Son zamanların en çok konuşulan kavramlardan biri de "indirilen din ile uydurulan din" kavramlarıdır.Bu kavramlardan "indirilen din"den amaç Allah'ın indirdiği dindir.Yani diğer bir değişle Kur'an ve Sünnettir."Uydurulan din"den amaç ise hikaye ve hurafelerden oluşan din demektir.

Aslında bu iki kavramın kelime anlamlarında anlaşılmayacak bir durum yoktur.Ama asıl sorun kimin hangi dini yaşadığıdır.Kime sorarsanız sorun o kişi en doğru dinin kendisinin yaşadığı din olduğunu size söyleyecektir.Çünkü bir atasözümüzde de anlatıldığı gibi hiç kimse "benim ayranım ekşidir" demez.

İster fırka,ister cemaat,ister gurup olsun hatta ister dinler olsun herkes kendisinin doğru yol üzerinde olduğunu söyleyip karşıdakini sapıklıkla suçlar.Nitekim Kur'an, Yahudi ve Hiristiyanlardan bahsederken iki dinin mensuplarının birbirlerini nasıl itham ettiğini şöyle anlatır:" Yahudiler, "Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller" dediler. Hıristiyanlar da, "Yahudiler bir temel üzerinde değiller" dediler. Oysa hepsi Kitab'ı okuyorlar. (Kitab'ı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, kıyamet gününde hükmü Allah verecektir."(Bakara,113).

Kendilerine Müslüman gurup diyenler tıpkı ayette anlatıldığı gibi birbirlerini yanlış yolda olmakla suçladığını,bazen biraz daha ileri giderek karşıdakinin sapıttığını, hatta biraz daha da ileri gidenler karşıdakini küfürle/kafirlikle itham ettiklerini görüyoruz.

Peki indirilen dinin Kur'an ve Sünnetten oluştuğunu herkes biliyor ama Kur'an ve Sünneti nasıl anlayacağız?Kur'an ve Sünneti bize katıksız ve hurafesiz kim anlatacak?

Müslüman guruplara bakarsanız Müslümanlar arasındaki görüş farkının yorum farkı olduğunu söyleyip bunun normal olduğunu savunacaklardır.Oysa bu nasıl bir yorum farkı ki birine göre evliya olan bir insan diğer gurubunun nezdinde kafir ilan edilebiliyor?

Bu nasıl bir yorum farkı ki aynı dine/İslama inanan iki gurup birbirinin canına kıyabiliyor Suriye,Irak,Afganistan,Pakistan gibi yerlerde birbirlerinin camilerini bombalayabiliyor?

Bu nasıl bir yorum farkı ki aynı dine/İslama inanan Müslümanlardan birine helal olan bir şey ötekine haram oluyor?

Kur'an'ı ve Sünneti tahrif edemediler.Ancak yorum farkıyla anlamlarını değiştirdiler.

Önce ,"Siz düşünmeyin biz sizin yerinize düşünüyoruz "diyerek aklımızı çaldılar.

Daha sonra "Ölü yıkayıcının önündeki ölü gibi ol" diyerek sorgulama,düşünme ve dolayısıyla ilmi yeteneğimizi aldılar.

Daha da sonra İslam ile yakından uzaktan alakası olmayan hikaye ve hurafeler uydurup,inancımızı buna göre şekillendirdiler.

Bir sonraki safhada dünyayı başkasına bırakma adına dünyadan el etek çektirdiler."Falanca kişi Kadı idi,Padişah idi ancak şununla tanışınca mevki makamı bırakıp kendini ibadete verdi" gibi hikayelerle önemli mevzileri başkalarına kaptırdılar.

İslamı özünden uzaklaştırmak isteyenler Kur'an'ı bozamadıkları için "Şüphesiz o Zikr'i (Kur'an'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz"(Hicr,9). Kur'an ayetlerini kendi kafalarına göre yorumladılar.Ve en çok üzerinde oynadıkları konu da İslam'ın Kur'an'dan sonraki en önemli kaynağı hadisler oldu.Hadisler konusunda iki gurup oluştu:

1-Açıkça söylemeseler de Hadisleri inkar edenler,

2-Hadis olmayan sözleri hadis diye anlatanlar.

Peygamber Efendimize (sav) ait olduğu kesin olan hadisleri inkar etmek insanı dinden çıkartır.Buna karşılık Peygamber efendimiz "Kim benim söylemediğimi bana isnad ederse Cehennemdeki yerine hazırlansın" buyurmuştur.Yani inkar etmek ne kadar tehlikeli ise uydurmak ta en az onun kadar tehlikelidir.

Ne yazık ki Müslümanlar hadis inkarcılarına karşı gösterdikleri tepkiyi uyduranlara o kadar göstermiyorlar.Hatta uyduranlar hadis inkarcılarına karşı gösterilen tepkileri kendilerine avantaj haline bile getirebiliyorlar.

Oysa İslam denge dinidir.Yüce Rabbimiz "Böylece biz sizi dengeli bir toplum yaptık" (Bakara,143) buyurarak İslam'ın denge dini olduğunu dolayısıyla Müslümanların da dengeli hareket etmeleri gerektiğini bizlere bildirmiştir.

İşte bütün mesele bu "DENGE"yi koruyabilmektir.Eğer biz İslam'ın emrettiği bu dengeyi sağlayabilirsek işte o zaman gerçek "İndirilen dine" inanmış ve onu uygulamış oluruz.

Abdulvasih DURAN