Buldukları yeni bir siyaset ile gelişmeyi sağlayacaklardı. Böyle bir siyaset güttükleri için Merkantalist olarak adlandırıldılar. Takip ettikleri bu siyaset de Merkantalizm olarak dünya tarihine geçmiştir. Bu siyaseti takip eden devletlerin asıl amacı ülke zapt etmek değildir. Sürekli sermaye biriktirmektir.
Sermayeden kastedilen de değerli madenlerin biriktirilmesi şeklindedir. Bu madenlerin özellikle de altın ve gümüş olduğunu görmekteyiz. Ticaret ile ülkenin gelişmesi amaçlanır. Bu siyaseti benimseyen herhangi bir ülke, dış ticaretini daima kendi lehine olacak biçimde sürdürecektir. Başka ülkeler aleyhine de servetini arttırmış olacaktır.
Değeri daha yüksek olan malları diğer devletlere satıp bu devletlerden de değeri daha az olan malları temin ederek dengeyi kendi lehlerine çevirmiş olacaklardır. Lehlerine oluşan bu fark da altın ve gümüş gibi değerli madenler olarak ülkeye giriş yapar. Bunların artmasıyla beraber para hacmi genişleyecektir. Para hacminin genişlemesiyle de ticaretin ve endüstrinin genişlemesi sağlanacaktır.
Merkantalizm Nedir?
Merkantalist devletler, takip ettikleri ekonomi siyasetinin bir sonucu olarak bilimin gelişmesine yönelik adımlar da atmak zorunda kalmışlardır. Özellikle de madencilik ve taşımacılık faaliyetlerinin gelişmesi için çaba sarf etmişlerdir. Teknolojiyi, ekonomik amaçlarla geliştirmek için de bu alanlarda çalışan başarılı insanlara olan ihtiyaç diğer zamanlara göre çok daha fazla olmuştur.
Günümüzde “beyin göçü” olarak açıkladığımız kavramın bir benzeri de merkantalizmin revaçta olduğu süreçte gerçekleşmiş ve ülkeler, başka ülkelerin tecrübeli ve becerikli insanlarını kendilerine çekmek için adeta yarışmışlar ve bu konuda birtakım hamlelerde bulunmuşlardır.
Bu devletler, fark olarak ortaya çıkan serveti, ekonomik olarak verimli olacak işlere yatırmışlardır. Merkantalist sistemle beraber ortaya çıkan ticaret, eski usuldeki ticaret loncalarıyla yürütülemezdi. Böylece yeni bir tüccar sınıfının doğuşuna tanıklık ettik. Ortak sermayeli şirketler de yeni ticaretin ihtiyaç duyduğu büyük sermayeyi karşılayacaktı.
Eski zamanlarda bilinmeyen birçok ürün de o sıralarda ticarette kullanılan mallar haline gelmişti. Bu durumda coğrafi keşiflerin etkisi büyüktü. Gemicilikte yaşanan teknolojik gelişmeler de denizaşırı seferleri kolaylaştırmıştır.
Ortak sermayeli şirketlerin İngiltere’de tüccarlar ve krallar tarafından, Hollanda’da ise bizzat tüccar şehirleri tarafından kurulduğunu görmekteyiz. Kurulan bu şirketler, kendi devletlerinden ticari faaliyetler yürütmek için bazı imtiyazlar almaktaydılar. Ticaret yapacakları ülkelerden de imtiyaz koparabilmek için ise kendi hükümetlerinden yardım istiyorlardı. Merkantalizme bu açıdan bakacak olursak, bir çeşit ekonomik devletçilik politikası yürütüldüğünü söyleyebiliriz.
Merkantalizm
Merkantalist devletlerin birbirleri arasında tabiri caizse ekonomik savaş yürüttüğü su götürmez bir gerçektir. Şiddetli bir ekonomik rekabetin olduğu ortam vardır. Kapitalizmi sürdüren ve geliştiren bütün ülkelerin böylesine benzer bir merkantalist dönemden geçtiğini söyleyebiliriz. İlk olarak İngiltere, Hollanda ve Fransa gibi devletlerin bu süreci geçirdiğini görmekteyiz. Merkantalist siyaset bu süreçte, Osmanlı Devleti’nin uygulamış olduğu kapitülasyon siyasetine taban tabana zıt bir anlayış olmuştur.