Eski İnegöl fotoğraflarına bakmayı çok severim. O an, özlemle birlikte bir hüzün kaplar içimi. Kaybettiğimiz tarihi eserlerimize ve yitip giden değerlerimize üzülürüm.

Beni en çok etkileyen fotoğraflardan biri de İnegöl'ün Yokuş bölgesini gösteren fotoğraflardır. Yokuş, İnegöl'ün en eski yerleşim alanıdır. İnegöl merkezi ovasının tek yüksektisidir. Rakımı 345 metredir. Tahmini 5-6 bin yıllık bir geçmişi var.

Maalesef bu tarihi alanı koruyamamışız. Bırakın korumayı bölmüşüz, parçalamışız, parsellemişiz ve beton binalar dikmişiz. Birçok İnegöllü farkında bile değil ancak İnegöl Belediye binasının arkasındaki yokuşun altında katlettiğimiz bir tarih hazinesi yatmaktadır. Büyüklerden çok duyardık; "İnegöl'ün altında kaç İnegöl daha var."

Burası İnegöl'ün en eski kalesidir. Buradaki eski yerleşim defalarca yıkılmış, yeniden kurulmuş ve sonuç olarak höyük oluşmuştur. Son asırda da Sit alanı adeta yağmalanmış, burası beton binalarla işgal edilmiştir.

BÜYÜK TARİHİ TAHRİBAT

Bunu ben demiyorum. Bu tespit bilimsel araştırmalarda var. Bu alan Kültür ve Tarih Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından İnegöl 1- Cumatepe adı ile tescil edilmiş. Son tescil tarihi 1993. Burası ile ilgili Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - TAY Projesi raporunda şu ifadeler yer almaktadır: "Kent merkezinin içinde kalan höyük yoğun bir tahribata maruz kalmıştır. Tüm çevresi yapılarla kaplıdır. Üzerine de evler inşaa edilmiştir. Hemen yanından yol geçmektedir. Günümüzde çöplük görünümünde olan yerleşmenin yaklaşık üçte biri yok olmuştur."

Maalesef tarihi kazı yapılan alan hala çöplük görünümündedir.

2000 yılında alana gelip incelemelerde bulunan bilim adamlarının kayda geçen başka bir raporu da şöyledir: "İlk olarak K. Bittel tarafından saptanan höyük; Kökten; Mellaart; Burney; Cullberg; French ve Özdoğan tarafından incelenmiştir. Cumatepe'den İlk Tunç II-III ve MÖ 2. binyıl malzemeleri toplanmıştır. İlk Tunç Çağı malzemelerinin büyük bir çoğunluğunu Demircihöyük'ten siyah açkılı mal olarak bilinen; D. French tarafından Yenişehir siyah veya siyah ağız kenarlı olarak isimlendirdiği çanak çömlekler oluşturmaktadır. Ayrıca gri astarlı mallar da vardır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır."

HÖYÜKTE TARİHİ ESERLER YATIYOR

Dikkatinizi çekerim Batılı bilim adamları bile bu alanı önemseyip gelmişler kazı yapmışlar. Milattan öncesine ait Tarihi eserler çıkarmışlar.

Sosyal Medyada paylaştığım bir yazımda Mehmet Şakir Ünlü şu bilgiyi paylaşmıştı:

"Rahmetli eski Belediye Başkanımız Kemal Özkan, Süpürtüde bir kale olduğunu, çocukken kalıntılarında Bizans paraları bulduklarını, taşlarının daha sonra yol yapımında kullanıldığını anlattı. Süpürtü adının da Latince Sporttan geldiğini söylemişti. Yine İnegöl merkezde PTT'nin olduğu yerdeki Höyükte; dehlizler, sütunlar var demiş, yetkililere iletmemi istemişti bunları. Defalarca ilettim ama kimse ilgilenmedi."

ANKARA YOLU İÇİN TARİHİ ESERLERİN ÜZERİNİ ÖRTTÜLER

Benzer rivayetler duymuştum; İnegöl merkezden geçen Ankara yolu için yapılan çalışmalarda Yokuş'un eteklerindeki topraklar kaldırılırken bir çok tarihi kalıntı ortaya saçılmış. Ancak zamanın yetkilileri; 'Ankara yolu iptal edilir, buradan geçmesine izin verilmez' kaygısı ile çıkan tarihi kalıntıların üzerini kapamışlar ve yol çalışmalarına devam etmişlerdir.

İnegöl Höyüğü bilinçsiz idarecilerin ihmali sebebiyle yok oldu. Bu konuda İnegöl'ün ne Osmanlı dönemindeki yetkilileri ne de Cumhuriyet dönemi yetkilileri masum değildir.

Aslında bugünkü Belediye Binası, arkasındaki Müftülük binası, Ziraat odası binası, PTT binası ve devamındaki bankaların binaları, Yokuş'un bir kısmı yok edilerek oraya dikilmiştir. Yokuş'un bu bölümdeki toprakları kazılarak alan dümdüz edilmiştir.

İnegöl'ün büyüklerinden Mehmet Çuhadar şu yorumu yapmıştı: "O yol bizim çocukluğumuzda açıldı. Çıkan kemik ve kafataslarını bir araya toplar dua ederdik."

İNEGÖL'ÜN KAYIP CAMİSİ: HEKİMZADE ALİ PAŞA CAMİİ

Daha da acısını paylaşayım; 1 asır öncesine kadar bu yokuşta İnegöl'ün tarihi bir camisi vardır; Hekimzade Ali Paşa Camii. Bu cami ve minaresi tüm İnegöl'ü görmekte idi. Yokuşun bulunduğu alan aynı zamanda da Romalılardan beri İnegöl'ün yönetim merkezidir. Osmanlı zamanında bu işlevini sürdürmüştür. İnegöl'ün Hükümet Konağı da buraya yapılmıştır. Günümüzde bu bina Belediye Merkez Binası olarak kullanılmaktadır. İşte kayıp Camii bu binanın hemen arkasındadır. İnegöl'ün devlet erkanı Cuma namazını burada kılarmış. Bu cami, Yokuş'un üzerinden geçen tek yolun Belediye Binası tarafından girişinde, sağ taraftadır. Ve bu yol hala resmen Hekimzade Sokak ismini taşımaktadır.

Eski fotoğraflara bakın. Camii yıkılıp kaybolmadan önce minaresi Hükümet Binasının arkasında görünüyor. Merdivenleri var. Avlusunun duvarları var resimde. Başka bir fotoğrafta tüm İnegöl'e hakim binası ve minaresi ile Yokuş'un yanında görünüyor. Tam Belediye Binasının arkasına düşüyor. Recep Akakuş hocadan aldığım bilgiye göre; 1930'lu yıllara kadar bu cami ayaktadır. Bu cami niçin yıkılmıştır? Arazisi ne olmuştur? Tapuda kaydı var mıdır? Kamu ve vakıf alanları şahıslara mı geçmiştir? Kafamda araştırılmaya muhtaç birçok soru var.

İNEGÖL'E DAİR BİR HAYALİM VAR

Şöyle bir hayal edin; İnegöl höyüğü korunmuş. Beton yapılaşmaya izin verilmemiş. Höyük üzerinde tarihi İnegöl evleri sergilenmiş. Kaybolan surlar yerine tarihi dokuya uygun kale ve surlar yapılmış. Kale içinde tarihi Hekimzade Ali Paşa Camii de var. Geri kalan alan ağaçlandırılmış ve yeşillendirilmiş. Turizme açık bir park ve mesire alanı olmuş. Höyüğün zirvesinde de şanlı al bayrağımız dalgalanıyor.

Yokuş'taki bayrağımız ve Cami minaresi, İnegöl'ün giriş ve çıkışından yolcu ve misafirleri selamlıyor. Yokuş'un yanı başında tarihi Yıldırım camii, İshakpaşa camii ve Medresesi, Kapalı Çarşı, Cafer Bey Hanı, Türbe ve tarihi hamamlar, eski İnegöl evleri... Betonun, demirin, yağmanın bu tarihi adadan uzak tutulduğunu düşünün. Tarihin ve kültürün, yeşilin ve ağaçların koynuna bırakıldığını düşünün. İnegöl tarihi ve turizmi açısından bu alan paha biçilmez bir eser olurdu değil mi?

Gelin görün ki; malesef bunlar artık bir hayalden ibaret... Duam şudur ki; gelecekte tarihin üzerindeki beton örtüyü çekip açacak ve bu eşsiz eserleri ayağa kaldıracak Şehr-i eminler yetişsin. İşte o gün geldiğinde ölmüş olsak bile ruhumuz şad olacaktır İnşallah!