Hepinize selamlar olsun;

Güzel İnegöl'ümüzün güzel yürekli insancıkları.

Bir şeyler yazabilmek ne güzel.

Duygularımızı kelimelerle boyayıp kağıda dökmek ve oradan farklı farklı yüreklere yaptığı yolculuğa tanıklık etmek. Ve her beyinde farklı bir hayal gücü ile onların canlandığını hissetmek ve de bu hissin verdiği dayanılmaz başarmışlık duygusu.

Bir köşe yazısı için fazlasıyla romantik bir giriş yaptığımın farkındayım, lakin gerçekten toplum olarak fazlasıyla gergin günler yaşıyoruz. Biraz gevşemeye ve aklımızın iplerini salmaya ihtiyacımız var.

Bunu nasıl yapacağız diye soranlar olduğunu duyar gibi oluyorum.

"Sadece basit şeyler yaparak başlayabilirsiniz" diyebilirim.

Mesela bir evcil hayvan sahiplenin!

Bir kedi mesela...

Bence her ailede bir kedi mutlaka olmalı.

Çocuklarınızın gücünün yetebileceği ama ona rağmen şevkat ve merhamet gösterebilecekleri bir canlı olmalı evinizde. Ki yaşantısında kendinden kademe ve statü olarak aşağıda olan insanlara nasıl davranacağı kafasında şekillenmeli...

Siz masanızda yemek yerken yere düşen kırıntılarla beslenen bir kedi olmalı evinizde. Elinizdekilerle memnun olmadığınızda onlarlın artıkları ile bile bayram edebilecek insanları getirir akıllarına.

Moraliniz bozuk olduğunda gelip başını sürtüp adeta "SEV BENİ" diyebilecek bir kedi olmalı evinizde. Durumunuz ne kadar kötü olursa olsun sevginin, sevip sevilmemin motive edici gücünü hatırlatacak...

Aranızda "Evde hayvan beslemek caiz değildir" diye düşüneler olduğunun farkındayım. Onlar içinde şu rivayeti araştırmalarını tavsiye ediyorum.

"Kedi beslemek sünnettir.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, Uhud seferinde, ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca, kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikip koca bir orduyu o kedinin etrafından dolaştırmış. Ve seferden döndüğünde o nöbetçiden kediyi istemiş ve sahiplenerek adını Müezza koymuş.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed, kedisi Müezza'yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Hz. Muhammed'in giysisinin ucunda uyuya kalmış. Her kedi dostu gibi uyuyan bu güzelliğe kıyamayan Hz. Muhammed, Müezza'yı uyandırmaktansa giysisinin ucunu usulca keserek kalkmayı tercih etmiş."

Bu yazıyı kaleme alırken kedim Kofi sıksık başını mouse tutan elime sürtüp sürekli "sev beni, sev beni" deyip durdu.

Yaklaşık 7 senedir aynı evi paylaştığımız bir siyam kedisidir kendisi.

Ataları Tayland'ın kadim tarihinden Siyam İmpatarorluğun'da sarayda beslenirmişler.

Hatta Budist rahipler onları kutsal sayıp ipek yastıklar üzerinde gezdirirmişler.

İmparatorluğun dağılmasından sonra tüm dünyaya yayılmışlar.

Saraylı köklerinden olsa gerek kolay kolay sahip ve eş beğenmezler. Yemek seçerler ve ev beğenmezler.

Sanırım benim Kofi o geleneklerini çoktan geride bırakmış. Zira zaman zaman bulgur pilavı ve lahmacun yemişliği de var :=)

Bir de karşı komşumuzun asık suratlı emekli albay tipli İran kedisi var. Her sabah ikisi de pencereye çıkıp birbirlerinin uzun uzun süzerler.

Sözü çok fazla uzatmadan özetlemek gerekirse;

Sahipleneceğiniz her hayvan, sizlere insan olmanın erdemini, sevgi ve merhametin tüm canlılar üzerindeki pozitif etkisini ziyadesiyle gösterecektir.

Eğer bir beldede hayvanlar sizden korkmuyorsa orada muhakkak yüreği sevgi dolu, merhametli insanlar yaşıyor demektir.

Sevgiyle kalın