Bugün 25 yıl önce mesleğimin ilk yılında bana bir baba kadar yardımcı olan komşum hakkında yazayım istedim. Lakin o henüz ölmemişti.

Rahmetli olduğunda ardından düzeceğim methiyeler, onunla olan münasebetlerimden daha anlamlı geliyor sanki. Bu sefer öyle yapmayayım yani onun bu dünyadan göç edip Rabbine kavuşmasını beklemeden yazayım, istedim.

Zihnimin bir köşesinde onun ismini tutup, yaşayan ve bizler için değerli olan herkese söylenebilecek sözleri, muhabbete konu edilecek bütün kelimeleri zikretmek daha anlamlı olmaz mı?

Ölümünden sonra söylenecek sözler, ölümünden önce söylendiğinde çok farklı anlamlar ifade edebilir, okuyanlara.

Hatırlar mısınız? Belki vakti zamanında, birlikte çektirdiğimiz fotoğraflara kaç defa baktık?

Zaman zaman eski dostları düşünür, hasretleniriz. Onlarla ne zaman, nerede tanıştığımızı, onların bize ne tür iyilikler yaptığını semanın boşluğuna dalıp giden bakışlarla hatırlar, tebessüm ederiz hüzünle.

Öğretmenliğe başladığım yıl 1995'in Eylül'ü... İnegöl'de "Kurtuluş Şenlikleri" icra edilirken, ben çok uzaklardaydım. İsmini yeni il olması sebebiyle ekranlardan çok duyduğumuz fakat haritada nerede olduğunu bilmediğim Kilis'e çıkmıştı tayinim.

Bursa'da tahsilime devam etmiş ve daha uzağa gitmemiş bir delikanlıydım. Emek parası için gurbete çıkmış genç bir edebiyat öğretmeniyim o vakitler. Depo tayini olduğumuz okuldan Kilis İmam Hatip Lisesi'ne görevlendirildiğimi öğrenince yuvasına dönmüş bir kuş gibi hissetmiştim kendimi.

Yeni bir ev bulmam gerekiyordu. Önceden tayini çıkmış yeni emniyet mensuplarının şanslı olduğunu söylüyorlardı. Kiraların arttığını ve evlerin tutulduğunu anlatıyorlardı.

Hacı Cümbüş Caminin yanındaki bir odaya bıraktığım eşyalarımınla geceleri geçirirken Kilis'in her mahallesinde ev bakıyordum.

Yorgun geçen günlerin ardından biraz tatlı, biraz ciddi, biraz da emerden ses tonu ile "Hocam, sen gel bizim yanımızda kal. Komşumun evi boş" sözü ile kurulmuştu dostluk.

Bu icabet bekleyen bir davetti. Karataş mevkiindeki evinin karşısında, avlusunda altmış teneke çiçeğin cennet bahçesinin çevirdiği eve yıkıyorduk eşyalarımızı iki gün sonra.

Mustafa Akkurt Hocam, 23 yıllık öğretmendi. Ehli iman, ehli ilim sahibi olarak tarihi olayları günlük haberler kadar bilen, Halit Bin Velid soyundan bir zat idi.

Halden anlar muhabbet insanıydı. Yedi ay kadar birlikte geçirdiğimiz stajyer öğretmenlik döneminde ahiret dostluğu kurmuştuk. onu bunca yıl sonra tekrar görmek, yakalanmış olduğu hastalıktan kurtulup evine döndüğünü tekrar bilmek ve ziyaret edeceğim günleri umutla beklemek beni heyecanlandırıyordu.