Bireysel planda tutkular da sınırlı olabilirken, grup haline gelindiğinde hedefler büyüyeceği için, paylaşım alanları da büyüyecek, dolayısıyla "Grup nefsi" dediğimiz şey, hedefine ulaşmak için çok daha ezici bir güç kullanmaya yönelebilecektir.İşte orada "Grup nefsinin terbiyesi" gibi bir zaruret noktasına gelinecektir.

Kur'an'da, "Grup psikolojisi"nin insanları nasıl güç kullanarak sonuç almaya yönelttiğinin tipik örneklerine işaret edilir. Mesela bunlardan birisi müşriklerin duygu dünyasına aittir. Ayet şöyledir:"Yoksa onlar "Biz, intikam almağa gücü yeten bir topluluğuz" mu diyorlar?

O topluluk yakında (Bedir'de) bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır. (Kamer, 44-45)

Bir ayet de Huneyn'de Peygamber ordusuna katılan mü'minlerin duygu dünyasındaki yanlışa işaret eder:"Yemin olsun ki, Allah size birçok yerde yardım etti. Huneyn Savaşı'nda da size yardım etti. Hani çokluğunuz sizi böbürlendirmiş, fakat bu hal, sizi hezimete uğramaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda gerisin geri dönmüştünüz. (Tevbe, 25)

Mü'min kullandığı gücün kaynağını Allah'tan bilecek, herkes de Allah'ın iradesine rağmen güç kullanamayacağının idrakinde olacak. Gücü kullanırken Allah'ın ölçülerinin dışına çıkmayacak. "La havle vela kuvvete illa billah." Tek tek her insan "Biz Allah içiniz, Allah'a aitiz" diyeceği gibi toplulukların her türü de "Allah için" misyonu ile oluşacak, o misyon istikametinde hareket edecek.

Grup nefsinin tedavisi sadedinde söylenecek olan ise şudur: İslam'da kardeşlik hukuku çerçevesinde ferd için söylenenlerin tamamı gruplar için de söylenebilir. Kardeşliği pekiştiren davranışların tavsiyesi ve kardeşliğe mani olan davranışların yasaklanması anlamında bildirilen ölçüler, grupların birbiri ile ilişkilerinde de aynen geçerlidir.

"Allah'a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O'na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dini anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir. (Rum suresi, 31-32, Mü'minun, 53)

Benzeri bir ayet, mü'minler arası ilişkilerin kardeşlik çerçevesinde tanzim edildiği Hucurat suresinde bulunmaktadır:"Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir." (Hucurat, 11)

Müslüman kavimlerin, kabilelerin, devletlerin, tarikatlerin, mezheplerin, sivil toplum yapılarının ilişkileri, "Grup nefsi" açısından yeniden tahlil edilmeli, ve Allah'ın razı olacağı bir formata oturması için ne yapılması gerekiyorsa o yapılmalı.Birimizden birimizde problem varsa, her birimizin ötekini yargılamadan öncelikle kendimize bakmamız ve "Bende Allah'ın razı olmayacağı ne var?" sorusuna, gerçekten mahşer ortamındaymış, Rabbin huzurundaymış gibi açık yüreklilikle, yani hiçbir gizleme yoluna girmeden cevap vermemiz gerekiyor.Belli ki doğru, iyi, sıhhatli olmayan bir durum var bizim dünyamızda.

"İslam'ın İslam'la savaşı" gibi bir durumdan söz ediliyorsa, elimizdeki taşlara, silahlara ya da yüreklerimizde olan bitenlere bir kere daha bakmalıyız. Kime karşı ve ne için sıkılmış bir yumruk, kime karşı yönelmiş bir kin, kimi hedef alan bir kurşun ve Allah Teala bize bakıp ne der? Ne için var olduk, ne için bir araya geldik ve yarın varacağımız yer, heva putunun eşiği mi Halikı zülcelalin yüce huzuru mu?

Altınoluk Dergisi: 2014 - Aralık, Sayı: 346, Sayfa: 003