Tarihi bilmek ne işimize yarar ki? "Olanlar olmuş, hepsi gelip geçmiş, biz günümüze ya da önümüze bakalım" hazır cevaplılığı hayatımızı kolaylaştırır mı ya da dertlerimizden bizi arındırır mı? Böyle "beylik sözlere karnımız tok" demeden belirteyim ki insan, şahsi geçmişini de milletinin tarihini de öğrenmek istiyor. Belki de tarihi bilmek içimizdeki bir eksikliği gidermekle ilgilidir. İnsanın ruhu nasıl ölümsüz bir karaktere sahipse aynen o duyguyu maziye doğru da talep ediyor.

"Bugün" ne kadar değerli olsa da yarın için gün doğduğunda "gün" artık mazidir, tarihtir. Bundan gayri hikayesi anlatılabilir -di'li geçmiş zaman kipiyle.

Abone olduğum, öğrendiniz herşey tarih olacak" sloganı ile yayın hayatına devam eden Derin Tarih dergisi her ay evime gelmektedir. Para verip almışım okumaz mıyım, diyerek çeviririm sayfalarını.

Genel Yayın yönetmeni Mustafa Armağan'ın o güzel akıcı üslubu ile kaleme aldığı takdim yazısı okumaya değer metinlerdendir.

"Osmanlı, demek kalem ile kılıcın, akıl ile kalbin, ihtişam ve tevazuun, maddeye biçim veren ruh ve ruha yeni izler açan maddenin altın sentezi demektir" cümleleri ile başlayan önsöz, 'Mayayı hangi usta eller karmışlardı ki bu denli uzun ömürlü ve gümrah bir devlet ve ona eşlik eden ihtişamlı bir medeniyeti vücuda getirebildiler" cümlesi ile devam etmektedir.

Yayın Yönetmeni iyi bir cesaretle duayen tarihçimiz İlber Ortaylı hocanın "Tarihin İzinde" kitabı ile "İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı" kitabındaki tezat ya da ikircimliğe dikkatle işaret etmiş.

Sultan Abdülaziz'in intihar ettiğini ifade ederken diğerinde suikaste kurban gittiğini ortaya koyar.

İslamcıların Siyasi Görüşleri Üzerine yapılmış röportajla İsmail Kara Hocanın o muazzam eseri konuşuluyor. Tarih dergisinde bu tür röportajlar daha çok dikkat çekiyor.

Para verip de almak istediğim kitapların reklamını da dergi sayfalarında görüyoruz. İhsan Fazlıoğlu'nun "Akıllı Türk, Makul Tarih" ve Adet ile Miktar" isimli iki eserini derhal alıp okumalıyım.

Tabii dergideki bütün satırları okuyabilecek titizlik de olamıyorum. Lakin Cumhuriyet dönemine ait Halide Nusret Hanım'ın, "Bir Devrin Romanı"nın değerlendirme yazısı dikkatimi çekiyor.

"Ankara'dan emir geldi, baloda dans etmek zorunludur" makalesinin yazarı eğitimci bir yazardı. İncelemeye değer bulup yine bir romanın satır aralarından tarihe ışık tutmaya çalışmış. "Halide Nusret tarafsızlığını koruyarak bu olayı gerçekçi bir dille romandan yansıtırken oldukça başarılı görünüyor.

Neyse demem o ki tarih dergisi okumak bayatlamış bir ekmeği şuşlayarak taze taze yemek gibi