MEVCUT “CEVÂHİRÜ’L-AHBÂR” NÜSHALARININ TAVSÎFİ

Abone Ol

Kasım Efendi’nin, Hicrî 902 Milâdî 1496/97yılında Antakya’da Arapça olarak kaleme almış olduğu “Cevâhirü’l- Ahbâr” kitabı, isimleri yukarıda verilen ve de kısaca nitelikleri belirtilen kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmştır.Kasım Efendi’nin bilinen tek eseri, budur.

Kendi ifadesine göre kitabın müsveddesi, Antakya’da hazırlanmıştır. Bursa’ya gelince tebyîz olunmuştur. Yani: Temize çekilmiştir. Eserin, müellif nüshası, maalesef, günümüze ulaşmamıştır. Kasım Efendi’nin, türbe-kütüphanesinde bulunan iki nüshadan biri, 675 sayfadır; diğeri, 744 sayfadır. 675 sayfa olan nüsha, tamdır. Bu nüshada: hem dîbâce ve hem de ketebe bölümü, mevcuttur.

Müstensihi ve istinsah tarihi de bellidir. İstinsahı gerçekleştiren kişi, Seyit Avnullah bin el-Hâc Seyit Feyzullah’tır. Hicrî / 1208 ve Mîlâdî / 1794 yılında istinsah olunmuştur. Hattı, düzgün ve okunaklıdır. Müstensihin mahir bir hattat olduğu görülmektedir.Bu nüshanın, cildi ve sahifeleri de yıpranmamıştır. Muhtemelen türbe-kitaplığında teşhirde tutulmuştur. Abdullah Tataroğlu’nun ifadesine göre türbe-kitaplığı araştırılırken eski bir kilim parçasına sarılı olarak bir köşede bulunmuştur.

İkinci nüshaya gelince bu nüshada, dîbâce ve ketebe sayfaları, yoktur. Bu kısımların bulunmamasına rağmen bu nüsha, 744 sayfadır. Müstensihi ve istinsah tarihi de belli değildir. Yazısı, hem okunaklı değil; hem de kaliteli değildir. Sahifeleri, oldukça, yıpranmıştır. Deri citlidir; miklepli ve deri kayış bağlarla bağlıdır. Muhtemelen kısaca tavsifi yapılan bir evvelki nüshadan günlük kullanılmak üzereistinsah olunmuştur ki dîbâce ve ketebe bölümlerine yer verilmemiştir. Giriş bölümünde yer alan sayfa başına: satır boyunca uzayan bir “Vakıf” kelimesi yazılmıştır.

Aynı kelimenin -derkenar olarak- kitabın içinde dokuz ayrı yerde tekrar kaydı yapılmıştır. Her iki nüshada da ana bölümler ve bölüm başlıkları aynıdır. Kitap, 32 bab üzerine tertip olunmuştur. Bâb ve bölüm başlıkları Arapça’dır. Ancak konu işlenirken Osmanlı Türkçesi kullanılmıştır. İkinci nüshada bâb ve ana bölüm başlıkları ile metin içinde dikkat edilmesi ön görülen kısımlar, yazılırken kırmızı mürekkep, kullanılmıştır.

Adına istinsah yapılan kişinin ismi -derkenar olarak– bir yerde sabit kalemle: “Demircizâde AbbasAğa” şeklinde kaydolunmuştur ki son asırda Kasım Efendi Camii ve Türbesiyle bu âile, ilgilenmiştir. Hâlen günümüzde Kasım Efendi Camii ile alakalı Demircizâde Ali Bey vakfı, Bursa Vakıflar Müdürlüğüne bağlı bir hayrî tesis ve geçerli bir vakıf olarak yaşamaktadır

Kasımefendi Caddesi ile Okul Sokağı’nın kesiştiği noktada yer alan ve halk arasında “Bozçaarmutlu Hanı” diye bilinen han ve dükkânlar, söz konusuvakfın akarıdır. Tespit edilen bu ip uçları, “Cevâhirü’l-Ahbâr”a âit bu nüshanın, Demircioğullarından AbbasAğa adına istinsah edilmiş olunduğunu göstermektedir.

Tekke ve zaviyede her gün bu nüsha kullanıldığı için sahifeleri, kirlenmiş ve de yıpranmıştır. Bursalı Tahir Efendi’nin Osmanlı Müellifleri isimli eserinde “Manzûr-u âlim olmuştur..” diyerek gördüğünü söylediği nüsha, bu nüsha olsa gerektir. Çünkü o da eserinde Cevâhirü’l -Ahbâr’ın müstensihinden ve istinsah tarihinden hiç söz etmemiştir. Aslında bu kitabın gündeme gelmesi, İnegöl Halk Kütüphanesi Müdürü değerli dostum Sayın Kenan Kahraman tarafından kaleme alınan ve İnegöl Belediyesi’nce bastırılmış olan “Dünden Bugüne İnegöl” kitabı sâyesinde olmuştur.

Zira “Cevâhirü’l-Ahbar”a âit bir fotokopi-metni, dikkatimi çekince cami imamhatibi Sayın Halil Efendi ile temas kurmuş ve yukarıda kısaca tavsifini yapıtığım ikinci nüsha ile karşılaşmıştım. Kitap kurtları tarafından tahribe maruz kalmış olan bu nüsha, İstanbul’da patalojik temizliğe ve bakıma tabi tutulduktan sonra tekrar-türbe kitaplığına ve Halil Hoca’nın hıfzına tevdi edilmişti. ”Dibâce” ve “Ketebe” sayfaları, bulunmayan bu nüshadan beş adet fotokopi alınmış -alâkadar olmaları dileğiyle- İnegöl HalkKütüphanesi’ne, İnegöl Belediye Başkalığına ve birer adet de cami görevlilerine verilmiştir.

Memnuniyet verici olan husus, tarafımızdan başlatılan bu ilgi ve alâkanın, Abdullah Tataroğlu eliyle, bizi “Ketebeli”, “Dîbâceli”, “müstensihli” ve “istinsah tarihli nüsha”ya ulaştırmış olmasıdır.

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar