I. Sene-i Devriyemiz

Salih Erol yazdı

Abone Ol

İnegöl Genç Gazetesi’nin muhterem okuru!

Yeni bir seneye girdiğimiz bu anlarda bu sütunlardaki yazılarımızla birinci sene-i devriyemize de girmiş bulunuyoruz. Ocak 2023 başlarında: “Cümleye yâ Hû” diyerek başlamıştık; daha dün gibi geliyor bana. Bu bir senelik süre zarfına 50 kadar yazı sığdırdık; maşallah! Hemen hiç boş geçmeden her hafta Çarşamba günü yazımız çıktı. İlk yazımızda da belirttiğimiz üzere, yazılarımızın çoğu İnegöl’ün yakın – uzak tarihinden şu ana dek ortaya konulmamış kesitler içermektedir. Bunun dışında hayatın hemen her alanına kendimizce değindik yazılarımızda. Arayıp görüş belirten, mesaj atan hatırı sayılır okur dostlarımıza, takipçilerimize teşekkür ediyorum.

Allah nasip ederse, durmak yok; yola devam edeceğiz. Artık içinde bulunduğumuz 2024 yılında da haftada bir huzurlarınızda yazılarımla yer almak niyetindeyim. Yine İnegöl’den tarihe, kültüre, coğrafyaya ve hatta din ile siyasete dokunan, dokunduran yazılarımız olacaktır.

Kıymetli dostlar!

Yazılarımızın üzerinden bir yıl geçmiş diye düşünürken, aklımın hep o en fazla kurcaladığı zaman kavramını düşünüp duruyorum. Şöyle topluma, etrafınıza kulak verdiğinizde insanların en çok sarf ettikleri kelimelerin başında: “zaman/ vakit” kelimelerinin geldiğini müşahede edebilirsiniz. Kimine göre: “Zaman geçmiyor”; oysa kimilerine göre: “Zaman su gibi geçiyor”. Acaba hangisi doğru? Ya da bu yargılara doğru / yanlış diye bakılabilir mi?... şeklinde çoğaltılabilir sorular. Sahiden düşündürücü sorular. Hele bizim gibi tarihle, felsefe ve ilahiyat ile uğraşanlar için en az iki kez düşündürücü sorular.

Kanaatimce, zamanın bir yere gittiği, ya da geçtiği yok. Geçip giden bizleriz. İnsanoğlu ve sair mahlukat bu âlemde fâni rolünü oynuyor ve geçiyor. Geçici ve küçük bir diyâr olduğu için: “Dâr-ı fenâ” diye adlandırdığımız bu dünyadan geçip giderken bekâyı idrâk edenlerimiz de vardır elbet. Yoksa, onun dışında zaman bir bütündür ve bizler bir kapıdan girip, biraz oyalanıp bir başka kapıdan çıkıp gideriz; yâni geçeriz, geçiciyiz.

Peki, bize neden zaman da geçip gidiyormuş gibi geliyor? Sanırım bunun en büyük müsebbibi yine bizleriz. İnsanoğlunun diğer bütün canlılardan en büyük farkı akıl, konuşma, duygular… falan değildir. Bu özellikler, dünyamızdaki diğer canlıların çoğunda da var. Bizim en büyük farklılığımız, zamanı ölçmeye – bölmeye – dilimlemeye kalkışmış olmamızdır ki bu çılgınca uğraşa takvim denilir.

Anlayacağınız, bizler birtakım matematiksel işlemlerle; güneşe ve aya bakıp zamanı ölçmeye çalıştığımızdan bu yana o yekpare zaman bize geçiyormuş gibi geliyor. Bizim 2024 yılına girmemiz de bu bağlamda öznel bir değerlendirmedir. Oysa 1445 senesinin ortalarında olduğumuz da en az ilki kadar doğrudur. Hicrî takvimine göre bugün 21 Cemaziyelahir (6. ay) 1445’tir ve dokuz gün sonra üç aylar başlayacaktır. Rabb’im hayırla, rızasına muvafık geçip gitmemizi nasip eylesin.

2023 denilen zaman diliminde çalıştık, seyahat ettik, okuduk ve yazdık. Bende okumak + yazmak + ve gezmek üç dâimi davranıştır. Sonuncusu diğerlerinden daha fazla maddiyat gerektirdiğinden kendi şahsi bütçemin üst sınırında gezebiliyorum ancak. Alışılmışın dışında, sade ölçüler içerisinde ve derinlemesine gezmek adetim vardır. Geçtiğimiz senenin ortalarında yaptığım bir gezinin notlarından bir demet (İris’in İzinde..) okumuştunuz bu sütunlarda.

Geçen yıl bu zamanlar Diyarbakır ve Mardin’e; Nisan – Mayıs aylarında ise Muş – Van – Bitlis havzasına yaptığımız geziler derin izler bıraktı bende. Bizler, memleketimizin doğal ve beşeri yapısını iyi anlarsak; o yapıyı çözmüş rehberlere kulak verirsek, işte o zaman, hakikaten sağlam gelişebiliriz. Ne kadar yüzeysel kalırsak bu hayatta o kadar kandırılır ve basit kavgaların figüranları oluruz. Yüzeyselliğin ana mecrası olan şu sosyal medyalardaki cehalet kamplaşmalarına bir bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. O yüzden derinlemesine gezmek ve okumak şarttır. “Bir toplum – ve bir insan – daha iyi olmak adına kendini değiştirmeye çalışmadıkça Yüce ALLAH da onu değiştirmeyecek; iyileştirmeyecektir” ayet-i kerîmesinin (Ra’d Sûresi: 13/11.ayet) bilhassa Müslüman dünyada idrâk edilmesi dileğiyle …