Marmara Bölgesi, Türkiye’nin en yoğun nüfuslu ve ekonomik açıdan en gelişmiş bölgelerinden biri. Ancak bu yoğunluk, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın tam üzerinde yer alması nedeniyle ciddi bir deprem riskiyle karşı karşıya. Fay hattı, Erzincan’dan başlayarak Erzurum, Amasya, Tokat, Çorum, Bolu ve İstanbul üzerinden Marmara Denizi’ne kadar uzanıyor. Özellikle 1999 Gölcük Depremi’nden sonra uzmanların dikkatleri Marmara Denizi içinden geçen segmentlere çevrilmiş durumda.
Depremin Bilimsel Altyapısı Ne Söylüyor?
Uzmanlara göre, Marmara Denizi’nin altından geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde büyük bir enerji birikimi mevcut. Bu segmentte, yaklaşık 250 yıldır kırılma olmadığı ve enerjinin boşaltılmadığı biliniyor. Yani fay hattı, sismik anlamda suskun ama tehlikeli. Yer bilimciler, bu suskunluğun büyük bir depremin habercisi olabileceği konusunda hemfikir.
Geçmişteki Büyük Depremler Ne Anlatıyor?
Marmara Bölgesi, tarih boyunca pek çok büyük deprem yaşamış bir coğrafya. 1509’daki "Küçük Kıyamet", 1766 İstanbul Depremi ve 1894’teki büyük sarsıntılar, bölgenin geçmişten bugüne taşıdığı sismik riski açıkça ortaya koyuyor. Özellikle İstanbul gibi tarihi yapıları yoğun olan kentlerde bu tür sarsıntıların etkisi daha da yıkıcı olabiliyor.
Marmara Bölgesinde Deprem Riski En Yüksek İller Hangileri?
Bölgedeki deprem riski, fay hatlarına olan uzaklık ve zemin yapısına göre farklılık gösteriyor. İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova ve Tekirdağ; Kuzey Anadolu Fay Hattı’na en yakın ve bu nedenle deprem riski en yüksek iller arasında yer alıyor. Özellikle bu illerde 7 ve üzeri büyüklüğündeki depremler bekleniyor.
Depreme Göre Görece Daha Güvenli Olan İller Nereler?
Bursa, Balıkesir ve Bilecik illeri ise fay hatlarına daha uzak bölgelerinde yer alan yerleşim yerlerinde, görece daha düşük risk taşıyor. Ancak bu iller de tamamen risksiz değil. Bursa'nın kuzeyi ve Balıkesir'in doğusu gibi alanlar yüksek risk altındayken, güney ve iç bölgeler daha dayanıklı zeminlere sahip. Bu nedenle şehir içinde de risk dağılımı farklılık gösteriyor.
Nüfus Yoğunluğu ve Yapı Stoku Riskleri Artırıyor
Bölgedeki en büyük sorunlardan biri, yüksek nüfus yoğunluğu ve eski yapı stokunun çokluğu. Özellikle İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova gibi şehirlerde binlerce eski bina hâlâ aktif olarak kullanılıyor. Bu yapıların çoğu 1999 öncesi inşa edilmiş ve yeni deprem yönetmeliklerine uygun değil. Bu da olası bir büyük depremde can ve mal kaybı riskini artırıyor.
Kentsel Dönüşümde Hangi Sorunlar Yaşanıyor?
Deprem riski altındaki binaların yenilenmesi için başlatılan kentsel dönüşüm projeleri, çeşitli nedenlerle istenen hızda ilerleyemiyor. Maddi kaynak yetersizliği, hukuki engeller, vatandaşların tereddütleri gibi nedenlerle bazı bölgelerde süreç durma noktasına gelmiş durumda. Oysa uzmanlar, zamanla yarışıldığını ve geç kalınması hâlinde bedelin çok ağır olacağını belirtiyor.
Marmara’da Deprem Er Ya Da Geç Gerçekleşecek
Yer bilimciler, Marmara Denizi içinde biriken enerjinin 7 ve üzeri büyüklüğünde bir depremle açığa çıkmasının kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. Hangi yıl, hangi gün olacağı bilinmese de bu depremin geleceği kesin olarak görülüyor. Bu durum, hazırlıkların bir an önce tamamlanmasını zorunlu kılıyor.
Depreme Karşı Hangi Önlemler Alınmalı?
Uzmanların önerileri arasında; bina envanterinin güncellenmesi, riskli yapıların hızla yıkılıp yeniden yapılması, deprem eğitimlerinin yaygınlaştırılması, afet toplanma alanlarının netleştirilmesi ve yapı denetimlerinin daha sıkı hale getirilmesi gibi başlıklar yer alıyor. Ayrıca afet anında iletişim, ulaşım ve sağlık sistemlerinin çökmeden çalışması için senaryolar üzerinde çalışmalar sürüyor.
Marmara Depremi Sadece Türkiye’yi Değil Tüm Bölgeyi Etkiler
Marmara’da yaşanacak büyük bir deprem, sadece Türkiye’nin değil, bölge ekonomisinin de dengesini sarsabilir. İstanbul’un ekonomik merkezi olması, sanayi ve lojistik ağlarının bu bölgede toplanmış olması, olası bir yıkımın etkisini katlayabilir. Uzmanlar, bu nedenle sadece yerel değil ulusal ölçekte planlama yapılması gerektiğini savunuyor.
Marmara Bölgesi Ne Yapmalı?
Depremin zamanı bilinmez ama etkisi tahmin edilebilir. Bu da bize hazırlıklı olmanın ne kadar hayati olduğunu gösteriyor. Marmara Bölgesi, hem geçmişin tecrübeleri hem de bilimsel veriler ışığında, bir an önce somut adımlar atmalı. Yoksa olası bir deprem sonrası "önlem alınmalıydı" demek kimseye fayda sağlamayacak.