Teyzesi birden sözünü kesti. "Hayır, rüya değildi. Tüm o gördüklerin 5 yaşındayken şahit olduğun korkunç bir olaydı. Sen o kadar küçüktün ki, annenin yüzünü öyle gördüğün anda şoka girdin. Bunu kaldıramadı, minik bedenin" dedi teyzesi. Kardeşinin hali gözünün önüne gelince ister istemez ağlıyordu. "Ben de oradaydım. Minik elin kardeşimin omuzumda iken gördüm seni. Öylece duruyordun. Hiçbir şey yapmıyordun. Ben senin o zaman şok geçirdiğini anladım. Yanına gidince de kardeşimin yüzünü gördüm..." dedi, ayağa kalktı ve camın önüne doğru yürüdü. Defne de peşinden gitti: "Demek ben bu yüzden o günden öncesini hatırlamıyorum öyle mi? Şok yüzünden! Peki, babam neden böyle bir şey-..." deyince teyzesi sözünü hiddetle kesti: "Sakın o adama baba deme! Adi sarhoşun tekiydi. O gece sarhoştu ve sadece bu yüzden kardeşimi mahvetti." Teyzesi o kadar sinirlendi ki sıkmaktan dişlerini kıracaktı neredeyse. Defne de öyle öfke ile dolmuştu ki bağıra çağıra mutfağa attı kendini. Eline ne geçirdiyse etrafa atmaya ve kırmaya başladı. Bir anda hiç sağlam tabağı ve bardağı kalmamıştı ki teyzesi onu durdurdu." Dur yapma kızım. O adi, hak ettiği yerde şu anda, hapislerde çürüyor, için rahat etsin kuzum" dedi ve ağlamaya başlayan Defne'ye sarıldı: "Kızım, boş ver şimdi bunları, her şey geçmişte kaldı. Şimdi üzülmenin, kırıp dökmenin kimseye faydası yok..." dedi ve devam etti: "Sen şok halindeyken seni de anneni de hastaneye götürdük. Annen orada hayatını kaybetti ama son sözlerini ben duydum. 'Ben bir daha aynalara bakamam ama kızım benim yerime de baksın, aynalara küsmesin o!' dedi ve birkaç saat sonra hayatını kaybetti. Ben de yanına gelip o haldeyken, annenin senden istediği son şeyi kulağına fısıldadım. Sonra evime götürebileceğimi söylediler, alıp geldim seni. O gün sabah "ayna" diye bağırarak uyandın. Hatırlıyor musun? İşte o zamandan beri aynasız yaşayamıyorsun..." dedi ve suçluluk duygusu ile başını yere eğdi., Eliyle teyzesinin gözyaşlarını silerken Defne: "Teyzem, şimdi her şeyi anlıyorum, ama son bir şey daha soracağım." dedi ve "Sen bana birkaç kırılmış ayna parçası vermiştin, bunları birleştirelim çok değerliler çünkü bu annenin ömründe baktığı son aynaydı, demiştin, yoksa o kavga sırasında yerde durduğunu hatırladığım ayna parçaları onlar mıydı? Her sabah yarım saat bakmazsam yaşayamam, dediğim yerdeki o ayna parçaları mıydı..?" diye sordu ve bir anda yere, az önce kırdığı eşyaların üzerine, yığıldı. Teyzesi endişe ile onu kaldırmaya çalıştı. "Kızım kalk, sandalyeye otur, bir yerine batacak kırık parçalar." Defne'yi sandalyeye oturttu. O da karşısına geçip oturdu: "Evet, onlardı, annen o güzel yüzüne son kez bu aynada bakmıştı..." dedi. Defne, ağlarken bir soru daha sordu: "Peki, ben aynasız kaldığımda neden annemin o anda yaşadığı acıların aynısını hissediyorum?" Teyzesi: "O da travmanın etkisi. Tamamen psikolojik. Şok halindeyken annenin yaşadıkları bilinçaltına öyle bir kazınmış ki... Ve de tüm bunları birleştirince sen hep böyle hissediyorsun. Aslında aynaya bakmazsan ölmezsin ama sen öyle hissediyorsun." dedi. Defne biraz da heyecanlanarak "yani artık böyle yaşamayacağım, doğru mu? Artık bu hastalığımın nedenini biliyorum ve bu yüzden kendime hakim olabilirim değil mi?" Teyzesinin başıyla onayladığını gören Defne: "Deneyeceğim... Artık her dışarı çıktığımda ölüm yükünü taşımak istemiyorum. Bununla baş edip yeneceğim..." dedi.

Daha sonra ikisi de hiç konuşmadı. Teyzesi, Defne'de bir gece kaldı ve ertesi gün gitti. Defne, artık kendini hiç olmadığı kadar mutlu ve huzurlu hissediyordu. Dün yüzleştiği ağır gerçekler yüzünden gece hiç uyuyamadı ama şimdi çok enerjikti. Annesinin mezarına gidip dert yandı, ağladı. Ama kalpsiz babası için üzülmeyecekti bile. Bugün annesinin mezarı başında aynasızlığı deneyecekti, hissediyordu. Yanına hiç ayna almamıştı ve on dakika olmuştu... En son arabasından inerken dikiz aynasına bakmıştı... Ama... Ama gerçekten Defne'ye bugün hiçbir şey olmuyordu. Ne yüzü yanıyor ne de elleri titriyordu. Hiçbir belirti yoktu. Yirmi dakika, yirmi beş dakika oldu... Defne hala iyiydi. Artık yenmişti. Bu ağır yükü üstünden atınca hastalığı gerçekten geçmişti. "Keşke bunu daha önce yapsaydım" diye düşündü...

Aradan bir hafta geçti. Defne artık iyice alışmıştı aynaların yokluğuna. Bundan böyle normal insanlar gibi yaşayacaktı. Günler sonra tamamen iyileşmiş ve özgürdü. Ölüm düşüncesini sırtında taşımadan rahatça dolaşamayacağını biliyordu. Ama sebebi bu psikoloji olmayacaktı. Bu girdaptan kurtulmak için sadece acı gerçeklerle yüzleşmesi gerekiyormuş o kadar... Defne'nin başardığı buydu... Artık diğer kızlar gibi aynalara sadece süslenmek için bakacaktı... (SON)

Hilal Ebru İnal