Dünya hayatının en ağır imtihanlarından biri evlat kaybetmektir. Gelişmesi umutla beklenen yavruların ölümü, ölüm acısını bizzat tatmaya muadil zannedilecek kadar zordur. Yaratılmaları bir imtihan olan çocukların ölmeleri, yaşayıp kalmaları gibi bir imtihandır.

Allah'a iman etmiş ve O'nun hükmüne teslim olmuş bir mü'min için formül şudur:'Aldığı da verdiği de Allah'ındır. Her şey O'nun katında muayyen bir zamanladır.'(Müslim, Cenaiz, 6/2132)

Kur'an, onun sesine kulak verenleri en can alıcı anlar için zamanında ikaz etmiş, hayatın gerçek yüzünü göstermiştir. Dünyayı tatil yeri olarak gören ve sosyal haklarını teminat altında, garantili zannedenlere karşı 'imtihan' kurallarını ve alanlarını vurgulamıştır. Bakara suresinin 155-156 ayetleri, mal ve can konusunda nasıl bir süreçte bulunduğumuzu ve ne yapmamız gerektiğini anlatmaktadır. Mü'min olup imtihan içinde olmak, Ramazan ayında oruçla, yıldan yıla zekatla ve her sabah namaza kalkmakla bitirilebilecek bir imtihan değildir. Dostların, akrabaların, en yakınların ve çocukların ölümünü görmek de bir imtihandır. Sabah ezanına ilgimizin ne olacağı kadar en yakınımızdakinin kaybına karşı, mutlak hüküm sahibi olan Allah'a teslimiyetimizin nasıl olacağı da izlenecektir. İman, 'inandım, teslim oldum' demekle geçiştirilemeyecek kadar büyüktür.

Musibetlere duçar olmak insanın bahtıdır. Enbiya bile bundan muaf tutulmamıştır. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz, insanlar arasında en büyük belalara peygamberlerin uğradığını, onlardan sonra da her insanın imanındaki seviyeye göre bela göreceğini bildirmiştir. Böylelikle kişinin imandaki iddiası ilerledikçe imtihan gördüğü alanın da genişleyeceğini haber vermektedir. (Tirmizi, Zühd, 57 (2398); İbni Mace, 4023)

Şüphesiz kulun üzerindeki belaların artması ve kulun belalara yaklaşım tarzı aynı zamanda ecrin ziyadeleşmesi, dünya hayatının ahiret hayatı için yatırıma dönüşmesi anlamına gelmektedir.

Bu anlayışı toplum bazında da düşünmemiz mümkündür. Büyük ecir beklentisi, büyük musibetlere katlanmayı, musibetleri değerlendirmeyi gerektirmektedir. Allah'ın kullarını sevmesi, onları sınayacağı musibetler indirmesi şeklinde tecelli edebilmektedir. Böyle bir tecelliye teslimiyet veya karşı duruş oldukça önemli sonuçlara sebep olacaktır.

(Tirmizi, Zühd, 57 (2396); İbni Mace, 4031)

Ebu Hureyre radıyallahu anhın rivayet ettiği bir hadiste Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz üç şey üzerinde imtihanın mü'mini Allah'a ulaşıncaya kadar kovalayacağını haber vermektedir. Bu üç şey, can, mal ve evlattır. Ancak bu kovalama bir imtihan dairesinde döndüğü için mü'mine ecir ve kefaret kaynağı olarak kazanç vesilesi olmaktadır. Katlandığı ve değerlendirdiği musibetler sayesinde mü'min hatalarından arınmaktadır:

'Erkek ve kadın mü'mini, günahsız bir şekilde Allah'a kavuşuncaya kadar canı, malı ve çocukları üzerinde belalar kovalar durur.' Tirmizi, Zühd, 57 (2399)