Yolun üzerindeki taşı ayağımın ucuyla kıyıya savururken Sen geliyorsun aklıma. Cebimdeki paraya ihtiyacım varken bir yoksula uzatmak istediğimde Senin "aklımı yerinden edecek" kadar değerli sözü vuruyor yüreğimin kıyılarına. Kıyasıya tartışarak muhatabımın zayıf tarafını bulmuşken ezip geçme hırsı bürüdüğünde benliğimi yine Senin men edici uyarına muhatap oluyorum.

Bir kötülüğün pençesinde insanlığım yara bere almışken, o kötülüğün "ardından iyilik yapınız" sözüyle şifa bulup insanlığıma dönüyorum. Etrafımda namaz kıldıklarını söyleyen dar, şeffaf ve kısa kıyafetleri ile dolaşan insanları gördüğümde Senin sözlerinden haberdar etmek istiyorum bu gafilleri.

Bazen yaramazlıklarına dayanamayıp -yıllar sonra Rabbimizin cennet meyvesi olarak gönderdiği- oğluma elim kalkerken Senin yanında on yıl kalan küçük Enes'in sözü gelip vicdanıma dokunuyor. Oğlumu bol bol öpüp kokladığımda, Akra bin Habis'in gözlerindeki şaşkınlığı görürüm Senin torunlarını öpüp koklayışını seyrederken...

Sen mi geliyorsun bu gece? Kara toprağın bağrına nurlar mı yağdıracaksın bu sabah?

Zalimlerin işaret ve sembolleri devrilirken mazlumların simalarında güller açıyor. Ne ile geldiğini, ne getirdiğini demek herkes biliyor.

Doksanını aşmış yaşlı kayınpederine iyilik meleği kesilen gönül sultanımın yüreğindeki merhametin kaynağı Senin sözlerindir, biliyorum. Yaşlılara hürmet edişini öğreniyorum Ebu Bekir'in "müslüman olsun" diye beli bükük babasını yanına getirdiğinde sarf ettiğin cümlelerden; "biz giderdik yanına Ya Ebu Bekir!" deyişini hatırlıyorum Efendim.

Çocukları kucağında sevip onlara hediyeler verdiğinde, milletine hizmet edip fakirleri sevindirdiğinde bir cumhurbaşkanı, en çok seni örnek aldığı düşler ateşinle kaç yüreği alevlendirdiğini bilirim. Eşine olan sadakatini, kızlarına olan düşkünlüğünü bildiğimiz büyüklerin, merhameti, vefası, gayreti seni örnek aldıkça anlamlı olduğunu biliriz Efendim.

Seni bekliyoruz, her gün her saat... Sen doğmadan sevenlerin vardı, bekleyenlerin vardı. Bir su misali taşlaşmış yüreklere merhamet serpti güzel ahlakın.

Ciğerinin yanışına delalet eden sözlerini ve muhabbeti okuyunca, Yaman Dede'nin İstanbul sokaklarında birinde kaldırıma çöküp "Yadıma Efendimiz düştü, o yüzden ağlıyorum" deyişini hatırlıyorum. Ve şu şiirini;

Gönül hun oldu şevkinden boyandım ya Resulallah
Nasıl bilmem bu nirana dayandım ya Resulallah
Ezel bezminde bir dinmez figandım ya Resulallah
Cemalinle ferahnak et ki yandım ya Resulallah

Efendim, nice şairler inci taneleri saçmışlar aşkınla satırlara. Nice hattatlar ismini kazımak için kamış kalemlerini süründürmüşler aharlı kağıtlara. Nice bestekar mübarek isimlerini telaffuzu için notalar düşmüş makamlardan makamlara... Sanatkarlar seninle ilgili bir eser vermeden sevgilerini ispat edemez olduklarına inanmışlar Efendim.

Bu gün Mevlid Kandili,

Bize düz bir ayna oldun hakikatleri gösteren. Cennetin yolunu adımlamamız için nurlu bir kandil... Kendini unutan insana, kendini hatırlatmanın ne kadar zor olduğunu senin çabalarında gördük. Kendini ateşe fırlatmak isteyen nankörleri uzaklaştırmak için nasıl diller döktüğünü, onların eziyetlerine nasıl sabrettiğini ve bir başkasının hakkını korumak adına adaletindeki titizliği gördük...

Modern zamanların çağdaş kavramlarının, bireyselciliğin, özgürlüğün, serbestliğin Senin aziz hatıranı yıkmayı hedeflediğini artık bildik. Senin getirdiğinden, senin söylediğinden kaynaklanmayan tüm düşünce ve ideolojilerin batıl ve fasit olduğunu da...

Şimdi bedenen olmayacağını biliyoruz ama manen sana çok muhtacız. Seni okumak ve doğru bilmek istiyoruz. Sen gönlümüze bir kez daha doğ bu gece ve biz mevlid-i şerifi bir kez daha okuyalım Efendim.