Nureddin Yıldız yazdı
İnsan, cenin olarak ana rahminde durduğu andan itibaren mükerremdir. Yaşadığı sürece bu mükerremlikle muamele görür, ölünce de mükerremliği devam eder. Hayatının her anında muhterem, el üstünde ve göz önündedir insan. Bu mükerremliği de insana, insanlardan ya da meleklerden oluşan bir kurul, bir mahkeme lütfetmemiştir. Onu yaratan, bu saygınlığı takdir ederek yaratmıştır. İnsanın saygınlığı, dirisinin ve ölüsünün el üstünde oluşu, sonradan kazanılmış bir hak değil, yaratılıştan gelen, ilk babadan intikal eden fıtri bir hakikattir.
İnsana bebek hâlinde iken ilgi göstermekle, bir tür bebekleştiği ileri yaş hâline ulaştığında ilgi göstermenin adları değişik olsa da bu iki durum mantıken aynıdır. Birine ‘şefkat’ diğerine ‘saygı’ adının verilmesi, sonucu değiştirmez. Küçüğümüze şefkatli davranmak, büyüğümüze saygılı olmak bu ümmetten olmanın ilk yansıyan karakteristik yapısında vardır. İnsanın ileri yaşları itilmişlik yaşları değil, öne geçmişlik yaşlarıdır. Çünkü insan, elinin, dilinin, gücünün aktif olmasından ötürü saygın değildir ki onu güçlü yapan değerlerini yitirince saygınlığı kaybolmuş olsun. İnsan sadece insan olduğu için saygındır. İnsanlıkta da çok yıl eskitmiş olmak, yaşlanmış hâle gelmek, bir anlamda insanlıkta ilerlemiş olmaktır. Başkalarına göre on yıl, yirmi yıl ileride olmak, ileride olduğu kadar saygı görmeyi gerektirmektedir. Mantık kadar iman da bunu gerektirmektedir.
Müslüman olarak kitabımız Kur’an ve Peygamber aleyhisselam efendimizin Sünnet’i ile çerçevelenmiş hayat anlayışımızda bizi bağlayan ciddi ölçüler ve örnekler vardır.
Merhamet etmeyenin merhametten mahrum olacağı prensibi, çocuk için de yaşlı için de geçerlidir. Zira yaşlıya saygının emredilmiş olması, merhameti de içermektedir. Saygı kelimesinin ihtiva ettikleri arasında merhamet bulunmadıktan sonra saygının bir anlamı olmaz. Bu merhamet talebi veya emri, insanların önüne geçip namaz kıldıran imam efendiye bile iletilmiştir. Namaz kıldıran imamdan, arkasında namaz kılanlardan birinin ihtiyar biri olabileceği, ihtiyarın da uzun tutulan bir namazdan rahatsız olabileceği gerçeğine dikkat etmesi istenmektedir. Namaz cemaatle eda edildiğinde yaşlının hâline dikkat edilmesi gerekiyorken, ev düzeninde, aile içi ilişkilerde ihtiyarların her an düşebilecek eğreti bir değer olarak görülmesi düşünülebilir mi? Müslüman için namazdan daha değerli ne olabilir? Namazda dahi ihtiyarın özel hâline dikkat edildiğine göre ihtiyar/yaşı bizden ileri olan, öncelik hakkını ilk kullanandır.
Bir de ihtiyarlık beraberinde hastalığı getirmişse ilgi de öncelik de katlanmış demektir. Allah Teâlâ, böylelerine kendi haklarından bile ruhsatlar vermektedir. Oruçtan hacca kadar pek çok temel esasta ihtiyarlık/ileri yaşlılık muafiyet sahibi olmaktır.
Müslüman’a hayat ilkeleri belirleyen İslam’ın bir yapının tuğlaları gibi olma mantığı bunu gerektirir. Merhamet eksenli tavsiye idraki bunu gerektirir.
Bir gün önce gelmek, bir de bir kere fazla secde etmekle birleşmiş ise yani ileri yaşlı olan iman ehli ise o, başı taçlı olarak en önde durmaktadır. Ona ilgi ve hürmet, Allah’a saygının bir gereği olarak önümüzde durur. O sadece toplu taşıma araçlarında kendisine koltuk ikram edilen kişi olmaktan daha ileride bir yerde durur. Onun saygın olması için uygun düşen ne varsa onun hakkıdır o. O hak da ona Rabbi tarafından verilmiştir; kimsenin ihsanı değildir bu hak. Yaşlıya alaka, insanın kendisine alakasıdır. Yaşlıya ikram, onu önde ve üstte tutma idraki; İslam’ı bilmek, onu idrak ederek yaşamaktır. Onlar adeta bizim adımıza çalışan sevap makineleridir. Zira nereden bakılırsa bakılsın, hangi açıdan ele alınırsa alınsın, onlar bizim için çalışmaktadırlar.
Bu kurallar ileri yaşa ermişler içindir ama anne baba için geçerli değildir.
Anne baba, ileri yaşta olmasalar bile Allah’a imandan sonra gelmektedir. Bir de yaşlarının ilerlediğini, saçlarına ak düştüğünü gördük mü, artık onlar için sevap makinesi demek de gerçeği ifade etmeyecektir. Onlar sevabın ve azabın ta kendisidirler. Onlar bir kere yaşlanmaya görsünler; cennetin ve cehennemin ta kendisi olurlar.
Cenneti isteyen ve cehennemden korkan için yaşlı anne ve baba yeter. Onların ak saçlarına bakıp cenneti göremeyen, onların öfkesinden cehennem kıvılcımlarını anlayamayan, İslam’dan pek bir şey anlamamıştır.