“NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsveç'in NATO üyesi olması için destek verdiğini açıklamasının ardından, İsveç'in Stockholm'ün Ankara'ya "terör örgütlerini" desteklemeyeceği konusunda güvence verdiğini bildirdi. İki ülke arasında yeni bir ikili güvenlik mekanizması oluşturulacağı da açıklandı. İsveç ayrıca Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecine de destek vereceğini beyan etti.

Bu sözü verenler kim? Sürekli bizi kandıran, sözünü tutmayan, yaptıkları anlaşmaları istedikleri gibi kullanan, işine gelmediği zaman elleri ile yaptıkları helvadan putu afiyetle yiyen, zulüm ve adaletsizlikte tavan yapmış, sömürü ve yağmalama düzeninin mimarları, siyonizmin taşeronları batıdan bahsediyoruz, Nato’dan bahsediyoruz. Şahsiyetini yitirmiş, kaypak ve güvenilmez olduğu defalarca tescillenmiş batıdan bahsediyoruz. Kısacası batı ile ilişkilerin sonu hüsranla biter. Atasözümüz bu konuyu çok güzel özetlemiş. “ Çürük tahta çivi tutmaz.”

Biz bu batıyı çok iyi biliyoruz;

·         Geçmiş tarihimizden, Kurtuluş savaşımızdan biliyoruz.

·         1974’te Kıbrıs Barış Harekatındaki zulmün yanında oluşlarından, o zor dönemde Türkiye’ye karşı uygulamış oldukları ambargolardan biliyoruz.

·         4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde karargâh kurmuş bulunan bir binbaşı komutasında 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun ve Türkmen mihmandarlarının Irak’taki işgal kuvvetlerinin bir parçası olan Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı'na bağlı askerlerce ve yanlarında peşmergelerin de bulunduğu bir ortamda, bir baskın sonucu başlarına çuval geçirilmek suretiyle götürülüp, alıkonularak sorguya çekilmeleri hadisesinden biliyoruz.

·           1915 olaylarını "soykırım" olarak nitelendiren taraflı bakış açısından biliyoruz.

·          PYD'ye PKK'ya YPG'ye ve Feto’ya olan desteklerinden, onlarla olan ilişkilerinden biliyoruz.

·         Papaz Andrew Craig Brunson’dan biliyoruz.

·         Çekiç Güç’ün haince faaliyetlerini belgeleyen, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in şehit edilmesinden biliyoruz.

·         Türkiye’ye teslim edilmeyen F-35’lerle alakalı, 2019 Yılında Japon Nikkei gazetesine konuşan Erdoğan, Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasıyla ilgili, "F-35 projesi için zaten 1,25 milyar dolar ödeme yaptık. Eğer bu tarz yanlış bir hamle yaparlarsa uluslararası tahkim mahkemesine gideriz ve bugüne kadar yaptığımız harcamaları geri ödemelerini isteriz." dedi. Yıl 2023 ve halan bizi oylamalarından biliyoruz.

·         Bosna Savaşı sırasında 8 binden fazla Boşnak sivilin Sırp askerler tarafından katledildiği Srebrenitsa Katliamı, Srebrenitsa soykırımı sırasında Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde bölgede görev yapan ve onlara sığınan Boşnak sivilleri Sırp güçlerine teslim eden Hollandalı askerlerden biliriz.

Maalesef bu gün, gelinen süreçte, İsveç’in Nato’ya üyeliğinde hükümet olarak atılan adımlar, bunca olaylardan sonra hiçbir ders alınmadığını gösteriyor. Hele ki, İsveç’te yaşanan son aşağılık olaydan sonra atılan bu adımın hiçbir izahı olamaz. Devlet ve Millet olarak ayakta dimdik durabilmemizin yeğene sebebi milli ve manevi değerlere olan bağlılığımız ve bu değerler üzerinden ödediğimiz bedellerdir.

İsveç te geçmiş Yıllarda yine aynı olayın benzeri bir hadise yaşanmıştı. Danimarka ve İsveç vatandaşı aşırı sağcı politikacı Paludan, Kur’an-ı Kerim'in yakıldığı birkaç etkinlik düzenlemişti. İslam'ı "eşcinsel İslam" olarak adlandırdığı gibi Kuran'ı yakıp, üzerine tükürdü, fırlattı ve insanları üzerine idrar yapmaya teşvik etti. Bunun sonucunda bazı şiddet ve arabaların yakılmasıyla dikkat çeken karşı protestolara yol açmıştı. Rasmus Paludan, 2022 yılında Paskalya tatili boyunca İsveç'in Malmö, Norköpin, Jönköping ve Stockholm kentlerinde Kur'an-ı Kerim yakma provokasyonlarını sürdürmüştür.

Ve bugün de 2023 te yine İsveç’te,  Momika isminde aşağılık bir yaratığın Kur’an-ı Kerim’e karşı yaptığı ahlaksız ve namussuz saldırısına şahit olduk. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İsveç'te Kurban Bayramı'nda bir cami önündeki Kur'an yakma eylemine ilişkin, "Hem polisin gözetimi temin edilmiş hem de yüksek yargının kararıyla da bu menfur, çirkin, insanlık dışı, müptezel saldırının önü açılmıştır. Bunu kabul etmek mümkün değildir." demişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da provokasyonuna sert tepki göstermişti. Erdoğan, "Tahrik ve tehdit siyasetine boyun eğmeyeceğiz. Müslümanların kutsallarına hakaret etmenin düşünce hürriyeti olmadığını, batılı kibir abidelerine eninde sonunda öğreteceğiz." demişti.

Ancak ne yazık ki, denen bu sözlerin hepsi buharlaşıp kayboldu. Sözle icraatın bir olmadığını hep birlikte bir kez daha görmüş olduk. Hiçbir bedel Kur’an- Kerim’e yapılan saygısızlığı ortadan kaldıramaz. Kur’an- Kerim bizim kutsalımız, imanımız ve namusumuzdur. Namusumuzun da karşılı yoktur. Bu ahlaksızlığı yapanlar, göz yumanlar, mükafatlandıranlar bunun karşılığını hem dünyada, hem de ukbada göreceklerdir. Hükümetin atmış olduğu bu yanlış adımı bir an önce düzeltmesi gerekmektedir. İktidar bu yanlışı devam ettirirse, kimsenin şüphesi olmasın, milletimiz bu yanlışın faturasını önümüzdeki yerel seçimlerde iktidara misliyle ödetecektir.”

Editör: Umut Gökdaş