş kalın meşenin gövdesine. Tabiî ki yosunlar dökülmüş bembeyaz karın üzerine. Dönmüş soyulduğunu iddia eden Kelesliye doğru;

-Seni bu meşeye bağlayıp dövdüklerini söylüyorsun peki neden o zaman dökülmedi yosunlar da şimdi döküldüler. Adamın yüzü kızarmış utancından, yalanının ortaya çıkmasından. Karakol Komutanı Köylülerimize dönerek;

-Dua edin şu meşedeki yosunlara yoksa işiniz kötüydü. Kelepçeyi takmışlar Kelesliye hemen olay yerinde.

O gece Köyümüzde misafir edilmiş Kaymakamımız ve beraberindekiler. Sağır Hasanlar’da akşam yemeğini yemişler sıcacık somun ekmeklerini de çok beğenmiş misafirlerimiz.

Papa 14. Leo’nun İznik Ziyareti Öncesi İlk Resmi Ayin Gerçekleştirildi Papa 14. Leo’nun İznik Ziyareti Öncesi İlk Resmi Ayin Gerçekleştirildi

Kaymakam Bey su istemiş ev sahibinden. İçmiş suyu Kaymakam fakat beğenmemiş. Başka bir su getirmişler onu da beğenmemiş. Bunu üzerine ev sahibi;

-Kaymakam Bey, bir su daha var Köyümüzde. Hayvanlar sabah ahırdan çıkar-çıkmaz koşarak o kaynağa su içiyorlar, o sudan getireyim size. Demiş. Getirmişler o kaynaktan bir bardak su ve ikram etmişler Kaymakamımıza. Kaymakam suyu içince;

-İşte bu su nefis! diyerek birkaç bardak içmiş üst üste.

O günden bu güne suyumuzun adı, “Kaymakam Suyu” olarak anılmaya başlamış hem Köyümüzde hem de çevre ilçe ve köylerde.

image

Editör: Fırat Çelik