Büyük bir telaşemiz var. Daha biz dünyaya gelmeden büyük bir telaş başlar. Dedemiz, babamıza annemizi istemeye gider. İsteme toplumda yerleşmiştir artık; "Allah'ın (cc) emri ve Peygamberin (sas) kavli ile..." söze başlanır. Sözün başı güzel ancak devamında her şey değişir. Düğün yapılacak; komşular ne der, akrabalar ne der, el alem ne der telaşı başlar. Çeyiz düzülecek; lüzumlu olan - olmayan, kullanılacak olan hiç kullanılmayan eşyalar yine aynı kıstas ile seçilir. Sonunda kendi zevkimize göre değil de başkalarının konuşmaması üzerine ve büyük oranda borçlanarak başlar büyüklerimizin bize hazırladığı hayat. El alem ne der diye girilen borçları öderken yine aynı kıstas vardır. Tam borçların sonunu görmeye başlarız; derler, desinler, demesinler endişesi yeni borçlara sokar büyüklerimizi. Vesileler ile dünyaya geliriz ve derlerizm putu bize etkisini direk göstermeye başlar. Yemememiz gereken mamalar, yaradılış ruhumuza aykırı kıyafetler yine derlerizm akımına kapılarak önümüze konur. Okul hayatı başlar, öğretmenler ne der, başkalarının çocukları ile kıyaslanmalar başlar. Bize verilen takdir- teşekkür belgeleri, okumaya elverişli olmayanlarımız için işkenceye dönüşür. Okumaya fazlası ile elverişli olanlar için ise: " nasıl olsa yata yata takdir alıyorum" diye gerçek kapasitesini yansıtmadan okumaya iter. Hayaller kurmaya başlarız. Kendimize kariyer hedefleri belirleriz. İlgi duyduğumuz meslek dalları oluşmaya başlar. Çoban olmak isteriz, arkeolog olmak isteriz, hoca olmak isteriz, tüccar olmak isteriz, terzi olmak isteriz, şair olmak isteriz... Ancak tüm bunlar toplum tarafından ilgi görmeyeceği için; "Aferin" desinler diye ya doktor olmak isteriz veya polis. Hayallerimiz de derlerizm kurbanı olur. Bu yüzden mutsuz bir hayat yaşar toplum olarak önemli bir kısmımız. Tüm hayatımızı, başkalarının bizi görmek istediği ve bizim hakkımızda ne diyecekleri şekillendirir. Oysa işin en başı "Allah'ın (cc) emri ve de Peygamberin (sas) kavli ile" başlamıştı. Mutluluğa ilk adım, bu sözler ile atılmıştı...

Toplum olarak her birimizde mutsuzluklar var. Çünkü hep başkalarının bizleri, onların istediği standartlarda mutlu görsünler diye yaşıyoruz. Peki, kalbimizdeki tüm mutsuzluğu, gönlümüzdeki tüm sıkıntıları almaya gücü yeten, bizi yaratıp nasıl huzurlu toplum olabileceğimizi en iyi bilen Allah (cc); bizim hakkımızda ne diyor, bizden razı mı? Değişik beklentileri olan, bizi kendi hayallerinde görmek isteyen onlarca, yüzlerce insana göre farklı şekiller alana kadar, tek olan Rabbimize göre tek şekil alsak daha kolay olmaz mı? Neden böyle bir tercih yaptın sorusuna karşımızdakileri hoşnut edecek farklı cevaplar arayana kadar; "Allah (cc) beni böyle görmek istediğini düşündüğüm için" diye tek bir cevap daha kolay olmaz mı?

Mutluluğu kalbimize verebilecek, bize her durumda huzurlu olmayı sağlayabilecek güç ancak Allah'tır (cc). Rabbimiz Kur'an'da: " Onlar, inananlar ve kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (1) buyurmaktadır. Allah'ı (cc) anmak demek sadece tespih çekmek demek değildir. Çoğumuz için ömrümüzde bir kere yapılacak olan düğünümüzde, yalnız bir kere olduğumuz bu imtihanda Allah'ı (cc) razı edecek düğün mü yaptık, yoksa konu komşu ne der düğünü mü yaptık. Burada verdiğimiz karar da Allah'ı (cc) anmaktır. Ticari olarak sıkıştığımız yerde kolay yoldan kredi çekmeye mi karar verdik yoksa hamallık yaparım ama kredi çekmem diyerek Allah'ı (cc) mı andık? Ezan okunup davet aldığımızda Allah'ın (cc) davetine mi icabet ettik yoksa Cami avlusundaki çay bahçesinde arkadaşlarımız ile muhabbete devam mı ettik? Önceliklerimizi Allah'a (cc) göre belirlersek, şüphesiz her an Allah'ı (cc) anmış oluruz. Yine şüphesiz ki huzura kavuşuruz.

Kim razı olsun diye hamle yaparsak ödülü de ondan beklemeliyiz. "A" firması için dahiyane çalışan bir kişi "B" firmasından da maaş beklemesi ne kadar saçma ise başkalarını mutlu etmek için yaptığımız hayır görünen işlerden dahi sevap beklememiz de o kadar saçmadır. Bu konuda uzun bir hadis bulunmaktadır. Cehenneme girecek olan 3 kişiyi tarif eder Peygamber Efendimiz (sas). Ne çok biliyor desinler diye ilim öğrenen alim, ne çok cömert desinler diye yardımlar yapan zengin ve ne güzel okuyor desinler diye kıraat yapan hafız. Bu ürkütücü tablo aklımızı başımıza getirmeli. Rabbim bu kişilere: "Desinler diye yaptın, dünyada dediler, istediğini aldın" diye cevap vermesi (2) bizi kendimize getirmeli.

Peki, kıymetli kardeşlerim! Allah (cc); razı olacağı bir amelin başkası için yapılmasını bile hoş görmüyor iken, biz Allah'ın (cc) razı olmayacağı ameli başkaları razı olsun diye yaparsak hesap günü ne yapacağız? Rabbimizin huzuruna nasıl çıkacağız? O dehşetli günde merhametine nasıl sığınacağız? Gelin hesap gününe hazırlıklar yapalım.

Rabbim İhlaslı bir şekilde hayat sürmeyi bizlere nasip etsin. Rabbim, önümüze gelen tüm tercihlerde: "Bu kararımdan Allah (cc) razı olur mu?" endişesi ile bir hayat sürmeyi bizlere nasip etsin. El alem ne der diye değil de yalnızca Allah (cc) ne der endişesi ile yaşamayı bizlere nasip etsin. Amin.

Allah'ın (cc) kulu, Ümmet-i Muhammed'den, kardeşiniz İlyas...

1. Rad suresi 28. ayet

2. Müslim İmare - 152