Türkiye Cumhuriyeti'nin milli marşı olan İstiklal Marşı'nın hikayesi, Milli Şair Mehmet Akif Ersoy'un duygu dolu kalemiyle yazılmış bir destan gibidir. Marşın oluşumu, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesiyle iç içe geçmiş, Milli Mücadele'nin ruhunu yansıtan bir başyapıttır. İşte, İstiklal Marşı'nın dokunaklı hikayesi:
Mehmet Akif Ersoy'un Katılımı: 1921 yılında, Türk milletinin milli bir marşa ihtiyacı doğdu. Ancak Mehmet Akif Ersoy, milli marş yarışmasına katılmadı. Akif, milli değerlerin para ile ölçülemeyeceğine inanarak yarışmaya katılmadı. Ancak Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey'in daveti üzerine Akif'in kararı değişti ve İstiklal Marşı'nı yazmaya başladı.
Marşın Kaleme Alınması: Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nı Taceddin Dergahı'ndaki odasında yazdı. Türk milletine ve ordusuna olan inancını ve bağlılığını yansıtan bu şiir, milli bir ruhu temsil ediyordu. Akif, şiiri 17 Şubat 1921'de teslim etti ve marşın ilk okunuşu cephede askerler arasında gerçekleşti.
Kabul Edilmesi ve Bestelenmesi: İstiklal Marşı, önce gazetelerde yayımlandı ve ardından Meclis tarafından büyük bir alkışla kabul edildi. Ancak bestelenmesi zaman aldı. 1924'te Ali Rıfat Çağatay tarafından bestelenen marş, 1930'a kadar çalındı. Daha sonra Osman Zeki Üngör tarafından bestelenen günümüzdeki versiyonu kabul edildi.
Önemi ve Günümüzdeki Yeri: İstiklal Marşı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin sembolüdür. Günümüzde milli törenlerde gururla seslendirilen marş, Türk milletinin birlik ve beraberliğini temsil eder. Mehmet Akif Ersoy'un duygu dolu kelimeleri, Türk milletinin kalbinde sonsuza kadar yaşayacak.
Bu hikaye, Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesinin ve milli kimliğinin önemli bir parçası olan İstiklal Marşı'nın unutulmaz bir anlatısıdır.