Yüreği, gönül coğrafyasındaki tüm Mümin kardeşlerinin acılarıyla karılmış delikanlı, her cumartesi saatler 18.00’i gösterdiği vakitlerde İnegöl’ün eski belediye önünde toplamış olduğu can yoldaşlarına Filistin davası ile alakalı açıklamalar yapıyordu.
Kesintisiz hitap ederken kurduğu uzun cümleleri, yüreğinin ateşini diğer yüreklere de ulaştırıyordu. Yarım saatten fazla konuşmasında bazen nefesi kesiliyor. Bir iki öksürükten sonra elindeki ufak notlara bakarak konuşmasına devam ediyordu.
Eski belediye binasının merdivenlerinin yan tarafında Kızılay'ın kan verme tırı bekliyor. Hemen önünde ellerinde pankartlar, Filistin ve Türk bayrakları ile bir grup insan ciddiyetle onu dinliyordu.
Her cumartesi biraz daha farklı konulara dokunsa da başımıza gelecek felaketler karşısında insanları uyaran “kadim tebliğciler” gibi kelimelerin en etkileyicisiyle konuşuyordu sorumluluktan bir pay almışlara.
Karşı kaldırımdan geçen bir sürü insan, dünya teşgâlesi ile meşgul başını çevirip “ne oluyor orada?” diye pasif bir merakla öğrenmeye çalışarak 3-5 adım yürüyor, sonra tekrar önüne dönüyor ve yoluna devam ediyordu.
“Bir şeyler yapmak lazım Filistin için, Gazze için... Zalim Siyonist İsrail'e dur demek için her şey yetkililerden beklenmemeli, vicdanlar harekete geçirilmeli ve en son kertede bu zulme alışmamalıyız, susmamalıyız daim haykırmalıyız.” diyordu.
Bazı insanların “elden bir şey gelmiyor” diyerek gittikçe anlamsız gördüğü bu konuşmaları, aksine daha değerli buluyordu; az olan her şeyin değerli olması gibi.
Şimdi yeni bir eylem peşindeydi genç adam. Bir koltuk yaptıracaktı sanayide çalışan arkadaşlarına. Şehrin bol ışıklarla aydınlatılmış yeni düzenlenen meydanına yerleştirecekti bu özel koltuğu. Üzerine “şehit tahtında Rabbe gülümser” yazacaktı. Cihad meydanının yiğit şehidi Yahya Sinvar gibi oturacak ve fotoğraf çektirecekti herkes. Belki de onun baş resmini karton bir kağıda bastıracak ve orada fotoğraf çektirirken takacaklardı. O boş koltuk bu sebeple oraya konmuş olacaktı.
Ama asıl mesaj bir sonraki koltukta idi. Bu koltuğun bir kolçağında kan izleri vardı. Buraya oturanlar sağ kolunu bir telle, kanı dursun diye dolayacaktı. Koltuğun sırt tarafında bulunan Filistin kefiyesini oradaki bir arkadaşın maharetiyle sadece gözleri dışarıda kalacak şekilde başına saracak ve oturacaktı. Biraz sonra o meşhur hareket gerçekleşecek, elindeki son tahta parçasını Siyonistlerin dronuna karşı fırlatacaktı sol eliyle.
Bunu videoya kaydedecek ve sosyal medyada yayınlanacaktı ki “şehitler ölmez” şiârını bir kez daha yaşatacaktı.
Yiğit ve şehit Hamas lideri Yahya Sinvar'ın son hareketini takip edecek insanlar, kalabalık bir topluluk ile bu pozu vermek için sıra bekleyeceklerdi.
Gücünün son damlasına kadar kafirlerle mücadele edip Allah'ın huzuruna duası kabul olunmuş bir şehit olarak çıkan o insana gıpta edenler çok olsun. Sağır kulaklarıyla dünya bir kez daha duysun.
“Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin, onlar diridirler ama siz anlayamazsınız.”
AHMET TAŞTAN