ZİHİN KONTROLÜ

Zihinler yönlendiriliyor, medya ve uzantılarıyla zihin kontrolü yapılıyor ve böylece gerçek mevzular gözlerden uzak tutuluyor büyük oranda.

Gözümüzün önünde gerçekleşen tiyatroları,  gerçekmiş gibi sunuyorlar ve dünyanın çoğunu bu kurmaca tiyatrolara inandırıyorlar. Veya suni gündemler oluşturup bakışları o suni gündemlere odaklıyorlar. Böylece; yaptıkları büyük planları, çevirdikleri büyük dolapları, işledikleri büyük suçları gizliyorlar. Şeytanî emperyalizmin ve siyonizmin büyük oranda uyguladığı bu psikolojik harp yöntemleri, maalesef dünyadaki insani hassasiyetin ve bu hassasiyetten neşet etmesi gereken vicdani tepkilerin ortaya çıkışını da engelliyor. Hal böyle olunca, bu şeytanilere karşı yeterli tepki ve yeterli bir insani birliktelik ortaya çıkamıyor. Onlarda istedikleri gibi at koşturmaya devam ediyorlar. Ve böyle oluncada, dünya her geçen gün daha çok sorunla tanışıyor, mevcut sorunlar da büyüyor.

Yaklaşık yedi aydır Gazze'de yaşananlara karşı, tüm zihin yönlendirme çabalarına rağmen dünyanın hemen her yerinde insani hassasiyetli tepkiler ortaya çıktı, hem de azımsanamayacak bir tepkiydi bu. Ancak, şurası da muhakkak ki; olaya seyirci kalan, umursamayan veya siyonist algı operasyonlarının etkisiyle katil olan tarafı destekleyenlerin oranı, tepki verenlerden kat be kat fazla. Zaten böyle olmasaydı, bu kadar büyük bir soykırım, bu kadar göz önünde ve açıktan yapılan katliamlar yedi ay sürdürülemezdi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi'de (UCM) İsrail aleyhinde açılan davada somut bir karar çıkmadığı gibi, adeta bir adalet tiyatrosu çevrilmesine alet edilerek, oyalamanın bir aracı haline getiriyor. Herşey bu kadar ayan beyan ortadayken, binlerce delil görüntüsü ortadayken, bir karar alamamak neyin nesidir.

İmsan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, basın özgürlüğü gibi kavramlar; BM, UCM, Uluslararası Adalet Divanı, İnsan Hakları Mahkemesi gibi kuruluşlar ve sözde insan hakları örgütleri ve sözde basîn etiğine sahip medya kuruluşları ne işe yarıyor ? Neden ufacık bir devlete karşı ses çıkaramıyor?

Demekki afilli afilli devletlerin ve kuruluşların bir etkisi yok ve güç,  büyük oranda, Derin Dünya Devleti'nin elinde. Demekki bize sunulanlar tiyatrodan ibaret ve perde arkasındaki gerçekler bambaşka. Demekki bize tiyatro izletiliyor ve psikojok harp teknikleriyle oyalanıyoruz.

Birde bizimle dalga geçiyorlar ya, bu hepten çileden çıkarıcı bir durum. Örneğin; yedi aydır İsrail katliam yapsın diye silah veren ABD'nin baskanı, daha geçen hafta 'İsrail'in saldırılarda sivil hassasiyet gösterdiğine dair yeterli kanıt göremediklerinden' falan bahsetti. Günyadın bile demeye gerek yok, zira bu sözlerde bir tiyatro ve algı çalışması. Gercek şu; ABD denen devlet en büyük siyonist devlettir ve ABD desteği olmasaydı İsrail bu katliamları yapamazdı, çoğu çacuk 40 bin insanı öldüremezdi.

Dünyadaki genel durumu ifade ederken, güncel örnek olduğu için Gazze dedik fakat, şeytani evanjelist - siyonist güçler bunu hep yaptılar, yapıyorlar ve bunlara 'dur' denilmezse yapmayada devam edecekler.

Durdurulmaları için önve tiyatrolarına inanmayı bırakmalı, zihinlerimizdeki siyonist - emperyalist zincirleri kırmalıyız. Sonrasında da Türk - İslam birligini kurup, bu şeytanilere karşı olan batıdaki, doğudaki farketmez tüm insanlığı bir birlik etrafında toplamalıyız. Bunu basarmanın ilk koşulu ise, bu birlikteliğin yapılamayacağına dair, zihinlerimize yine emperyalistlerce yerleştirilen ön kabulleri yok etmeliyiz. Yani işin püf noktası,  zihinlerimizi emperyalist etkiden kurtarabilmektir. Bunu yapmanın püf noktası ise emperyalist büyü yapan medyayı iyi tanımak ve onların zihin operasyonlarınu tuzaklarına düşmemektir.

Mehmet Arif Selim