Genç kız bayramlık olarak almayı tasarladığı kıyafetler üzerinde çokça düşünmedi. Çünkü arkadaşlarının "moda" diye giydiği paçalarının üzerinden, dizinden ve dizinden üst tarafından yıpratılmış ya da yırtılmış, adeta sokak köpeklerinin oyun maksadıyla pençeleriyle çekip çekiştirmiş benzetmesine uyumlu gri bir kot pantolonu almayı uygun görmüştü.

İçinde bastıramadığı ve kendisinden bir türlü kurtaramadığı "o kıyafeti alma" düşüncesi sürekli baskı yapıyordu. Bu kıyafeti, böyle bu yaşlarda ve böyle bir zamanda giyemezse belki de bundan sonra giymesi çok zor olacaktı.

İşin "belkisi" İmam Hatip Lisesinde okuyor olmasıydı. Hasbelkader bir hadis dersinde ya da bir fıkıh veyahut ta tefsir dersinde İslam dininin kadınların kıyafet ile ilgili bildiği hükümlerin şuuruna erebilirdi. Takva sahibi olma gayreti ile dini sorumluluklarını yerine getirmek isterse bir daha o yırtık pırtık pantolonu almaz ya da alamazdı. Bu "belkinin" bir yönü de artık küçük bir kız olmaktan sıyrılıp ergen bir kız olarak ailesinin dikkatini ve ağırlığını hissedecek olmasıydı.

Ayrıca bu kıyafet içinde iken akrabalarının da kendisini eleştireceğini tahmin ediyordu. Kendisine kızılacağını bile bile o kıyafeti üzerine giymek istiyordu.

Geçen bayram günü saçlarını taramış makyajını beceri bildiği kadarıyla yakıştırmış, üzerine dar bir gömlek ve o kot pantolonu yani yırtık pırtık olan kot pantolonu çekmiş, el öpmelere çıkmıştı.

Böyle kabul görmeyecek garip değişiklikler yaptığında büyüklerinin anlamsız ve gereksiz (!) tepkilerini acı bir gülümseme, utangaç dolu bir sima, mahcubiyet dolu bir boyun kırma ile geçiştiriyordu. Eleştirileri, bakar görmezlere mahsus bir tavırla duymak ile duymamak arasında bir noktada dinliyor ve yine de bildiğinden vazgeçmiyordu.

Bu pervasızca tutumlarından rahatsız olan amcası, artık bir şeyleri açık ve seçik bir şekilde söylemenin vakti geldiğine inanıyordu. İnanıyordu lakin tesiri olabilecek mi onu pek kestiremiyordu. Çünkü onların yetişmesi için eğitimlerine dikkat eden amcası bu konudaki fikrini bir şekilde ifade etmeye çalışıyordu.

Fakat asıl bombayı kurduğu bir cümle ile patlattı. Bir gün ona "sana artık baskı yapacağım" dedi. Genç kız kendisine baskı yapılmasından hoşlanmadığı halde yine o bilindik gülümsemesiyle geçiştirmeye çalıştı. Bu cümlenin şokunu atlatmadan zihnini ve gönlünü zorlayan o cümleyi duydu amcasından. "Bakalım ben mi sana baskı yapacağım yoksa içindeki o duygu mu?"

İlk defa içindeki duygularının derin bir baskı yaptığını fark etmeye çalıştı ergen kız. Bir şeyi beğendiğinde ona kavuşma isteği, onu üzerinde görebilme zevki, insanların yani arkadaşlarının kendisini ilk gördüğünde gözlerindeki bir kaç saniyelik bakış heyecanı... Kendisini derininden kuşatan buna benzer bir baskıları sadece kendisi değil, belki de tüm akranları yaşıyordu ama onların bu baskıyı kendilerine hatırlatacak bir amcaları yoktu.

Amcası boş konuşmaz, laf olsun diye fikir beyan etmezdi. Bazen bu kadar absürt, anlamsız, garip, çirkin, hayasız, utanmaz, kıyafetleri nasıl kabullendirdiler İslam'ın sancaktarlığını yapmış necip milletin evlatlarına diye düşündüğünde aklına her gün defalarca izlediği özgür, güçlü kadın ve farklı duygularla yüklü reklamlar, propagandalar ve dizi karakterlerinin kıyafetleri... Ayrıca vitrinlerdeki mankenlerin ve büyük boy resimlerde gördüğü genç kızlar ve delikanlıların gülümseyen halleri... Tüm bunlar gençlerin içinde oluşan bu duygunun öncül baskı mekanizmalarıydı. Lakin asla "baskı" kelimesini kullanmazlar hep özgür olma, istediğini yapma rahatlığı kelimeleriyle sunulurdu.

"Olmaz, yapamam, gerek yok, bize yakışmaz" gibi kelimelerle kendini avutsa bile bir türlü bu duygudan kurtulamıyordu. Modacılar bunun adına baskı demiyorlardı ki itici olmasın. Israrla istek, arzu, heves gibi duygulara hitap ediyor gerçek kelimeleri büyük bir maharetle gizliyorlardı.

Ergen kız içindeki baskıyı fark etmişti bu uyarılar sonrasında. Bir defa almış olduğu bu yırtık pırtık kot pantolonu ne yapacaktı. Nefsine galip geldiği vakitler azdı. Bazı fikirleri bilse de uygulamak kolay olmuyordu. Sonra sonra deyip hakiki değişimi erteliyor ve sonunda da yeniliyordu. Kalbindeki inanç zihninde irade zayıflamış ve kendisini dalından kopmuş bir yaprak misali rüzgarın önünde savrulur gibi hissediyordu.

Basit bir kot pantolon niçin bu kadar dert olmuştu acaba. Genç kız bunu günlerce düşündü. Herkes giyiyordu. Onların büyükleri bir şey demiyorlar mıydı? Kendisinde değişim yapacak gücü bulamıyordu.

Hele bir de "yakışmış, çok güzel olmuş" kelimelerinin nefsinde oluşturduğu beğenilme zevki işin tuzu biberi oluyordu...

Genç kız yakın bir zamanda büyük bir gelişim gösterebilir, reklamların dünyasını elinin tersiyle itebilir ve gerçek özgürlüğe kavuşabilirdi henüz mevsimi gelmemiş, cemre toprağa düşmemişti.