687 Girişimle Rekor Faaliyet!
2023 yılı itibarıyla Türkiye'de biyoteknoloji faaliyeti yürüten girişim sayısı 687’ye ulaştı. Bu girişimlerden 490’ı küçük ölçekli (1-9 çalışan), 42’si ise 250 ve üzeri çalışanı olan büyük ölçekli firmalardan oluşuyor. Bu sayı, 2020 yılında 499’du ve üç yıl içinde %37,5'lik bir artış göstererek önemli bir büyüme yaşandı.
DNA ve RNA Zirvede!
Biyoteknolojide kullanılan teknikler arasında DNA ve RNA teknikleri başı çekiyor. 2023 yılında 326 girişim, bu teknikleri kullanarak önemli ürün ve süreçler geliştirdi. Süreç biyoteknolojisi teknikleri 256 girişimle ikinci sırada yer alırken, proteinler ve diğer moleküller 190 girişim tarafından kullanıldı. İnsan sağlığını hedefleyen uygulamalar, biyoteknolojinin en yaygın kullanım alanı oldu.
İnsan Sağlığı Öncelikli..
Biyoteknolojik faaliyetlerin %39,7’si insan sağlığına yönelik uygulamalar içeriyor. Tarımsal biyoteknoloji ise %29,7 ile ikinci sırada. Bu durum, sağlık ve tarım alanlarının Türkiye’de biyoteknoloji yatırımları için büyük potansiyele sahip olduğunu gösteriyor.
Ar-Ge Harcamalarında Büyük Artış!
2023 yılında biyoteknoloji Ar-Ge harcamaları, 2 milyar 493 milyon TL’ye ulaştı. Bu rakam, 2020'de sadece 446 milyon TL idi. Harcamalardaki bu artış, biyoteknolojiye olan ilgiyi ve yapılan yatırımların büyüklüğünü ortaya koyuyor.
Piyasada 400 Biyoteknoloji Ürünü!
Biyoteknoloji faaliyeti yürüten girişimlerden 400’ü, piyasada aktif olarak kullanılan biyoteknoloji ürünleri sunuyor. 2020 yılında bu sayı 302’ydi. Ürün çeşitliliği ve sayısındaki artış, biyoteknolojinin günlük yaşama etkisini artırıyor.
Biyoteknoloji Patentlerinde Gelişim!
Biyoteknoloji patent başvuruları 2023 yılında 167’ye ulaşırken, tescil edilen patent sayısı 130 olarak kaydedildi. Patent sahiplerinin %66,2’si küçük ölçekli girişimlerden oluşuyor. Bu da küçük işletmelerin sektöre olan katkısını gösteriyor.
Kadın Çalışan Oranı Daha Yüksek..
Sektörde çalışan 3.987 kişinin %53,1’i kadın, %46,9’u ise erkek. Eğitim düzeyine bakıldığında çalışanların %17'sinin doktora, %28’inin yüksek lisans ve %38,4’ünün lisans mezunu olduğu görülüyor. Bu durum, sektörün yüksek eğitimli iş gücüne olan ihtiyacını vurguluyor.
Sektörün Önündeki Engeller..
Biyoteknolojik Ar-Ge ve ürün geliştirme süreçlerinde en büyük engel %63,6 ile sermayeye erişim olarak belirtiliyor. Nitelikli insan kaynağı eksikliği (%55,2) ve uluslararası piyasalara erişim zorluğu (%57,6) da sektörün diğer önemli sorunları arasında.
Biyoteknolojinin Geleceği Parlak!
Türkiye, biyoteknoloji alanında yaptığı yatırımlarla uluslararası arenada yerini sağlamlaştırmaya devam ediyor. Sağlıktan tarıma, gıda teknolojilerinden çevre çözümlerine kadar geniş bir alanda faaliyet gösteren biyoteknoloji sektörü, önümüzdeki yıllarda ekonomiye daha fazla katkı sağlayacak gibi görünüyor.
