Kuran-ı Kerim’de geçen sayılardan biri de 100 sayısıdır. Bu yazımızda 100 sayısının geçtiği ayet-i kerimenin tefsirini paylaşacağız
ZİNAYA 100 SOPA
“Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininde hükümlerini uygularken onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.” (Nur 2)
NİKÂHSIZ İLİŞKİLER
Allah(c.c.), insanoğlunu erkek ve kadın olmak üzere çift yaratmış. Sonra da erkek ile kadının evlenip çoğalmasını murad etmiş. Allah’ın kanunu budur. Erkek ile kadın nikâh kıyıp birlikte olacak. Böylece insan neslinin devamı da sağlanacak. Nesil korunacak…
Erkek ve kadın birbirini sevebilir. Aralarında aşk doğabilir. Bu Allah’ın kanunudur. Ancak kadın ile erkeğin yakınlaşabilmesinin en önemli şartı nikâhtır. Nikâhsız bütün ilişkiler, aşk ve sevgi değil zinadır.
Zina sözlükte “meşrû olmayan cinsel ilişki anlamına gelmektedir. Evlilik dışı, nikâhsız cinsel ilişkiler, zina olarak tanımlanmaktadır.
Kur’ân-ı Kerîm’de zina kelimesi beş âyette yer almaktadır. Ayrıca Kuran-ı Kerim’de zina anlamında fuhuş kavramı geçer ve bu ayetlerde zina; şeytan işi, büyük hayâsızlık olarak tanımlanır. Bu tanımla, sadece zina eden kadınlara değil, zina eden erkeklere de fahişe denir.
Zina, İnsanlık tarihinin en eski günlerinden bugüne, tüm toplumlarda, dini açıdan günah, ahlâkî açıdan kötü ve sosyal açıdan kabul edilmez bir davranıştır. Çünkü zinaya kapı açılırsa; nesil bozulur, toplum çöker, aile diye bir kavram olmaz.
ZİNAYA YAKLAŞMA
Allah’ın (c.c.) Kuran-ı Kerim’de “Zina etmeyin” yerine, “Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” diye emretmesi, sadece zinanın değil, zinaya yol açacak davranışların da haram kılındığını göstermektedir. Bu sebeple Resulullah Efendimiz (s.a.v) göz zinası ve dil zinası gibi zina çeşitlerinden bahsetmiş ve uyarıda bulunmuştur.
Zinaya yol açacak davranışlardan korunma konusunda Resulullah Efendimiz’in (s.a.v) şu uyarısı çok önemlidir: “Sakın bir erkek, yanında mahremi olmadıkça yabancı bir kadınla yalnız başbaşa kalmasın. Çünkü onların üçüncüsü şeytan olur.”
Resulullah Efendimiz; “ O benim akrabam, yakınım, dostum, arkadaşım, bir şey olmaz” deyip bu konuda gösterilecek ihmalin sonucunu ölüm olarak tanımlamıştır. Yani ölümden kaçar gibi böyle bir ihmalden kaç Can!
Furkan suresinde zina, cinayet işlemekle birlikte zikredilir. Zina eden, aile ve nesil gibi bir çok değeri katletmiş olur.

Nikâh düşen bir erkekle bir kadının, yalnız başlarına, başbaşa kalmaması; kişiyi zinadan, her türlü iftira ve dedikodudan koruyacak, çok önemli bir tedbirdir. Yolda, işte, sanal âlemde, her yerde Resulullah’ın bu sünnetine uymak, kişiyi zinaya karşı koruyacaktır.
Hz.Yusuf’un Züleyha karşısında gösterdiği dirayet ve Hz.Musa’nın, Hz.Şuayb’ın 2 kızı ile muhatap olurken sergilediği haya, bizlere örnek olsun:
Kızı Hz.Şuayb’a: “Babacığım, bu adamı, koyunlarımızı otlatması ve su vermesi için ücretle tut. O güçlü ve güvenilir bir insandır” dedi. Hz.Şuayb (a.s.) kızına, «O’nun güçlü ve güvenilir olduğunu nereden anladın?» diye sordu. Kızı şöyle cevap verdi: O, su kuyusunun üzerine kapatılan, ancak on kişinin kaldırabileceği kayayı kaldırdı. Onunla beraber gelirken önüne geçmiştim, o bana, “arkamdan gel ve bana yolu göster” dedi.
TARİHTE ZİNA CEZASI
Mevdudi’nin tefsirinde verdiği bilgiye göre: “Mısır hukukunda zina eden erkek sopayla şiddetle dövülür, kadınınsa burnu kesilirdi. Benzer cezalar Babil, Asur ve İran’da da vardı. Hindularda zina eden kadın parçalanmak üzere köpeklere atılır, erkek ise diri diri yanması için çevresinde ateş yanan kızgın bir demir yatağa konurdu.
Yunan ve Roma hukukunda, önceleri karısı zina eden erkeğe karısını öldürme hakkı tanınıyordu. Yahudiler, zina eden erkek ve kadını taşlayarak öldürüyorlardı.
İslâm hukuku da, zinayı ceza gerektirir bir suç olarak görür. Zinanın evli bir kişi tarafından işlenmesi suçu daha da arttırır.
Zina, Allah’ın en büyük yasaklarından biridir. Hem dünyada hem ahirette cezası vardır. İnsanın sahibi Allah’tır. İnsanı en iyi tanıyan da O’dur. İnsan hakkında emir ve yasakları belirleyecek olan en üstün varlık da Allah’tır.
ALLAH’IN (C.C.) KANUNU
Allah (c.c.) evreni yaratıp bir düzene bağladığı gibi yarattığı insana da bir takım yasalar koymuştur. Allah (c.c.) yarattığı kulunu yasalarına uymakla zorunlu tutmuştur. Bu amaçla elçiler ve kitaplar göndermiştir. Son elçi Hz.Muhammed’e (s.a.v) indirilen kitap Kuran-ı Kerim, bir hayat kitabıdır. Yasama, yürütme, yargı, hukuk ve adalet adına insana lazım olan her şey Kuran’da mevcuttur. Kuran-ı Kerim her Müslümanın anayasasıdır. Müslümanın anayasasında; zina haramdır, suçtur ve cezası vardır.
Bu ayet-i kerimede bildirildiğine göre, zina ile ilgili yasalardan biri şöyledir: “Nikâhlı olmadığı halde birlikte olup zina eden kadın ile erkekten her birine, bu çirkin suçun cezası olarak yüzer sopa vurulmalıdır.”
Bu ayetle konulan ceza bekârlar içindir. Bu cezanın uygulanışıyla ilgili esaslar, İslam Ansiklopedisi’nde şöyle ifade edilmiştir: “Cezanın infazı sırasında sopanın çok acıtan veya yaralayan türden olmaması, vurmanın ne çok sert ne de çok yavaş olması, kanamaya veya bir organın zarar görmesine yol açmaması gerekmektedir. İnfaz tehlikeli görülen çok sıcak veya çok soğuk zamanlarda yapılmaz. Çoğunluğa göre hasta, lohusa ve hamilelerin infazı ertelenir. Hastanın iyileşme ümidi bulunmuyorsa ağırlıklı görüşe göre yüz adet küçük dal ile hafifçe vurularak sembolik bir infaz yapılır. Hz. Peygamber zamanında böyle bir uygulama yapılmıştır.
Çoğunluğa göre erkek mahkûm ayakta, kadın ise otururken infaz yapılır. Yüz ve cinsel organlar gibi hassas bölgelere vurulmadığı gibi bir yere devamlı olarak vurulmaz; Mâlikîler’e göre ise yalnız sırta vurulur.”
Kur’an, evlilik sonrası zina cezasından açıkca söz etmez, bunu belirleyen Resulullah Efendimiz’in (s.a.v) sünneti olmuştur.
Bu nokta Diyanet’in Kur’an Yolu isimli tefsirinde şöyle açıklanmaktadır: “Nisa sûresinde “Yüz sopa genel cezadır, recm, sürgün vb. cezalar ise kanunlaştırılması ve uygulanması yönetimlere bırakılmış, ta’zir diye bilinen ve değişmeye açık bulunan cezalardır.”
Eğer bu cezaları uygulayacak hukuk sistemi yoksa; zina edenler kınanır, dışlanır, tevbe etmeleri, mümkünse zina ettiği kişiyle evlenmesi tavsiye
edilir.
ZİNANIN İSPATI
İslam hukukunda zinanın ispatı, şahit ve delilleri konusu, o derece hassas tutulmuştur ki, zinanın ispatı kolay gözükmemektedir. İspat mümkün olmayınca da en ufak bir şüphede bile ceza düşmektedir. Bu konuda ayrıntıları öğrenmek isteyenler İslam fıkhına müracat edebilirler. İslam fıkhında bu konu çok uzun maddelerle izah edilmiştir. Bu sebeple ayet-i kerimedeki ana mesajı paylaşmakla yetineceğiz.
Zina suçu, çok çirkin ve büyük bir suçtur. Verilen ceza, şahit olan Müminlere ders olmalıdır. Ayrıca Müminlerin şahitliği ve kınaması, zina edenlere ayrı bir ceza gibidir.Hiç kimse Allah’tan daha merhametli değildir.
Mücâhid şöyle der: “Allah’ın koyduğu cezaları, acıyarak ve merhamet ederek işe yaramaz hale getirmeyin ve uygulamayı bırakmayın. Eğer siz Allah’a ve âhiret gününe inanan gerçek mü’minler iseniz, Allah’ın koyduğu cezaları işe yaramaz hale getirmeyin ve suçu ispat edilen zina edenlere acımayın.”
4 ŞAHİT
Zina cezasına hüküm verilebilmesi için ya itiraf ya da 4 şahit gereklidir. İslâm hukukunda ceza ile ilgili asıl amaç, suçluyu değil suçu cezalandırmaktır. İslam hukuku suç öncesi her türlü tedbiri alır. Çare ve çözümler en güzel şekilde ortaya konulur. Tüm imkân ve tedbirlere rağmen hala suç işlemeyi tercih eden varsa o kişi hak ettiği cezaya çarptırılır. Zina cezası da böyledir.
ZİNA İSTEĞİNDE BULUNAN DELİKANLI
Bu başlık altında son olarak Resulullah Efendimiz’den (s.a.v) bir hatıra paylaşalım: “Resulullah Efendimiz (s.a.v) ashabıyla beraber bulunuyordu. O esnada bir delikanlı geldi ve herkesi şok eden bir istekte bulundu. Dedi ki: “Ya Resulallah! Ben falanca kadın ile arkadaş olmak, onunla zina yapmak istiyorum.” Ashab-ı Kiram, bu istekten çok rahatsız olup öfkelendiler. Bu hayâsızlığı cezalandırmak istediler.
Resulullah Efendimiz (s.a.v) “Bırakın o genci buyurdu.” Genci yanına çağırdı, dizinin dibine oturttu. Delikanlıya şunu sordu: « Birinin annenle bu kötü işi yapmasını ister misin? Bu çirkin hareket hoşuna gider mi?”
Delikanlı öfkelendi: «Hayır Ya Resulallah.» Dedi. Resulullah Efendimiz (s.a.v) “Öyle ise o çirkin işi yapacağın kimsenin evlatları da bundan hoşlanmazlar.” Resulullah Efendimiz (s.a.v) sorularına devam etti: “Peki, bu çirkin işi senin kız kardeşinle yapmak isteseler, sever misin?” Delikanlı: «Hayır, asla!» diyerek hiddetlendi.
Resulullah Efendimiz (s.a.v) “Şüphesiz insan olan hiç kimse bu durumdan hoşlanmaz.” buyurdu.” Sonra mübarek elini bu delikanlının göğsüne koyarak şöyle dua etti: “Allah’ım! Sen bu gencin kalbini temiz kıl. Namusu ve
şerefini muhafaza eyle ve günahlarını da bağışla.”
Delikanlı teşekkür ederek Resulullah Efendimiz’in (s.a.v) huzurundan ayrıldı. O günden sonra harama yan gözle bile baktığı görülmedi.
ALLAH’IN KONUŞMAYACAĞI 3 KİŞİ
Ebû Hureyre (r.a)’dan rivayete göre Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Üç kimse vardır ki kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz: 1. Zina işleyen ihtiyar. 2. Kibirli fakir. 3.Yalancı lider.”
HÜLASA: Rabbim bizleri zinanın her türlüsünden muhafaza eylesin. Nefsine uyup zina edenlerimize, Allah (c.c.) tevbe nasib eylesin! Nikâhlarımızı ve namuslarımızı muhafaza etme husunda Rabbim bizlere yardım eylesin. Âmin!
Kaynak: Sayıların Tefsiri, Ayhan Talha Bayraktar, Ravza Yayınları