Alimlerimiz derler ki nimetin iki yönü vardır:

1-Nimetin kendisi:Yani Allah'ın yarattığı güzel ve faydalı olan her şey,

2-Nimetten teneuum etmek:Yani Rabbimizin yarattığı güzel ve faydalı şeylerden istifade etmek,yararlanabilmek.Örneğin:

Bahçenizde çok güzel bir havuzunuz var ama bronşitiniz olduğu için giremiyorsunuz.Veya masanızın üstünde çok lezzetli bir tepsi baklava duruyor ama şekeriniz olduğu için dokunamıyorsunuz.Böylece nimetten teneuum edemiyorsunuz.

Sanıyorum şu yaşadığımız Koronavirüs günlerinde nimetin ikinci çeşidinin de ne kadar önemli olduğunu öğrendik.Daha doğrusu nimetin bu iki yönü olmayınca nimetin tadını alamadığımızı gördük.

Şu son aylardaki bütün gün ve haftaları hep geçen seneki gün ve haftalarıyla karşılaştırarak duygulandık ve üzüldük.İsterseniz bu haftadan geriye doğru giderek nelere üzüldüğümüzü hatırlayalım.

-Bayram namazına gidemedik.Etrafımızdakilerle sohbet ederken veya kendi kendimize geçen sene bayram namazında nasıl erken kalktığımızı nasıl camiye koşup zar zor yer bulduğumuzu gözlerimizden yaşlar akıtarak anlattık/hatırladık.

-Cami çıkışında mezarlıklara uğrayıp "Dinimiz de diriler kadar ölmüşlerimiz de muhteremdir" prensibine uyarak ahirete göçmüş yakınlarımızı hatırlardık.Bu yıl onlardan da mahrum kaldığımıza hüzünlendik.

-Bayram ziyaretlerini yapamadık.Saatimize bakıp geçen sene camiden bu saatler de dağıldığımızı tahmin ettik ve ziyaretlere başladığımızı hatırlayarak adeta boğazımız düğümlendi.

-Cami çıkışında eve gelir gelmez ellerinde poşetlerle evleri gezip şeker toplayan çocukları hatırladık.Zilin çalışıyla beraber açtığımız kapının önünde ki çocukların tek ağızdan koro halinde "Hayırlı bayramlar" seslerini duyar gibi olduk.Yüreğimiz adeta "cız" etti.

-İftar Programları yapılmadı.Geçen sene Ramazanın hangi akşamında nerede iftar yaptığımızı hatırladık.Duygulandık."Geçen sene bu vakitler şu kardeşlerimizle şurada iftardaydık" diye hasret çektik.

-Ramazanın son günlerinde çarşı pazarın tıklım tıklım olduğunu yürümenin bile zor olduğunu aklımıza getirdik.Bu yıl insanlar çarşı pazar gezdiler ama eski kalabalıkları ve eski zevki göremeyince yine moralimiz bozuldu.

Şu son iki üç ay boyunca mahrum kaldığımız ve "Geçen yıl bu zamanda" dediğimiz şu birkaç nimeti de hatırlayalım.

- "Geçen yıl bu zamanda" Kıblemiz olan Ka'be'nin etrafı doluydu.O kadar kalabalık olurdu ki Ka'be'nin perdesine,duvarına ve Hacer'ül Esved'e dokunmak mümkün değildi.Ama şimdi bakın Ka'be'nin etrafı bomboştur.

-" Geçen yıl bu zamanda" Kandil gecelerinde,Cuma ve Bayram namazlarında camilerde yer bulmak için erken gitmek zorunda kalırdık.Kandil gecelerinde namaz çıkışlarında hayırseverler helva,kandil simidi,lokum v.b. ikramlar dağıtırlardı.Beş vakit namazı camilerde kılardık.Camiler ışıl ışıldı.

-"Geçen yıl bu zamanda" okullarımız cıvıl cıvıldı.Okulların önünden geçtiğimizde o pırlanta gibi çocukların sesleri,teneffüslerdeki koşuşları ve oynamalarını görürdük.

- "Geçen yıl bu zamanda" Cenazeler için sela okunurdu. Sela sonrası "...cenazesi öğle (veya ikindi) den sonra ...camisinden alınarak ...mezarlığına defnedilecektir.Dost ve yakınlarına duyurulur",denirdi.Tanıyan bütün dost ve tanıdıklar o camiye koşarlardı.

Aslında uğurladığımız Ramazan ayı tam da bizlere bu konuyu öğretti.Yani;

1-Helal nimetlerin var olduğunu,

2-Ama gündüzün o nimetlere el atamadığımızı (teneuum edemediğimizi) bize öğretti.

Şu günlerde aslında Ramazanın vermek istediği mesajı/hayatı yaşıyoruz. Ramazanda İftar ile sahur arasındaki sürede helal nimetleri kullanabildik.Aynı şekilde virüsten dolayı mahrum kaldığımız bazı yasaklara da kısmen serbestlik getirildi.

Ramazandan sonra gelen Bayramda nasıl ki helal olan bütün nimetlere gündüz gece artık el atabiliyorsak,İnşallah bu virüs de biter ve mahrum kaldığımız bütün helal nimetlere/özgürlüğümüze (ikinci bayrama) kavuşuruz.

Ramazanının ve Bayramın örneği İnşallah bundan sonraki günlerimizin müjdecisi olur.