Arapça ve Kuran'da geçen bir kavram olan Salat; dua, rahmet ve mağfiret anlamına gelir.
Selam kelimesi de Arapça'dır ve Kuran-ı Kerim'de geçer. Selam; esenlik ve barış anlamına gelir.
"Salat" ve “selâm” kelimelerinden oluşan “salât ü selâm” kavramı: “salavât getirme” ve “salvele” olarak ifade edilir.
Peygamber Efendimiz'e Salavat getirmek ne demektir?
Peygamber Efendimize (s.a.v) selam vermeye, dua edip, rahmet dilemeye salavat getirmek denir.
En kısa salavat çeşitleri hangileridir?
En çok bilinen, en çok söylenen kısa salavât çeşitleri şunlardır: “aleyhi’s-selâm” “aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm” “sallallâhu aleyhi ve sellem”
Salavatın kısaltma işaretleri de şunlardır: "a.s" "s.a.v" "s.a.s"ve "s.a." Örneğin şöyle yazılır: Hz. Muhammed (s.a.v)
Salavatın önemi nedir?
Salavat, Peygamber Efendimize olan inancın, sevginin ve bağlılığın bir göstergesidir.
Salavat ile Peygamber Efendimize en derin sevgi ve hürmetimizi arz etmiş oluruz.
Salavat ile ilgili Ayet-i Kerimeler
Kur’ân-ı Kerîm’de Tevbe, 9/103 ayet-i kerimesinde Yüce Allah’ın müminlere salavâtından bahsedilmektedir. Aynı şekilde Resûlullah’ın salavâtından da söz edilmekte ve ondan müminlere salât getirmesi istenmektedir: "Onları arındırmak ve temize çıkarmak üzere mallarından sadaka al! Bir de onlar için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah her şeyi çok iyi işitmekte ve bilmektedir."
Bu ayet-i kerimede salat dua anlamında geçmektedir.
Siz de Peygambere selam verin
Kur’ân-ı Kerîm’de Ahzâb, 33/56 ayet-i kerimesinde de şöyle buyrulmaktadır: “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.”
Salavât Allah’tan rahmet, meleklerden istiğfar ve müminlerden dua demektir.
Allah’ın Peygamberine salât getirmesi, onu övme, tebrik etme, arındırma, destekleme, rahmet ve mağfiret etmesidir.
Meleklerin salât getirmesi, dua ve istiğfar dilemesidir.
Müminlerin salavât getirmeleri ise dua etme, sevme, tebrik etme, sünnetine uyma anlamlarına gelmektedir
Salavat ile ilgili Hadis-i şerifler
Bir gün Resûlullah (sas) ashâbı ile birlikte Mescid-i Nebevî’de otururken içeri bir adam girdi. Adam yalnız başına namaz kıldıktan sonra “Allahümmağfir lî verhamnî (Allah’ım, beni bağışla ve bana merhamet eyle!)” diye dua etmeye başladı.
Bunun üzerine Allah Resûlü, “Bu adam acele etti.” buyurdu. Sonra adamı yanına çağırdı. Ona veya yanında oturan ashâbına şöyle buyurdu: “Biriniz dua edeceği zaman önce Yüce Rabbine hamd ve senâ etmekle başlasın, sonra Peygamber’e salât getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin.”
Hz. Peygamber, dua âdâbına uyarak Allah’a şükredip O’nu yücelten, Hz. Peygamber’e de salavât getiren bir sahâbîyi gördü. Onun bu hâlini takdir ederek, “Dua et kabul edilir, iste verilir.” buyurdu.
Resûl-i Ekrem, kendisine nasıl salât okuyacaklarını soran bazı sahâbîlere namazlarda okunan “Salli ve Bârik duaları”, “salât-ı tâmme” ya da içinde Hz. İbrâhim’in adı geçtiğinden “salât-ı İbrâhîmiyye” diye bilinen duayı okumalarını tavsiye etmiştir.
Nasıl Salavat getireceğiz?
Peygamber Efendimize (s.a.v.) “Allahümme salli alâ Muhammed” veya “Sallallahü aleyhi ve sellem” ya da “Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim” diye salât-u selâm getirilir. Bunlar en kısa selam ve salavatlara örnektir.
Ebû Mes’ûd el-Ensârî adıyla bilinen Ukbe b. Amr anlatıyor: “Bir gün Sa’d b. Ubâde’nin meclisinde otururken, Allah Resûlü yanımıza geldi. Beşîr b. Sa’d ona, ‘Allah Teâlâ sana salât ü selâm getirmemizi emir buyurdu. Peki, sana nasıl salavât getireceğiz ey Allah’ın Resûlü?’ diye sordu. Resûlullah bir süre sustu. Öyle ki bizler, ‘Keşke Beşîr bu soruyu sormasaydı!’ diye düşündük.
Bir müddet sonra Resûlullah (sas), ‘Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm. Ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm. İnneke hamîdün mecîd.
(Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed ailesine, tıpkı İbrâhim ailesine rahmet eylediğin gibi rahmet et. Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed ailesine, tıpkı İbrâhim ailesine bereket ihsan ettiğin gibi bereket ihsan eyle! Şüphesiz sen övgüye en lâyık ve şanı en yüce olansın.)deyin. Selâm da, bildiğiniz gibidir.’ buyurdu.” (Müslim, Salât, 65)
Peygamber Efendimiz (sas) 'in şu şekilde salât ü selâm getirilmesini tavsiye ettiği de rivayet edilmiştir: اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ ، وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ ، كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ ، إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ ، اللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ ، وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ ، كَمَا بَارَكْتَ عَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ ، إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ
“Allah’ım, İbrâhim ailesine rahmet ettiğin gibi, Muhammed’e, onun eşlerine ve neslinden gelenlere de rahmet et. Ve İbrâhim ailesini mübarek kıldığın gibi Muhammed’i, onun eşlerini ve neslinden gelenleri de mübarek kıl. Şüphesiz sen, övgüye en lâyık ve şanı en yüce olansın.” ( Müslim, Salât, 69)
Ezan duasında da selam ve salat var
Allah Resûlü şöyle buyurmuştur: “Müezzini duyduğunuz zaman onun söylediklerini siz de söyleyin. Sonra bana salavât getirin. Çünkü kim bana bir kere salavât getirirse Allah ona on defa salavât getirir (merhamet eder). Sonra benim için Allah’tan ‘vesile’ isteyin. Çünkü vesile cennette öyle bir derecedir ki Allah’ın kulları arasından sadece bir kimseye nasip olur. Umarım ki o ben olurum. Benim için vesile dileyen kimseye şefaatim vacip olur.” (Müslim, Salât, 11)
Kıyamet günü peygamberimize yakın olmak isteyenler
Allah Resûlü mescide girerken ve çıkarken salavât getirerek, “Rabbim günahlarımı bağışla, bana rahmet kapılarını aç.” diye dua etmiş, böylece ümmetine örnek olmuştur. (Tirmizî, Salât, 117)
Hz. Peygamber (sas) cuma günlerinden söz ederken, “...O günde bana çok salavât getirin, çünkü sizin salavâtınız bana arz olunur.” buyurmuştur.(Ebû Dâvûd, Salât, 200, 201)
Abdullah b. Mes’ûd"dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü insanların bana en yakını, bana en çok salavât getirendir.” (Tirmizî, Vitr, 21)
Selam ve salavatlar peygamberimize ulaşıyor
Ali b. Ebû Tâlib’in naklettiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Cimri, yanında anıldığım hâlde bana salavât getirmeyen kimsedir.” (Tirmizî, Deavât, 100)
Ebû Hüreyre’nin naklettiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyin. Benim kabrimi de bayram yeri hâline getirmeyin. Bana salavât getirin. Çünkü nerede olursanız olun, salavâtınız bana ulaşır.” (Ebû Dâvûd, Menâsik, 96, 97)
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur:“Bana bir kez salavât getirene Allah on kez salavât getirir (rahmet eyler).” (Müslim, Salât, 70)
Peygamber Efendimizin tavsiyelerine uyan sahâbenin birçok münasebette ona salavât getirdikleri bilinmektedir.
Abdullah b. Ömer Resûlullah’ın (sas) kabri başında durmuş, salavât getirmiş, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’e de dua etmişti.
Hz. Ömer Safâ ve Merve arasında sa’y yapılırken salavât getirilmesini istemişti. Hz. Ali hutbeye Allah’a hamd ü senâ ve Resûlullah’a salavât ile başlar, Ebû Hüreyre de cenaze namazında salât ü selâm getirirdi.
İmanın sigortası: Salavat
Resûlullah (sas) buyurdular ki: “Bana salât ve selâm getirin. Çünkü bu sizin için bir arınmadır.” (İbn Hanbel, II, 364)
Zekâtı verilen malın temizlenip arındığı gibi Allah’ı ve Resûlü’nü anan, salavat getiren, zikreden kişi de günahlardan temizlenme imkânı bulur.
Salavât getirmek, Allah Resûlü’ne duyulan sevginin ilânıdır.
Salavât getirmek, Allah Resûlü’ne ve sünnetine bağlılığın bir göstergesidir.
Salavat getirmek imanın sigortasıdır.
Her zaman salavat getirebiliriz
Peygamber Efendimize (s.a.v) selam vermek ve salavat getirmek için belirli bir vakit ve sayı yoktur. Kişi dilediği zaman, istediği yerde ve miktarda salavat getirebilir. Salavat getirmek için abdestli olma ve besmele çekme zorunluluğu da yoktur.
İnanç haberleri için TIKLAYINIZ!