MASAL KIZ (EFSANE ÇOBAN)-2

Ahmet Taştan yazdı

Abone Ol

Masal Kız mimar olmuştur. Liseden Asena isimli bir arkadaşıyla büro açmış, çalışmaktadır. Babasının aile dostu olan bir kadınla yasak ilişkisini yakalamıştır. Annesinin hastalığı ve aile huzurunun bozulma korkusu sebebiyle ne kız kardeşi Hilal’e ne de annesine durumu açamaz. Devamlı talipler gelip gitmektedir Masal Kızı istemeye. En çok da babasının genel müdürlüğünü yaptığı fabrikanın patronu, oğluna istemektedir... Kolejden sınıf arkadaşı Cevahir, Masal Kızla evlenmek ister ama Masal Kızın kardeşi Hilal ise delikanlıya aşıktır... Böyle gönül çatışmaları merakı artırır tabii. Acaba ne olacak?

Masal Kız, bunu bildiği için ve biraz da gönlü Ensar’da kaldığı için tüm görücülere evlenmek istemediğini söyleyerek teklifleri reddeder. Fakat aradan geçen 6-7 yıl içinde Ensar’dan da bir haber alamaz. Nerede, ne yaptığını bilmez.

Bir gün iş arkadaşıyla bankadan para çekip yolda yürürken kapkaççının biri, çantasını çeker Masal Kız bırakmaz. Yere düşer, başını vurur. O baygın haliyle hastaneye götürülür.

Tedavisi görülürken Ensar’ın hocası acildeki genç bir hastanın, Masal Kız diye sayıkladığından bahsederken “Herhalde kendinde değildi" der.  Yıllar sonra Ensar Masal Kızı bulmuştur ama hala gönüller birbirine açılmamıştır. Hastaneden çıktığında Cevahir’in babası, genel müdürünü ikna edip Masal Kızı istemek için gelecektir. Kaçış yolu olmadığını fark eden kızcağız, o çok değer verdiği saçlarını sıfıra vurdurur. Ailenin karşısına böyle çıkar. Patron, gönülsüz bahçenin gülü derilmez diyerek o gece Masal Kızı değil de kız kardeşi Hilal’i Cevahir’e  isterler.

Masal Kız başını örtmeye engel olan o mükemmel saçlarından mahrum olduktan sonra büyük bir engele aştığını hisseder. Tesettüre girip başını örtünce ilk defa hastanenin yolunu tutar. Ensar’la karşılaşırlar. Karşılıklı olarak duygularından haberdar oldukları için Cihan’ın babası hayırsever iş adamı olarak Masal Kızın babasına haber gönderir. Bir akşam istemeye giderler. Bu isteme işi bile muazzam bir heyecanla anlatılmıştır. Zira Ensar, o akşam gelecek kişinin teklifine “Evet” demesini ister ama kendinin geleceğini söylemez.

Kitapta benim dikkatimi çeken nokta şurası oldu. Bu buluşma ve kavuşma anlarında heyecanlandığımı hissettim. Bir de “Hızır’ın işi vardı” ifadesi dikkatimi çekti. Yani o hayır sahibi insanın Hızır gibi yetişti demenin farklı bir tarzıydı.

Günbay Yıldız’ın eserlerinde aynı üslubu görüyoruz. Sade, akıcı, kırık cümlelerle oluşturulmuş etkileyici satırlar söz konusu. Yani bir Türk filmi seyreder gibi izliyorsunuz olayları, lakin birtakım dini terim ve tabirleri ve bazı gelenek göreneğin özelliklerini de kavramış oluyorsunuz.

En azından bazı romanlarda yer alan ve gençlerin zihnini bulandıran bir takım olumsuz cümlelere muhatap olmadan, o heyecanı, o roman tadını alıyorsunuz.  Hiçbir okuyucu bu şekilde başlamış bir romanın hüzünle bitmesini istemez. Romanın sonunda kendisi de mutlu olmak ister.

“Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine” bağlamında bir roman okumak süreç içinde insanı mutlu ediyor. Liseli öğrencilere hararetle tavsiye etmek isterim. Şöyle birkaç sayfa okuduktan sonra dikkatlerini çekebilecekleri bir eser olduğunu vurgulamalıyım.