Mescid-i Nebevi'nin İnşası ve Tarihçesi
Mescid-i Nebevi, Hz. Muhammed'in (sas) Medine'ye hicretinden sonra inşa edilmiştir. Resulullah, Medine'ye 12 Rebîülevvel (24 Eylül 622) Cuma günü ulaştığında, devesi Kasvâ’nın çöktüğü yere en yakın evde konaklayacağını söylemiş ve buraya en yakın evin sahibi Ebû Eyyûb el-Ensârî’ye misafir olmuştur.
Resulullah, sahâbîlerin yardımıyla mescidin temeline ilk taşı koymuş ve inşaat sürecinde aktif rol almıştır. Mescid-i Nebevi, Rebîülevvel ayında (Eylül 622) başlanan inşası, şevval ayında (Nisan 623) tamamlanmıştır. Mescidin doğu tarafına Allah Resulü’nün kalabileceği odalar yapılmış ve Müminlerin anneleri için de odalar eklenmiştir.
İlk Genişletme ve Yenileme Çalışmaları
Mescid-i Nebevi’nin ilk genişletilmesi, Hz. Peygamber'in (sas) zamanında olmuştur. Hz. Osman, kendi parasıyla çevresindeki bazı evleri satın alarak mescide bağışlamıştır. Hz. Ömer döneminde yapılan yenileme çalışmaları ise daha kapsamlıdır.
Emeviler ve Abbasiler Döneminde Genişletmeler
Emeviler döneminde Halife Velîd, Medine valisi Ömer b. Abdülazîz’e mescidin genişletilmesini emretmiş ve bu süreçte bazı yapılar yıkılarak mescide dahil edilmiştir. Abbasiler döneminde de mescidin tavanı yenilenmiş ve kabrin doğu duvarı mermerle kaplanmıştır.
“Evliya Çelebi’nin naklettiği bir rivayete göre, 557’de (1162) papa tarafından Hz. Peygamber’in naaşını çalmak üzere gönderilen zâhid kılığında kişiler Mescid-i Nebevî yakınlarında bir ev tutmuş, gizlice yer altından bir dehliz kazarak kabre ulaşmak istemişlerdir. Resûl-i Ekrem (sas) tarafından rüyasında olaydan haberdar edilen ve çok kısa bir süre içinde Medine’ye gelen Nûreddin Mahmud Zengî bu kişileri yakalamış, böyle bir olayla bir daha karşılaşmamak için de kabrin etrafına kurşun döktürmüştür (Seyahatnâme, IX, 611, 621-627).”
Osmanlı ve Sonrası Dönemde Yenileme Çalışmaları
Osmanlı padişahları, Yavuz Sultan Selim’den itibaren Mescid-i Nebevi ve Hücre-i Saadet’in imarı ile yakından ilgilenmişlerdir. II. Mahmud döneminde mescidin çatlakları onarılmış ve günümüzde "Kubbetü’l-hadrâ" Yeşil Kubbe olarak bilinen kubbe yapılmıştır. Sultan Abdülmecid döneminde ise hücrenin dış duvarı çinilerle kaplanmış ve mescidin birçok kısmı yenilenmiştir.
Hâdimü’l-Haremeyn ne demektir?
Mekke ve Medine’nin hizmetkârı anlamına gelmektedir.
İslâmiyet’in iki mukaddes şehri olan ve bu sebeple Haremeyn diye anılan Mekke ve Medine’nin hizmetkârı anlamındaki bu unvanı ilk kullanan hükümdar Eyyûbî hânedanının kurucusu Selâhaddîn-i Eyyûbî’dir.
Osmanlılar’ın Suriye ve Mısır’ı ele geçirmesinden sonra hâdimü’l-Haremeyn unvanı Yavuz Sultan Selim’den itibaren Osmanlı padişahları için kullanılmaya başlanmıştır. Kendilerini “hâdimü’l-Haremeyn” olarak gören Osmanlı padişahları, Yavuz Sultan Selim’den itibaren Mescid-i Nebevî ve hücre-i saâdetin imarı ile yakından ilgilendilenmişlerdir.
Mescid-i Nebevi'nin Manevi Önemi
Resulullah (s.a.v), Mescid-i Nebevi’de kılınan namazın, Mescid-i Haram hariç diğer yerlerde kılınan namazdan bin kat daha faziletli olduğunu belirtmiştir. Bu hadis, Mescid-i Nebevi’nin faziletini ve Ravza-i Mutahhara'nın önemini vurgulamaktadır.
Fazilet sıralamasında Mekke’deki Mescid-i Haram’dan sonra, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’dan öncedir.
Ravza-i Mutahhara, Hz. Peygamber’in (sas) kabri ile minberi arasındaki bölümdür ve “cennet bahçelerinden bir bahçe” olarak kabul edilir. Bu alanın güneyi, mihrabın hemen kıble tarafındaki demir korkuluk ve kitap raflarıyla sınırlıdır ve yaklaşık 330 m²’lik bir alanı kapsamaktadır.
Mescid-i Nebevi'deki Önemli Yapılar ve Alanlar
Mescid-i Nebevi'de dikkat çeken yapılar arasında minber, mihrap ve minareler bulunmaktadır. Allah Resulü başlangıçta bir hurma kütüğüne dayanarak hutbe okurken, daha sonra üç basamaklı bir minber yapılmıştır.
Günümüzde, Osmanlı Sultanı III. Murad tarafından gönderilen mermer minber kullanılmaktadır. İlk mihrap Ömer b. Abdülaziz zamanında yapılmış ve tarih boyunca birçok kez yenilenmiştir. Peygamber Efendimiz zamanında minare yokken, ilk minareyi Ömer b. Abdülaziz yaptırmıştır ve zamanla mescidin minare sayısı artırılmıştır.
Mescid-i Nebevi'de Namaz Kılmanın Fazileti
Mescid-i Nebevi’de kılınan namaz, diğer yerlerde kılınan namazdan bin kat daha faziletlidir. Bu fazilet, Ravza-i Mutahhara'nın manevi değerini artırmaktadır. İmam Mâlik ve bazı âlimler, bu hadisin zâhirî anlamını kabul etmektedir.
Mescid-i Nebevi'nin Teknik Özellikleri
Mescid-i Nebevi’nin alanı yaklaşık 100.000 m² olup, çevresindeki alanla birlikte toplam 400.327 m²’dir. Kapalı kısımlarda 300.000, üst katta 90.000 ve çevresiyle birlikte 730.000 kişi kapasitelidir.
Kral Fehd döneminde yapılan genişletme ile 27 hareketli kubbe eklenmiştir. Mescidin yeni bölümünün altında 5.000 araç kapasiteli yer altı otoparkı bulunmaktadır.
Ravza-i Mutahhara ve Hücre-i Saadet
Ravza-i Mutahhara, Hz. Peygamber’in (sas) kabri ile minberi arasındaki alanı kapsar. Ravza-i Mutahhara, sözlükte “tertemiz bahçe” anlamına gelmektedir.
Peygamberimiz (s.a.v) “Evimle minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim de (Kevser) Havuzunun üzerindedir.” buyurmuştur. (Buhârî, Mescid-ü Mekke II,57)
Hücre-i Saadet ise Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in kabirlerinin bulunduğu yerdir. Hücre-i Saadet Arapça hücre (oda) ve saâdet (mutluluk) kelimelerinden oluşan bu terkiptir.
Allah Resûlü (sas), Hz. Âişe (ra) validemizin odasında Rabbine kavuştu ve orada defnedildi. Böylece burası Hücre-i Saadet adını aldı.