1299 yılında Osman Bey’in önerisi doğrultusunda İnegöl, Turgut Alp tarafından fethedilince buradaki yerleşim alanı, önceki bahislerde ifade edildiği üzere, halk arasında “Yokuş” tabir edilen“Höyük” üzerindedir.
Bu dönemde İnegöl, çok küçük bir mahalle niteliğindedir. İnegöl’ün fatihi olan Turgut Alp, fetih sonrasında buraya yerleşmemiş; günümüzde “Turgutalp Köyü” diye anılan “Genci Köyü” merkez olmak üzere aşiretini bu yöreye iskân eylemiştir.
Günümüzde bu yöre, batıda Geyikli Baba/Babasultan Köyü’nden başlamak
suretiyle Kayapınar/Gelene – Suluköy/Süle- Paşaören/ Kirles Doğanyurdu/Alayna ve Maden/Cevher Lala köylerini içine almaktadır.
Tahrir defterlerinde “Turğuteli” adıyla anılmakta olan bu yöre, fetih sonrasında yapılan ilk yerleşim yeridir. Turgut Alp, kasaba merkezindeki güvenliği sağlamak amacıyla “Honta Köprüsü” adı verilen stratejik noktalara ve Domaniç Debent yolu ile yayla yollarının, birleşerek İnegöl’e ulaştığı “Diğrîhî Çayırı”na bir miktar “Yaya Birliği” yerleştirmiştir.
Burası, daha sonraki yıllarda “İrmiyâz/Atışalanı” adıyla anılacak ve de “Yenice Mahallesi’nin merkezini oluşturacaktır. Günümüzde “Sırnaz Dedesi” olarak bilinen “Genceli Dede”yi de Turgut Alp, kendi adına, uzaktan gözetim ve denetim elemanı olarak görevlendirmiştir.
Kuruluş döneminde İnegöl coğrafyasına İnegöl’ün fatihi Turgut Alp’in oğlu İlyas Bey, Osman Gazi’nin oğullarından Pazarlu ve Çoban Beyler, hâkim olmuşlardır. İlyas Bey ve Pazarlu Bey, hem “Oylat-Ilıcası”nı hem de “Maden /Cevher Lala Köyü”, merkez olmak üzere, yörede açılan maden ocaklarını işletmişler ve de Bursa Darphanesi’nin ihtiyacı olan odunları sağlama imtiyazına sahip olmuşlardır.
Çoban Bey ise fetih öncesinde “Heleni” ve “Hereke” isimleri ile anılan köyler merkez olmak üzere beylik koyunlarını ve atlarını yetiştirerek eğitmiş ve merkez olarak kullandığı “Hereke/ Öreke Köyü”, “Çoban Köy” adını alırken “Eleni Köyü” de “Cerrah/Atoğlanları Köyü” adını almıştır.
Daha sonraki yıllarda ise Çoban Köy, padişah hassı olarak kullanılırken YıldırımBayezid tarafından Hamza Bey’in babası Yahşi Bey’e mülk olarak verilecek ve de söz konusu köy, “Yahşibey Karyesi” olarak anılmaya başlayacaktır.
Asırlar boyunca Hamza Bey’in varisleri tarfından kullanılan Yahşibey Karyesi, ikâmet edenlerin çoğunluğu Gayr-i Müslim olduğu için, Tanzimat devrinde “Kefere Yenicesi” adı altında nahiye statüsüne kavuşturulacaktır.
Kurtuluş Savaşı sonrasında buradaki Gayr-i Müslimler ile Batı Trakya Türkleri, mübadele olunmuş ve Cumhuriyet devrinde bu yerleşim alanı, sadece “Yenice” adı ile anılmaya başlanmıştır. Günümüzde ise “Belde” statüsü kazanmıştır.
Günümüzde “Alanyurt Beldesi” adıyla anılan yerleşim alanı da fetih sonrasında “Sığırtmaçlı/ Adabînî” ismiyle anılmıştır. Burada, “Kara-sığırı” denen, büyükbaş hayvan yetiştirilirken “Su-sığırlık” adı verilen günümüz “Alibey Köyü”nde de manda veya camus adı verilen büyük baş hayvan yetiştirilmiştir.
Yılın üç mevsiminde su altında kalan “İnegöl Ovası”nda geniş çapta pirinç ekimi yapılmış ve böylece sulak arazi, ekonomik yönden, en rantapl biçimde değerlendirilmiştir.
RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan
Ayhan Talha Bayraktar