MEHMED ŞEVKET EYGİ

Kolağası Neşet Bey'in torunu olan Eygi, 7 Şubat 1933'te Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde Mehmet Sait ve Seher Hanım'ın tek çocuğu olarak dünyaya geldi.

x9-1

Öğrenimine 1940'ta, şimdiki adıyla Galatasaray Lisesi olan Mekteb-i Sultani'de başlayan Eygi, Abdi İpekçi, Mümtaz Soysal, Turgay Şeren ve Memduh Gökçen ile okul arkadaşı oldu.

Yazar Eygi, Galatasaray Lisesindeki öğrenimi sırasında iyi derecede Fransızca öğrendi, Osmanlı nazırlarından Raşit Erer, Aydın milletvekili Enver Tekand, şair Orhan Şaik Gökyay, edebiyat tarihçisi Nihad Sami Banarlı ve şair Ahmet Kutsi Tecer'den ders aldı.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini 1952'de kazanan Eygi, fakültede Cemal Süreya ve Sezai Karakoç'la diplomasi bölümünde eğitim gördü.

3-360

SAĞ SOL DOSTÇA KONUŞABİLİYORDU

Mehmed Şevket Eygi, Fransız hükümetinin Ankara'daki kültür merkezinde çevirmenlik de yaptığı üniversite yıllarını, bir röportajında şu sözlerle aktarmıştı:

"Galatasaray'ı bitirip Ankara Siyasal Bilgilerde okumaya başladığım zaman, akvaryumdan çıkarılıp denize atılmış bir balık gibi hissetmiştim kendimi. O tarihlerde, bugünkü gibi anarşi yoktu. Siyasaldaki sağcı, mürteci, solcu ve entelektüel gençler, edebi, fikri, kültürel, sosyal konularda dostça tartışabiliyordu. Edebi konularda fakültenin en parlak Müslüman genci Sezai Karakoç'tu. Cemal Süreya ile başka solcu arkadaşlarımızla kantinde çay içip rahat rahat sohbet edebiliyorduk."

x2-7

"YENİ İSTİKLAL"DE GAZETECİLİĞE BAŞLADI

Üniversiteden 1956'da mezun olan Eygi, Diyanet İşleri Başkanlığında mütercim olarak 2 yıl görev yaptı, bir süre de Ömer Nasuhi Bilmen'in hususi kalem müdürü olarak çalıştı.

Usta yazar, 1957'de 10 kişilik bir grupla "İslam" adlı bir dergi çıkarmaya başladı.

Eşref Edib'in yayımladığı Sebilürreşad dergisinde ilk yazısını okurların beğenisine sunan Eygi, askerliğini yedek subay olarak 1958-1959'da tamamladı.

Yazar Eygi, 27 Mayıs 1960 ihtilali döneminde memurluktan istifa ederek, gazetecilik yapmak üzere İstanbul'a yerleşti. Mahir İz'in teklifiyle yönetimine getirildiği ve haftalık olarak yayınlanan "Yeni İstiklal"de gazeteciliğe başlayan Eygi, yine bu süreçte Bedir Yayınevini kurdu.

Yarım asrı aşan gazetecilik hayatının önemli bir bölümünü mahkeme salonu ve cezaevlerinde geçiren usta kalem, ilk olarak Adnan Menderes'in 1961'deki idam yıl dönümünde kaleme aldığı "Zulümlerin en alçakçası kanunların gölgesinde yapılandır" başlıklı yazı nedeniyle tutuklandı.

4-280

6 YIL YURT DIŞINDA YAŞADI

Mehmed Şevket Eygi, 1966'da "Bugün" gazetesini çıkarmaya başladı ve 1968'de "Babıali'de Sabah" gazetesini satın aldı. Günde yaklaşık 90 bin baskı yapan, kadrosunda Necip Fazıl Kısakürek, Şule Yüksel Şenler ve Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu'nun da bulunduğu "Bugün" gazetesi ile "Babıali'de Sabah" gazetesi Nihat Erim iktidarı tarafından süresiz olarak kapatıldı.

Usta yazar, 1969'un ocak ayında hacca gitmek amacıyla Türkiye'den çıkış yaptı. Eygi, bir ay sonra gerçekleşen ve tarihe "Kanlı Pazar" olarak geçen olaylar sonrası açılan davalar sebebiyle 6 yıl Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan ve Almanya'da yaşadı.

x4-5

VESAYET REJİMİNDEN ÇOK ÇEKTİ

Yurt dışında kaldığı dönemde de makalelerine devam eden Eygi, bir söyleşide o dönemi şu sözlerle aktarmıştı:

"Egemen azınlıkların vesayet rejimlerinde fikir ve inançlarımdan dolayı çok çektim, mahkemelerde süründüm. Cezaevlerinde yattım. 6 sene yurt dışına çıkmak zorunda kaldım. Her iki 'günlük gazetem' batırıldı. Milli Gazetede 20 yıldan beri yazıyorum. Hiçbir iç baskıya ve sansüre uğramadım. 28 Şubat'tan sonra Devlet Güvenlik Mahkemelerinde aleyhimde bir sürü dava açıldı. Bazı mahkumiyet kararları verildi ama kanunlarda değişiklik olduğu için paçayı sıyırdım... Basın özgürlüğü dışta olan bir özgürlük değildir. Gazetecinin içinde özgürlük yoksa dıştaki özgürlükten yararlanamaz."

x5-4

1991'DEN VEFATINA KADAR MİLLİ GAZETE'DE YAZILAR YAZDI

Türkiye'ye 1974'te dönen Eygi, sahibi olduğu Bedir Yayınevi ile ilgilendi, 1976'da çıkarmaya başladığı, haftalık yayımlanan "Büyük Gazete"deki yazılarında "Ubeydullah Küçük" müstear ismini kullandı.

Eserlerinde Ali Fuat Başgil, Eşref Edip, Nurettin Topçu, Mehmed Zahid Kotku, Şeyh Sami Efendi ve Muzaffer Ozak'ın görüşlerinden yararlanan Eygi, 1986’da çıkan Yeni Haber gazetesinde günlük yazılar yazdı, 1988'de Zaman gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yürüttü, birkaç ay da Hürriyet grubunun çıkardığı Son Çağrı’da yazılarını kaleme aldı.

Yazar Eygi, 1991'den vefatına kadar Milli Gazete'de "Takvimden Yapraklar" isimli köşede okurlarıyla buluştu. Gazetedeki "Din Düşmanlığı Terörü" başlıklı yazısından dolayı 9 Ekim 2002'de bir yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edildi, 2006'da ise bir yazısında halkı kin ve düşmanlığa teşvik ettiği iddiasıyla bir yıl hapis cezasına çarptırıldı.

x10

YAZILARINDA GENÇLERİN KENDİ DİLİNE VAKIF OLMASINI İSTİYORDU

Gurme tarafıyla da bilinen usta yazar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu 1995'te, Çamlıca Sosyal Tesisleri'nin dekorasyonu ve tanzimi görevinde bulundu..

Mehmed Şevket Eygi, yazılarında Osmanlı Türkçesine çok değer verdi. Özellikle gençlerin kendi dillerine vakıf olmalarını isteyen yazar, bir açıklamasında şunları söylemişti:

"Büyük konuşanlar, büyük Türkçe bilmeli, en az 100 bin kelimelik edebi Türkçe'nin ufuklarında dolaşabilmelidir. Fuzuli'siz, Şeyh Galib'siz, Evliya Çelebi'siz, Ziya Paşa'sız, Namık Kemal'siz, Ahmed Cevdet Paşa'sız hatta Tevfik Fikret'siz büyük Türkiye olmaz. Bırakın büyük Türkiye'yi, bunların Türkçesi olmadan Türkiye yaşamaz, sürünür ancak. Zengin lisan ve edebiyat olmadan köy olmaz, kasaba olmaz."

Bir İstanbul beyefendisi edasıyla her zaman kullandığı fes, takke ya da kalpağını vefatına kadar başından çıkarmayan yazar, Türkiye Müslümanlarının kıyafeti konusunda da kaleme aldığı bir yazıda, "Türkiye ikliminde yaşayan Müslümanlar serpuşlarıyla, kılık kıyafetleriyle üstünlüklerini özelliklerini tebarüz ettirmelidir." ifadelerini kullanmıştı.

x1-24

Usta yazar, Yeni İstiklal ve Büyük Gazete adlı haftalık gazetelerle, Bugün ve Babıalide Sabah adlı iki adet günlük gazeteyi Türk matbuatına sundu.

Basın İlan Kurumunun çıkardığı Basın Hayatı dergisinde Mehmet Köşker'e açıklamalarda bulunan Eygi, hayalindeki gazeteyi şu sözlerle anlatmıştı:

"Günde 12 sayfa çıkacak. Yarısı ciddi haberler, resimler, analizler, röportajlar, diğer yarısı ilanlar... İlanlar gazetenin masraflarını karşılayacak ve yurt sathında her gün bir milyon adet bedava dağıtılacak. İçeriği o kadar meraklı ve ilgi uyandırıcı olacak ki, halk televizyonlarını kapatıp o gazeteyi okuyacak. Yapana, becerene, aşk olsun diyorum..."

x6-8

BİRÇOK KEDİYLE AYNI EVDE YAŞADI

Hiç evlenmeyen, titiz, hassas ve cesur bir karaktere sahip olan Eygi, aynı zamanda kedisever biri olarak hayatı boyunca birçok kediyle aynı evde yaşadı.

5-223

Mehmed Şevket Eygi, 12 Temmuz 2019'da kalp rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı hastanede 86 yaşında vefat etti. Eygi'nin naaşı, Fatih Camisi'nde ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Merkezefendi Mezarlığı'na defnedildi.

6-163

Mehmed Şevket Eygi, "Gençler Direniniz" başlıklı yazısında şu tespitleri okurla paylaşmıştı:

"Cahilliğe ve kültürsüzlüğe direniniz, bilgili, geniş kültürlü Müslümanlar olunuz. Şu iki konudaki kültürünüz yüksek olmalı: İslam kültürü, genel dünya kültürü. Ahlaksızlığa karşı direniniz. Bugün dünyada Müslüman olmayan nice ülke var ki, İslam ve Kur’an ahlakına bizden daha fazla yakınlar ve uyuyorlar. Mesela Yeni Zelanda, Japonya… Siz ahlak ve fazilet bakımından onlardan yüksek olmalısınız. Sizi lisan ve edebiyat bakımından cahilliğe, geriliğe mahkum ediyorlar, direniniz. Çok yüksek seviyede edebiyat kültürüne sahip olunuz. Sakın ben inşaat mühendisi, tarımcı, maliyeci olacağım bana edebiyat gerekmez gibi aptalca laflar etmeyiniz. Sadece edebiyat yetmez ama ne kadar edebiyat kültürün varsa o kadar düşünebilirsin. İslam’ın yüzeyinde kalmayınız. Derinliğine nüfuz ediniz. Yüzeysel Müslüman da elbette Müslüman’dır lakin onun İslam’dan nasibi azdır."

x7-7

ESERLERİ

Gazete yazıları ile 1995'te Türkiye Yazarlar Birliği tarafından basın dalında ödüle değer görülen Eygi'nin düşünce ve araştırma alanında kaleme aldığı eserleri şunlar:

"Gıybet İlleti", "İslami Konular", "Birkaç Yazı", "Namazı Dosdoğru Kılmak", "Yahudi Türkler Yahut Sabetaycılar", "Ehl-i Sünnet'i Savunuyorum", "Müslüman Kardeşim Uyan", "Müslümanın Yüz Vazifesi", "Yakın Tarihimizde Cami Kıyımı", "Çareler Çözümler Teklifler Tenkidler"

x8-6

x3-10

Merhum Mehmet Şevket Eygi’nin 5 sene önce zamanın Milli Eğitim bakanına yazdığı açık mektubu:

Sayın Millî Eğitim Bakanımız
Ziya Selçuk beyefendinin dikkatlerine,

Yük beygirine bol miktarda arpa, fındık, fıstık yedirseniz yine de yarış atı olamaz.

* Kalitesiz, vasıfsız bir elemanın maaşını iki, üç misline çıkartsanız, ondan iki üç misli hizmet ve randıman alamazsınız.

* Kavak ağacından mobilya, ev, kapı pencere yapılmaz.

* İnsanlar insan olmak bakımından adalet önünde eşittir ama ağaçları, kumaşları eşit değildir.

* Tahtası kıymetli olan gençler lisede ve üniversitede okutulmalıdır. Meşe, gürgen, kestane, tek ağacı, ceviz, akaju, abanoz.

* Kaliteli yün kumaş ile patiska veya kaput bezi bir olmaz. Patiskadan veya basmadan, terzi çok mahir de olsa güzel kostüm dikilmez.

* İlköğretimden sonra, okutulmaması gereken gençlerini lisede ve üniversitede okutan bir toplum iflah olmaz, necat bulmaz, yükselmez. Almanya’dan ibret alalım.

* Bir ülkenin, bir devletin, bir milletin istikbali eğitime bağlıdır. Eğitim iyi ise gelecek parlaktır, eğitim kötü ise gelecek karanlıktır.

* Kapısına okul tabelası asmakla bir bina okul olmaz.

* İhtişamlı okul binası iyi ve vasıflı okul olması için yeterli değildir.

* Okulu okul yapan dört temel unsur şunlardır:
Vasıflı öğretmen ve idareci kadrosu... Uygun ve üstün bir eğitim sistemi... Mükemmel ders kitapları... 
İstidatlı vasıflı, kumaşları kıymetli öğrenciler.

* Şu anda dünyada eğitim konusunda birinci olan iki ülke vardır: Singapur ve Finlandiya. Türkiye’nin bu iki ülkeden alacağı dersler vardır.

* Singapur ve Finlandiya eğitimde dünya birincisidir ama onların sistemleri Türkiye’ye uygun değildir. Zaten ikisinin sistemleri de birbirine benzemez.

* Japonya’yı Japonya yapan yazısının çok zor, okullarının mükemmel olmasıdır. Kolay alfabeler ve imlalar geriletir, tembelleştirir.

* Kitap ismi: Arabî Harfleri Terakkimize Mâni Değildir. 
Yazarı: İstanbul Üniversitesi profesörlerinde Avram Galanti.

Bu zat ondan fazla lisan biliyordu.
Türkiye eğitimi Kemalist ideoloji üzerine değil; millî kimlik, millî kültür, evrensel değerler üzerine kurulu olmalıdır.

* Ders kitapları mükemmel olmayan bir eğitim sistemi vasıflı kuşaklar yetiştiremez.

* Bu ülkenin ismi Türkiye’dir, lisanı Türkçedir; liselerinde zengin edebî yazılı Türkçe öğretemeyen eğitim sistemi ve okullar boştur koftur, bir işe yaramazlar.

* Fransa’da lise mezunu bir genci düşünelim. Bu genç, 1928’den önce yayınlanmış Fransızca kitapları okuyamıyor. 1927’de vefat etmiş büyük dedesinin Fransızca mezar kitabesini okuyamıyor, yine 1928’den önceki aile arşivini, mektupları okuyamıyor. Orada böyle bir şey düşünülebilir mi? Böyle bir cahillik mazur görülebilir mi?

* Liseler hem bilgi ve kültür kazandırır, onun yanında ahlak ve karakter terbiyesi verir, üçüncü olarak da güzellik, sanat, estetik boyutu. Bizim eğitimimizde üçü de yoktur.

* Liselerde estetik, güzellik, sanat boyutu kazanamayan nesiller, ülkelerini çirkinleştirir.

* Ahlak aksiyon boyutu güdük nesiller ülkeyi yolsuzluklar ülkesi haline getirir.

*Bitirme sınavı olmayan lise, lise değildir.

* Eskiden Türkiye’de sıkı zorlu lise bitirme imtihanları yapılıyordu. Bunu kazandıktan sonra ayrıca olgunluk (bakalorya) imtihanları vardı.

* Dünyanın belki de en önemli örnek koleji olan Eton’da niçin kız erkek karışık karma eğitim yapılmıyor? Eğitim ile cinsellik birbirine karıştırılmamalıdır.

* Birleşik krallığın en büyük bölgesi olan Britanya’da 1944’ten bu yana, her gün derslere başlanmadan önce okulun şapelinde (kilisesinde) ayin ve ibadet yapılmaktadır.

* Laik Fransa’da, çok başarılı Katolik liseleri vardır.

* Laik Fransa’da Müslümanlar İslam mektepleri açmıştır ve onların İbn Rüşd (Averroes) lisesi geçen sene (bir ankete göre) ülkenin dördüncü başarılı lisesi olmuştur.

* Dünyanın bütün medenî, ileri ülkelerinin liselerinde çok güçlü bir felsefe eğitimi verilmektedir. (Psikoloji, mantık, ahlak, metafizik, estetik.)

Liselerinde genç kuşaklara mantık kültürü kazandıramayan bir ülke mantıksızlıklar içinde boğulmaya mahkumdur.

İngiltere’yi İngiltere yapan Eton koleji ve benzeri liselerdir.

* Liseler serserilik, itlik, hergelelik, züppelik, şımarıklık, külhanbeylik, soytarılık kabul etmez. Liseli delikanlılar küçük beyefendi, kızlar küçük hanımefendi olmalıdır.

* Liselerde cinsel serbesti kabul edilemez.

* Liseler bütün mezunlarına bitişik güzel el yazısı, kaligrafi öğretmelidir.

* Test sınavları sağlıklı değildir. Mutlaka kompozisyon sınavı yapılmalıdır.

* Türkiye’nin, eğitim ve okullar konusunda dünya birincisi olması için ipe sapa gelir, dört başı mamur, efradını cami ağyarını mani mükemmel bir plan program yapılmalı, proje hazırlanmalıdır. Dünya ikinciliği bile kabul edilemez. Singapur yapabiliyor da biz niçin yapamayacakmışız.

* Üniversite tercihlerinde öğretmenlik, eğitimcilik başta gelmelidir. Mühendis, doktor, hukukçu, idareci olamıyor, çar nâ çar öğretmen oluyor. Bu bir faciadır, rezalettir, intihardır.

* Bugünkü ideolojik eğitim sisteminin tâmiri, ıslahı mümkün değildir. Yepyeni bir eğitim sistemi kurmak gerekir.

* Şifahî kültürle eğitim işleri düzelmez, düzeltilemez.

* Üç yüz kelimelik sokak, çarşı pazar, günlük iletişim Türkçesiyle eğitim olmaz.

* Klasik Türkçenin en büyük edibi ve şairi Fuzuli’dir. Liselerimiz genç nesillere Fuzulî Divanını, manasını anlamak ve kıraatinden zevk almak şartıyla okutmalıdır.

* Liselerimiz genç nesillere tarih kültürü kazandırmalıdır.

* Gençlerimizin en az onda biri girişimci olmalı, hayata atılınca kendi işini kurmalı, başkalarını istihdam etmelidir.

* Liselerde hukuk, sanat, mimarlık, şehircilik kültürü kazandırılmalıdır.

* Liselerde İstanbul ahlakı, kültürü, nezaketi, kibarlığı, efendiliği öğretilmelidir.

* Liselerimizde arivist yetişmemelidir.

* Edebî sosyal kültüre sahip olmayan bürokratlar, teknokratlar ülkeyi batırır.

* 1868’den 1912’ye kadar Osmanlının en güçlü lisesi Galatasaray Sultanisinde Müslüman öğrencilerin beş vakit namazı okul camiinde, okul imamının ardında cemaat ile kılmaları mecburî idi. Okul camii şu anda kapalı spor salonu olarak kullanılmaktadır. Konferans salonunun altındadır. Çini mihrabı kontrplakla örtülmüş, üzeri boyanmıştır. Minberi 1924’de vandalca parçalanmıştır. (Galatasaray lisesi camii 1924’e kadar açık kaldı, o tarihte kapatıldı, izci salonu, sonra depo, en son kapalı spor salonu yapıldı.)

* Türkiye Müslümanlarına İslam lisesi açma hürriyeti, izni, imkanı, fırsatı verilse bile açamazlar. Bu iş birlik ile, yazılı medenî kültür ile olur. Bu iki şey Müslüman kesimde yoktur. İstisnalar kuralı bozmaz.

* Devletimiz bir Türk Eton Koleji açmalı mıdır? Açabilir mi?.. Mutlaka açmalıdır ama böyle bir okulun müdürü, idarecileri ve öğretmen kadrosu yoktur. Vasıflı öğrencileri de yoktur.

* Eğitim meselesi Türkiye’nin bir numaralı meselesidir. Bunu çözemezsek ülkemizin, devletimizin, halkımızın geleceği parlak olmaz. Hattâ (ağır konuşacağım) ayakta bile duramayız. ]
Mehmed Şevket Eygi 27.10.2018

Editör: AYHAN BAYRAKTAR