Bir yerel gazetede, 'Türk Amerikan İşadamları Derneği, ABD'de kuracağı Türk Organize Sanayi Bölgesi'nin tanıtımını MÜSİAD İnegöl Şubesi'nin ev sahipliğinde gerçekleştirdi. Projenin detaylarının paylaşıldığı programda, sanayi bölgesi projesi içinde ön talepler alındı.' haberini okudum. Bu haberi okuyunca acaba ben iş adamı olsam, ABD de böyle bir yatırım yapmaya cesaret eder miydim? Ha ben iş adamı değilim ama olabilecek riskleri görebilecek kadar da okuyan yazan bir insanım.

ABD, bana dağ başını kesmiş gelenden, gidenden haraç almaya çalışan Deli Dumrul'u anımsatıyor. At gözlüğünü takmış sadece tek yönü görmek istiyor, at gözlüğünü başından da çıkarmaya niyeti yok. İşine öyle geliyor, parası olup da kafası çalışmayan sömürülmeyi bir meziyet sayan İslam ülkelerinin yöneticilerini istediği gibi kullanıyor. Savaşmasına gerek yok, silah sıkmasına gerek yok, satın aldığı yöneticilere istediğini yaptırıyor.

ABD'nin istediğini yapmak için gecesine gündüzüne bakmadan kapısında yatan bir sürü yönetici var, bir parça kemik kapabilir miyim diye. ABD de sözde Müslüman liderlerin bu zafiyetinden yararlanarak, Müslümanlara etmediği eziyeti bırakmıyor. Şimdi diyebilirsiniz ki ABD Müslümanlara ne eziyet ediyor? Bu soru sorulacak kadar saf bir düşünceyi içinde barındırmıyor.

Öncelikle ABD yönetimi Uluslararası sözleşmelerde adeta bir korsan gibi davranmakta. Hatta korsan kavramı bile zayıf kalmakta haydut gibi açgözlü, hep bana hep bana kuralını işleten, kaidesi olmayan bir yönetim biçimi sergilemekte. Bütün ülkeleri aşağılayıcı, kendi dışındaki hiçbir ülkeyi kalealmayan, dünyanın sahibi kendileriymiş gibi ukala tavır içindeler. Bir gece ansızın kalkıp daha önce yaptıkları sözleşmeleri tanımadıklarını söyleyebiliyorlar. Özellikle de Müslüman ülkelere karşı çok daha agresif ve aşağılayıcı tavır içindeler. ABD'nin bu tavrı bir Müslüman olarak beni incitiyor, üzüyor ama maalesef gücüm bir şey yapmaya yetmiyor ancak burada dile getirip yazabiliyorum.

Müslümanların topraklarını babasının çiftliği gibi kullanıyor, babasının tapulu malıymış gibi oraya buraya peşkeş çekiyor. Kadim şehir Kudüs'üİsrail'in Başkenti olarak kabul ettiler. Golan Tepelerinin İsrail'in bir parçası olduğu imzasını bütün dünya medyasının gözü önünde imzaladılar, peki Golan Tepeleri İsrail'in mi? Irak'a özgürlük getireceğiz diye ırzına geçilmeyen Iraklı kadın bırakmadılar, Irak'ı böldüler, merkezi hükümetin yetkisini kuşa çevirdiler. Suriye'ye demokrasi getireceğiz dediler, Suriye'nin yıkılmayan yanmayan şehri kalmadı, bu yıkım hala devam ediyor, Suriye'yi fiilen üçe böldüler.

Libya halkını Kaddafi'nin zulmünden kurtaracağız dediler, şu anda fiilen ikiye bölünmüş iç savaş devam ediyor. Kendisi Nükleer Silahlanma Antlaşmasından çekildi ancak İran'ı nükleer silah elde edecek diye savaşla tehdit ediyor. ABD'nin yaptıkları bunlarla sınırlı değil, Yemen de, Afganistan da, Sudan da, aynı senaryoları dile getirerek insanları kışkırttılar ama maalesef demokrasi nasıl bir şey ise bu ülkelere hiç uğramadı.

Şimdi sıra Türkiye Cumhuriyetinde, S 400 füze alımı bahane edilerek ülkemiz açık açık tehdit edilmekte, devletlerarası antlaşma gereği F-35 uçak üretimine ortak olmamıza rağmen, parasını ödediğimiz uçakları bileveremeyebileceklerini söylemekteler. Güvenliğimiz için ihtiyaç duyulan silahlar parasıyla dahi olsa ülkemize verilmekten imtina ediliyor ancak ülkemizin birliğine dirliğine göz diken terör örgütü açıktan ve gizliden silahlandırılıyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bütün bu yapılanları makul görmek ister miydiniz? Ben görmek istemem.

Bütün bu tehditleri gördükten sonra siz bir yatırımcı olsanız ABD de yatırım yapmak ister miydiniz? Ben yatırım yapmak istemem. Bir insan olarak ABD'yi sever miydiniz? Ben sevmem. Özer YILMAZ