Ölen bir Müslümanın yıkanıp kefenlenmesi, cenaze namazının kılınması ve defnedilmesi farzdır. Ancak ölüm sonrasında yedinci, kırkıncı ve elli ikinci gün merasimi veya duası gibi zaman ve şekle bağlanmış bir görev yoktur.
Dinî Dayanağı yok
Din İşleri Yüksek Kurulu, yedinci, kırkıncı ve elli ikinci gün merasimlerinin dinî dayanağının olmadığını açıkladı. Bu tür uygulamaların sünnette yeri yok. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ölenlerin arkasından yedinci gün, kırkıncı gün gibi dini törenler düzenlememiştir. Sünnette yeri ve örneği olmayan dini merasimler bidat sayılmaktadır.
Yedinci, kırkıncı gibi günlerde ölüye yönelik özel merasimler düzenlenmesi bid’attır
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Her bid’at da dalalettir." (Müslim, Cum'a, 43 )
Ölünün arkasından yapılan hayır ve duanın Önemi
Peki defnedilen ölünün arkasından hiç bir şey yapılamaz mı? Dinizde ölünün arkasından hayır ve dua adına yapılacak şeyler elbette var. İşte ölen yakınımız için yapabileceğimiz şeyler:
1- Kuran-ı Kerim okunur
2- Dua edilerek Allah'tan rahmet dilenir.
3- Cenaze namazı kılınır. Cenaze namazı ölü için en büyük duadır.
4- Kabri ziyaret edilir. Mezar başında Kuran okunabilir.
5- Vasiyeti varsa yerine getirilir.
6- Borçları varsa ödenir.
7- Dostları ziyaret edilir.
8- Ailesine, yetimlerine yardımcı olunur.
9- Hayır ve iyilikleri ile anılıp örnek gösterilirler.
10- Günah ve kötülükleri anlatılmaz.
11- Ölü yakınlarının ölünün arkasından üzülüp ağlamalarının dinen bir sakıncası yoktur.
12- Defin anında mezar başında dua edilip Kuran-ı Kerim okunabilir. Ancak bunu da paralı zorunlu merasimler haline getirmek doğru değildir.
Din İşleri Yüksek Kurulu bu konuda şu açıklamayı yapmıştır: "Ölüm sebebiyle bir insanın üzülmesi, hüzünlenmesi, kederli bir hâl alması normaldir. Hatta acısını açığa vurup sessizce ağlaması ve gözyaşı dökmesinde bir sakınca yoktur. Hz. Peygamber (s.a.s.) de oğlu İbrahim’in, kızının ve kızının çocuğunun vefatlarında gözlerinden yaşlar akıtarak sessizce ağlamıştır (Buhârî, Cenâiz, 32, 43)
Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) küçükken vefat eden oğlu İbrahim’in ardından “…göz ağlar, kalp üzülür, fakat Rabbimizin razı olmayacağı söz söylemeyiz” buyurmuştur. (Buhârî, Cenâiz, 43)
Din İşleri Yüksek Kurulu, ölenin ruhuna hayr-u hasenât yapılabileceğini, çeşitli vesilelerle dua edilebileceğini belirterek; "Hayr-u hasenât yapılabilir ve dualar her zaman edilebilir" açıklamasısını yaptı.