Fakülte konferans salonunda düzenlenen "Mümin güvenen ve güvenilendir" konulu seminerde Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Abdurrahman Kurt, İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim S. Canbolat ve İlçe Müftüsü Kazım Güzel öğrencilere hitap etti.

GÜVENLİK ARAYIŞI HZ.ADEM ZAMANINDA BAŞLADI

Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Abdurrahman Kurt, yaptığı konuşmada;

"Güven konusu geniş bir konudur. Güvenilir olduğu kadar başkalarına ne kadar güvenebiliyoruz? Bu kısım bizim toplumumuzda ihmal ediliyor. Sosyal bilimlerde güvenen insan kavramı üzerinde durulmaktadır.

Dini açıdan insanların güvenlik arayışı Hz. Adem ve Havva validemizin yeryüzüne inişiyle başlamıştır. Daha Adem'in çocuklarından itibaren kendi haklarıyla yetinmeyen Habil-Kabil örneğinde bunu görüyoruz.

Kabil kardeşini katlediyor. Bugün sosyal bilimlerde de kabul gören teoriye göre insanların güvenlik arayışı saldırganlık duygusuyla açıklanmaktadır. İnsanların saldırganlığından korunmak amacıyla insanlık nüfusu çoğaldıkça devlet ortaya çıkıyor. Devletin temel sebeplerinden biri masumları saldırganlardan korumaktır" dedi.

GÜVEN BUNALIMI VARDI

"Hz. Peygamberin gelişinde Mekke'de çok büyük bir güven bunalımı vardı" diyen Kurt;

"Böyle bir dönemde Hz. Peygamberin geldiğini ve insanlara daya güvenilir bir dünya vaad ettiğini görüyoruz. Günümüzde birçok insanın anlam bulduğu için dinler arasında en çok mühtedi çeken din İslam dinidir. En fazla yayılmaya devam eden din İslam dinidir. Bütün olumsuz gelişmelere, karalamalara rağmen İslam dini gündemde kaldıkça araştırmacı bir zihniyete sahip olan insanlar kaynaklara iniyorlar ve kaynaklardan neyin ne olduğunu daha fazla öğrenme imkanına sahip oluyorlar. İslam'ın temel kavramları güven kavramıyla irtibatlıdır.

Gerek iman gerekse İslam kavramı... Hepsi emin kökünden geliyor. İman, mümin, emanet... İmanlı bir kimsenin temel özelliği emin olmasıdır, güvenilir olmasıdır. Bir insanın temel özelliği, kendisine olan güveni boşa çıkarmak olmalıdır. Güvenilir insan mümin aynı zamanda güvenen insandır" ifadelerini kullandı.

GERÇEK İSLAM'I ÖĞRETMEMİZ LAZIM

Uludağ Üniversitesi İnegöl İşletme Fakültesi Dekanı İbrahim S. Canbolat ise;

"Bu yıl kutlu doğum haftası dolayısıyla birlikte bir etkinlik düzenlemeyi planladık. Müftü Bey bize böyle bir öneriyle geldiğinde memnuniyetle yapabileceğimizi düşündük.

Maalesef seçim sonrası haftası öğrenciler açısından katılımın fazla olmadığı bir hafta oldu. Kutlu Doğum; Hz. Peygamberin dünyaya gelişi sadece Müslümanlar açısından değil insanlık tarihi bakımından çok önemli bir evredir. Tüm dünyada 1400 küsur yıldır bu konuda görüş beyan edenlerin ortak kanısı; Hz. Muhammed (SAV) dünyaya geldiğinden itibaren insanlığa getirdiği mesajla tüm konularda bir aydınlanma sunmuştur.

Bu yılki konu Hz. Peygamber ve Güven Toplumu oldu. Birbirimize ne kadar güveniyoruz? İnsanların birbirine güveni nasıldır? Toplumun güvenlikli olup olmaması hayati bir konudur" dedi.

HZ. PEYGAMBERİN ÖNERDİĞİ TOPLUM MODELİ

"Hz. Peygamber'in çok önemli bir insan tanımı var; elinden ve dilinden çevresindekilerin emin olduğu insan güvenilen insandır" diyen Canbolat, şöyle devam etti:

"Fiziki anlamda zarar vermeyecek, dili ile de zarar vermeyecek, dedikodu vesaire etmeyecek. Bu modelin hakim olduğu toplumda herkes güven içerisindedir, çevresindekilerden emindir. Bu, Hz. Peygamberin önerdiği toplum modelidir ve Müslümanların öğretilerinde ortaya koydukları toplum modelidir. Batınınkine bakalım. Batıdaki güvenlik esasında ise şu var; insan insanın kurdudur, insana güvenilmez, insan zaten güvenilmez doğmuştur. Bu iki anlayışı karşılaştırdığınız zaman 2 önemli farklı dünya karşınıza çıkıyor.

Güvenli toplumda Hz. Peygamber'in önerdiği elinden ve dilinden kimsenin zarar görmeyeceği birey yapısından oluşan toplumlarda düşmanı bile öldürmek yoktur. Düşman seni öldürmeye kast edip bilfiil öldürme noktasına gelmedikçe yoktur. Biz bunu İslam'ın ana kaynaklarından ve ortaya konulmuş tarihi tecrübelerden biliyoruz.

BATIYA YANLIŞ MÜSLÜMAN İMAJI VERİYORLAR

"Güven, söze sadakat önemli. Esas önemli olan da budur. Bir toplumda güven olması için insanların söze sadık olmaları lazım. İnsan olarak ne olursa olsun ilk sözü veren insan var. Ben sizin Rabbiniz değil miyim sorusuna, evet sen bizim Rabbimizsin. Sonra sözünü yerine getiren, getirmeyenler... İlk söze sadık olanlar emin, güvenilir insanlardır. Getirmeyenler güvenilir olmayanlardır.

Bugün maalesef İslam adına konuşan, Müslüman kimliğiyle kendini tanıtıp bir takım önermelerde bulunanları da görüyoruz. Batıya yanlış Müslüman imajı veriyorlar. Yeni Müslüman olmuş bilgisizler gelip onların söylediğini İslam zannediyorlar. Bunun için din adamlarımıza gerçek İslam'ı öğretme görevi düşüyor. Bugün İslam'ı öğrenip öğretmek sadece dindarlığın değil siyaseten, sosyolojik ve toplumsal anlamlarda mecburiyettir. Gerçek İslam'ın okullarda öğretilmesi lazım. İslam dininde ilk gelen okudur. Oku ve beyan et. Allah insana beyanı da öğretti. Doğruyu öğren ve beyan et, bilmeyene anlat"

Yeni müfredatla yeni yaklaşım! Yeni müfredatla yeni yaklaşım!

MÜMİN; EMNİYET VE GÜVEN DEMEK

İlçe Müftüsü Kazım Güzel yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

"Hz. Adem'den Peygamberimize kadar gelen bütün dinlerin adı İslam'dır. Dinlerin gelişi 5 esastandır. Bütün canlıların can güvenliğini sağlamak, akıl emniyetini sağlamak, nesil emniyetini sağlamak, mal emniyetini sağlamak ve din emniyetini sağlamak. Bu dini gönderen Cenab-ı Hakk kendisini bize tanıtırken Mümin diye tanıtıyor.

Mümin; emniyet ve güven demek. Tüm varlıklara güven veren, onların saadetini isteyen ve dileyendir. O zaman mümin olan bir Allah, tüm varlıklara emniyet ve güven bahşeden bir Allah bir din gönderiyor. Bunu emin bir melekle gönderiyor. Bunu güvenilir bir Peygambere gönderiyor. Emaneti arz ettiği insanoğluna bu emanetin emini olan kişiye Cenab-ı Hakk mümin ismini veriyor. Aslında Cenab-ı Hakk, yeryüzünde emanı ve selamı yaygınlaştırma adına bir din gönderiyor. Yeryüzü barışa kavuşsun diye bir kitap ve Peygamber gönderiyor. Bu dinin gerçek manada anlaşılması ve yaşanmasının yeryüzündeki temsilcisi olan Mümin, emniyet ve güven içinde olan, emniyet ve güven verendir. O geceyi gündüzden, gündüzü geceden çıkartır. Bizi öldürüp hesaba çekecek olan, huzuruna çıkacağımız varlıktır. Böyle bir Allah'a inanan çıkar yolu bulmuştur"

DİNİ TEMSİL SORUNUMUZ VAR

"Allah'a inanmak başlı başına dünya ve ahret güvenini, garantisini, saadetini elde etmenin temel vazgeçilmez şartıdır. Mümin, emniyette ve güven içinde olan kişidir. Cenab-ı Hakk iman edene mümin demektedir. Tüm hayatın boyutlarında emniyet ve güven içinde olduğunu ifade eder. O Müslüman emniyet ve güven içinde olduğu kadar onun temsilcisidir. Mümin kendisinden tüm varlıkların emin olduğu insandır diyor. Müslüman elinden ve dilinden herkesin emin olduğu kimsedir diyor. Dağların taşların yüklenemediği sorumluluğu insanoğlu yüklenmiştir.

Mümin, huzur, adalet, merhamet, şefkat insanıdır. Allah Rasulü rüyayı görmüş, vahyi almış, hanımına bana kim inanacak dediğinde hanımı 'Ben inanacağım, sen huzur ve vahdet insanısın diyerek kelime-i şehadet getiriyor. Allah Rasulu insanlara hitap ettiğinde herkes onun Muhammed-ül emin olduğunu söyleyip ona inanmışlardır. Kendisine düşman olanlar ona en güvenilir insan olarak hitap ediyorlardı. Kendisini öldürmeye gelenlerin kendisine emanet ettiği kıymetli varlıkları Hz. Ali'ye teslim edip emanetleri yerine sapasağlam teslim ettiriyor.

Hayatı bahse konu iken emaneti düşünüyor. Bugün güven sorunu yaşanıyorsa bunda eğitimimizde de anlayışımızda da dini bilgimizde de din anlayışımızda da sorun vardır demektir. Sağlıklı bir dini temsil sorunumuz var demektir. İslam'ın Kur'an ve sünnet safiyetinde insanımıza anlatılması gerekiyor. O zaman hayatımızda güven, mutluluk ve saadet söz konusu olacaktır" şeklinde konuştu.