AstraZeneca, COVID-19 aşısının çok nadir görülen bir yan etkiye neden olabileceğini ilk kez kabul etti. İngiltere merkezli ilaç şirketi, bir dizi yasal belge ve mahkeme ifadelerinde, aşının Trombotik Trombositopeni Sendromu (TTS) adı verilen ciddi bir sağlık sorununa yol açabileceğini belirtti. Bu durum, nadiren kan pıhtılaşması ve düşük trombosit sayısının birleştiği bir durum olarak tanımlanıyor.
AstraZeneca'nın Yan Etkisi Kabulü Nasıl Gerçekleşti?
AstraZeneca, İngiliz Yüksek Mahkemesi'ne sunduğu belgelerde, aşının nadiren TTS'ye neden olabileceğini kabul etti. Bu itiraf, şirketin COVID aşısının güvenlik profilini yeniden değerlendirmesine yol açabilir gibi görünüyor. Şirket, şimdiye kadar dünya çapında milyonlarca insanı COVID-19'un daha ağır formlarından koruduğunu ve aşının genel olarak kabul edilebilir bir güvenlik profiline sahip olduğunu belirtti.
AstraZeneca'nın aşısının o yan etkisi, başta İngiltere'de olmak üzere birkaç yasal mücadeleye konu oldu. İlk dava, aşı olduktan sonra ciddi sağlık sorunları yaşayan Jamie Scott tarafından başlatıldı. Davacılar, aşının beklenenin altında bir güvenlik seviyesi sunduğunu ve bu nedenle "kusurlu" olduğunu iddia ediyorlar. AstraZeneca, dava sürecinde, TTS'ye neden olabileceğini kabul etmiş olsa da, her vakanın kendi içinde değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor.
Küresel Sağlık Otoritelerinin Değerlendirmesi
Dünya Sağlık Örgütü ve diğer sağlık düzenleyiciler, AstraZeneca-Oxford aşısının 18 yaş ve üzeri bireyler için güvenli ve etkili olduğunu belirtmeye devam ediyor. İngiltere'de, nadir kan pıhtılaşması vakaları sonrasında, 30 yaşın altındaki bireylere alternatif aşılar önerilmiş ve aşı kutularının üzerinde bu bilgiler güncellenmiştir.
Peki Ne Oldu?
Bu itiraf ve devam eden yasal süreçler, AstraZeneca'nın COVID-19 aşısı etrafındaki tartışmaları yeniden alevlendirebilir. Ancak, sağlık uzmanları ve düzenleyici otoriteler, aşılamanın sağladığı korumanın, çok nadiren ortaya çıkan yan etkilerden daha büyük olduğunu vurgulamaya devam etmektedir. Siz aşı olmuş muydunuz?