TARİHÎ SÜREÇTE BURSA’DA OLUŞAN KÜLTÜREL EKOLLER-2

Abone Ol

Bir evvelki bölümde ifade olunduğu üzere İstanbul ve Bursa bir çok İslam bilgini için etkin bir câzibe merkezi oluşturmaktadır. Kasım Efendi’nin, Şeyh Cemal Halvetî’nin, Şam coğrafyasında vefatı nedeniyle içinde bir İstanbul özleminin doğması, gayet tabiî bir olaydır. O’nun o günlerde bir davet beklentisi içine girdiğini düşünmek bile yanlış olmasa gerektir. Zira bu tür uygulamaların örnekleri daha önceki yıllarda görülmüş ve de görülmektedir.

Söz gelimi: Yıldırım Bayezid (1389-1402) devrinde Bursa Hüdâvendigâr Sultan I. Murad Camii hatibi Abdü’l-Mü’min Efendi’nin, hocası İmam Muhammed el- Cezerî’yi Bursa’ya davet eylediği günden bu yana İslam dünyasında şöhret bulan bilgin kişilerin, Osmanlı başkenti Bursa’ya ilgi duydukları ve zaman zaman kendi sahasında ün yapmış bilgin kişilerin de Bursa’ya davet olundukları bilinmektedir. Yıldırım Bayezid’e hâce-i sultânilik yapan ve Bursa Ulu Camii’nin vakfiyesini de kaleme almış olan İmam Muhammed el- Cezerî ile Fatih Sultan Mehmed’in hocası Molla Gürânî, bunun en tipik örneklerindendir.

1485-1490 yılları arasında beş yıl süren ve iki tarafın da yıkımına sebep olan Osmanlı-Kölemen savaşlarının, 1490’da Molla Arap lakabı ile şöhret bulan bilgin kişinin göstermiş olduğu üstün çaba sayesinde tesis olunan barış sayesinde, başta İstanbul olmak üzere, Bursa ve diğer yerleşim alanlarında huzur ortamı ve ilmî çalışmalara eğilme arzusu doğmuştur.Diğer yandan yıllardır Avrupalı devletlerin ve de Papalık’ın elinde siyâsî bir şantaj aracı olarak kullanılan Şehzade Cem’in, 1495 yılında yâd ellerde ölmüş olması da, yönetim açısından, İstanbul’da ve Bursa’da oluşmuş olan kaos sendromunu gidermiştir.

1501 yılına gelindiğinde -bir taraftan-Karaman Beyliğinin kökten tasfiyesi gerçekleştirilerek Bursa ve İstanbul’a nüfûs nakli yapılırken bir taraftan da İstanbul’da Bayezid Camii ve Külliyesi’nin temelleri atılmıştır. Bursa’ya gelince; bu dönemde Sultan II. Bayezid, tesis edeceği vakıflara gelir sağlamak için Eski Kaplıca Hamamı’nın tevsii’nin yanı sıra Büyük Koza Hanı’nı ve Pirinççi Hanı’nı inşa ettirmiştir. Muradiye Külliyesi’nde yer alan türbelerde medfun kardeşi Şehzade Mustafa ile oğulları Şehzade Abdullah ve Şehzade Âlemşah adına tesis ettirdiği vakıf işletmelerini, devreye koymuştur.

İşte bu sosyal ve ekonomik ortamda Kasım Efendi, Bursa’ya gelmekte ve kendi ifadesiyle, Bursa’da Hoca İlyas Camii Külliyesi’ne yerleşmektedir. Burada Hoca İlyas âilesi üzerinde de biraz durmak gerekecektir. Tarihi verilere bakıldığında görüleceği üzere İnegöl fâtihi Turgut Alp’in oğlu İlyas Bey, Osman Gazi’nin oğlu Pazarlu Bey ve diğer oğlu Çoban Bey ile birlikte fetih sonrasında İnegöl coğrafyasında etkili yükümlülük almışlardır.

Söz gelimi: İlyas Bey ile Pazarlu Bey, bir taraftan İnegöl -Oylat ve Kütahya- Harlak kaplıcalarının işletilmesi ile ilgilenirken bir taraftan da Turgut-Eli yöresinde çıkarılan demir, kurşun, nikel, gümüş ve benzeri madenlerin işletilmesi ile de ilgilenmişlerdir. Aynı şekilde İlyas Bey’in doğancı başılık gibi bir görevinin de bulunduğu, kaynakların tetkikinden anlaşılmaktadır. Hatırlanacağı üzere; doğancı başılık, Osmanlı yönetiminde, bir ulaşım ve istihbârât teşkilatlanmasıdır. Doğancıbaşı, hükümdarla çok yakın ilişki içindedir. Özel olarak eğitilmiş olan doğan, şahin ve atmaca kuşları, haberleşme ve istihbâratta sıkça kullanılmıştır.

Yılın 7-8 ayında sulak ve batak durumu olan İnegöl Ovası, ark ark ayrılarak Uludağ ve Domaniç dağlarından inen akarsular, oluşturulan kanallara aktarılmış ve kanal kenarlarında da pirinç ekimi yapılmıştır. Gerçekleştirilen bu işlem ile İnegöl Ovası, bir anlamda, Osmanlının pirinç anbarı haline getirilmiştir. Şu kadar var ki böyle bir ortam, iskân için elverişli bir ortam değildir. Sivri sinek, kurbağa, yılan ve çıyan gibi haşaratın yoğunlaştığı bu ortamda iskân cazip olmadığından Su-sığırlık / Alibey Köyü, Zındancık / Şıbalı Köyü, Ulu Çeltikçi Köyü, Cerrâh Köyü (beldesi) ve Gulamoğlu / Bilâl Köyü hariç İnegöl Ovası’nda yerleşim, gelişmemiştir.

Yerleşim için elverişli olmayan bu ortam doğan, şahin ve atmaca kuşları için aranan bir ortamdır. Çünkü bu kuşlar, insan hayatı için olumsuzluk ifade eden böcek, kurbağa, yılan, çıyan ve sineklerden yararlanarak, beslenmek durumundadırlar ve böyle bir ortama muhtaçtırlar. Prof. Dr. Ömer Barkan ve Enver Meriçli tarafından hazırlanmış olan Hüdâvendiğâr Livası Tahrir Defterleri isimli kaynak eserde görüldüğü üzere Pazdâr Timarları, bu tür kuşların beslenmesi ve eğitilmesi için tahsis olunmuş timarlardır ki İnegöl’e bağlı Sırnâs / Sarıpınar, Alayna / Doğanyurdu, Kirles / Paşaören, Çeltikçi / Ulu Çeltikçi köyleri ile Doğanca ve Çakırca adıyla anılan çiftlik ve mezrealar bu amaçla kurulmuştur.

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar