Karantina altında geçen günlerimizin en verimli yönü bol bol okumak... Bu sefer internet üzerinden sipariş vermiş olduğum dört ciltlik Heyet isimli kitap idi.
İki günde iki cildi biten kitabın, üçüncü ve dördüncü cildi biraz zorladı ama dört beş günde bitti. Kendimi zafer kazanmış bir komutan gibi hissediyordum. Okuma macerasının son kitabına geldiğimde kendimi Pers İmparatorluğunun Kral Tanrısı Ahura'yı boyun kırma hareketi ile öldüren Alp Er Tunga gibi güçlü hissettim kendimi. Bir de Çinlilerin büyük lideri Kao'nı dahiyane bir planla yenen ve sonra bağışlayıp anlaşmayla ülkesine gönderen Mete Han gibi kuvvetli hissettim, biraz da gururlandım.
Aslında çok şey öğrendim, çok şey... Hatta bu yaşıma kadar bildiklerimin üzerine Türk tarihi konusunda çok bilgiler koymuş oldum. Kesinlikle her bir cildinin neler anlattığını tek tek özetlemek istemiyorum. Çünkü o kadar farklı ve değişik konulara şahıslara, sembollere, milletlere, geçmişe değinmiş ki yazarımız Halil Yaşar Kollu, Lopus Yayınevinden çıkardığı eserleriyle.
Öncelikle kitapların sunum biçimi şu şekildeydi. "Hafız" isminde İmam Hatip son sınıfta okuyan bir delikanlı, "Usta" diye hitap ettiği "Salih" isminde biriyle demlenen ve yudumlanan çay eşliğinde muhabbet ediyor. Yani bir genç elinde not defteriyle, bir usta elinde kitapla bazen Usta'nın evinde, bazen bir kitapçıda, bazen de başka bir mekanda günler boyu süren muhabbetler... Yazarımız, Hafız ve Usta'nın muhabbetine bizi de ortak ediyor. Bizim soracağımız her bir soruyu, Hafız, soruyor; Usta, samimi bir gönülle ile her şeyi cevaplıyor.
Usta, MİT'te çalışıyor izlenimi veriliyor. Hafızı kendi misyonuna hazırlamak niyetiyle Türk tarihini kişiler üzerinden tüm süreçleriyle anlatıyor. En hakikatli bilgileri, araştırma eserlerinden ve sağlam kaynaklardan alıntılar yaparak desteklemeye çalışıyor. Eserde, Hafız ve Usta arasına bir de Usta'nın "Dayı" diye hitab ettiği biri daha giriyor. Usta ve Dayı başka bir "Üstad"ın talebeleri. Hafız, yeni misyonu yüklenmek amacıyla tüm konuşmaları dinliyor ve kayıt altına alıp kitaplaştırıyor. Biz de o konuşmaların kitabını okumuş oluyoruz.
Mete Han'dan Bugüne Kadar Türklerin Saklı Tarihi, Bizler Üç Kıtada Allah Dedirtmek İçin Varız ve Var Olacağız... "Devletin Gizli Sahipleri" üst başlıklarını taşıyan HEYET'in birinci cildinde öğrendiğim en ciddi bilgi Dede Korkut'tan önce ve sonra Türk milletini ve hakanlarını yöneten bilgelerden oluşan bir Heyet'in varlığı. Kimsenin bilmediği, Türk hükümdarlarını hükümdar yapan ya da onlar yoldan çıktığında, yani sırrı açığa vurduğunda alaşağı eden bir Heyet. Türk devletlerini kuran, yöneten ve payidar kılan bir bilgin insanlar topluluğu. Başka devletlerin yani Bizans ve Çinlilerin, Tapınak Şövalyeleri ya da Altılılar denilen gizli örgütler gibi. Konu hakkında fazla bilgi vermeye gerek yok çünkü kitabı okumak gerekiyor. O konulara gireriz fakat bu yazı fazla uzunluğu da kaldırmaz.
Abdülhamid'den Bugüne Kadar Gizem ve İstihbarat Savaşları, "Devletin Gizli Sırları" HEYET II... Yani ikinci ciltte yakın tarihimizi ele alıyor. Abdülhamid Han ile başlayan dönemin Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve Tayyip Erdoğan süreçlerini anlatıyor. Mehmet Zahid Kotku'dan sonra tarikatın başına geçen Prof. Dr. Mahmut Esad Coşan ile Necmettin Erbakan kavgası ve Necmettin Erbakan ile Tayyip Erdoğan'ın arasındaki sürtüşmenin arka planlarını gösteren ve çoğu insan için gizli sanılan münasebetler... Ve perde aralanır.
Belgele,r Hatıralar, Kaynaklar Eşliğinde Bir Dönemin Perde Arkası, "Devletin Anlaşılmamış Devri" üst başlıkları ile HEYET III yani üçüncü cilt... Padişah Vahdettin, Enver Paşa, Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı yılları Abdülhamid Han, Kazım Karabekir Paşa... Bu ciltte o kadar çok yerli ve yabancı kaynaklardan istifade edilmiş. Bu ciltte, "nefret tarihçiliği yapmamak" gerektiğinin altı çizilmiş. Yani yakın tarihimizi inşa eden aktörlerin kahramanlıkları olduğu gibi kusurlarının da olduğunu vurgulamış. En çok Mustafa Kemal ile Enver Paşa arasındaki çatışma ele alınmış ve aralarındaki saygının ve güvenin asla yitirilmediği yazılmış. Bununla beraber bilemediğimiz daha birçok bilgiler paylaşılmış.
Kuruluşunun Kutsal Hikayesi Türklerin Anlatılmamış Serüveni, "Türklerin Kutsal Hikayesi" üst başlığı ile HEYET IV... Yani dördüncü cilt. Bu eserde çok şaşırtıcı bir bilgiye ulaştım. Edebiyat derslerimizde "sagu"sunu okutmuş olduğumuz Alp Er Tunga'nın kim olduğunu öğrendim. Daha şaşırtıcı olanı Alp Er Tunga'nın Türk kavimlerine gönderilmiş bir peygamber olduğu ve aynı zamanda Kur'an-ı Kerim'de geçen Zülkarneyn Peygamber olduğu, hatta Oğuz Kağan olduğu bilgisi... Bununla beraber Alper Tunga'nın torunu Tomris Hatun'u Türklerin ilk kadın lideri olduğunu ve büyük başarılar elde ettiğini, Mete Han'ın, Türklerin büyük hakanı, aynı zamanda Türklere gönderilmiş bir peygamber olduğu vurgusu öne çıkıyor. Oğuz Kağan Destanındaki "Oguz" (Öküz/güçlü manasına gelen kelimeden dönüşmüş) kelimesi bir ünvanmış ve destanda anlatılan iki liderden bahseder: Biri Alp Er Tunga diğeri Mete Han olduğu bilgisi... Bununla birlikte Türklere ait bir sürü bilgi, bir sürü, sembol; birçok töre bilgisi de öğrenmiş oldum.
Türk tarihi hakkında araştırma yapmış batılı ya da yerli yazarların eserleri titizlikle takip edilmiş ve adeta özetlenerek Hafız'a, Usta tarafından anlatılmıştır. Yazarımız zaman zaman Usta'nın dilinden bir şeyleri Hafız'a söylerken biz okuyucularına da "isteyenler verdiğim kaynaklar üzerinden araştırma yapabilirler" diye de güven vermeye çalışmaktadır.
Okumaya değer mi? Evet, her kitap okumaya değer; yazılmaya değer görüldüğü gibi. Herkes yeni öğrendiği bilgileri, mutlaka zaman içinde kabullenecek ya da reddedecek. Fakat insanoğlu ilk öğrendiği bilgilerin en doğru bilgiler gibi kabul ettiği olur aynı konuda farklı bilgilere ulaşana kadar.