Onlar, Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu, hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse önceki peygamberlerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin dediler.
Peygamberlik gerçeğini saptırmanın yollarını arıyor zalimler. Peygamberlerin gördükleri sadık rüyalara kulp takmaya çalışıyorlar. Biz biliyoruz ki peygamberlik gibi ağır bir yük için sadık rüyalarla hazırlık yapılıyordu. Hz. Peygamberin rüyada gördüğü ertesi gün gerçekleşiyordu.
“Şair”dir derken küçümsemek istemiyorlardı belki ama sıradanlaştırmaya çalışıyorlardı. Mekke’de şiire ve şaire büyük değer verilirdi. Panayırlarda okunan en güzel yedi şiir Kabe’nin duvarına asılırdı. Ayrıca Medine döneminde Hassan bin Sabit, Abdullah bin Revaha, Kab bin Malik gibi üç mühim şairi vardı Efendimiz(sav)’in. Fakat O (sav), bir peygamberdir, seçilmesi ile, vasıfları ile, mahiyeti ile… Allah dilemedikçe hiç kimse peygamber olamaz.
“Hadi, zor ama senin peygamber olduğunu kabul edelim. Yapamazsın biliyoruz ama madem peygambersin bir mucize göster.” İnkârcılar sürünerek de olsa sürterek de olsa çizgiye geliyorlar. Peygamberlik iddia edildiğinde ispatı gerekir ki o da mucizelerin ardında gizli. İnkarcı, gaflet ehlinin gönlü inanmaktan yana değil zaten, araya devamlı bahaneler sürüyor.
“Onlardan önce helak ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler?”Bu cümle beni sarstı. İçinde o kadar büyük hakikatleri birkaç kelimeyle anlatmış. İnanmak konusunda peygamberle pazarlık yapar gibi davrananların çoğuna mucizeler gösterilse bile inanmazlar. Mucize olacağına inansa zaten peygamberliğine de inanmış olması gerekir. Mucize gerçekleşmeyecek ve biz de kendi dinimizden, kendi sistemimizde vazgeçmek zorunda olmayacağız. İman, kalp işi iken böyle bir pazarlık inkarcı kafa işidir. Vahiy aba altında sopa da gösteriyor; helak ettiğimiz halklar iman etmedi, yani iman etmedikleri için belalara uğradılar, perişan oldular. Şimdi bunlar mı iman edecek?” İman daveti karşısında böyle kıvıran zihniyet asla iman etmez ve cezayı hak ederler. Yol belli yolcu belli. Yasin Suresinde buyurduğu gibi “onları uyarsan da bir uyarmasan da; onlar asla iman etmezler.” Bir uyarıya muhatap olsun da bir insan, hiç uyarılmamış gibi hatalarına devam etsin ha… O kişinin hakkı, hak ettiği cezadır.
“Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.” Peygamber olarak Allah her zaman erkek kullarını seçmiştir. Zor, zahmetli ve sıkıntılı bir görevdir. Dirayet ister, dayanma ister. Nahif, latif, nazik yaratılmış kadın kullar bu sözü kaldırabilir mi bilmiyorum ama tarihte kadın bir peygamber seçilmemiş.
“Biz onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi.” Önceden gönderilen peygamberler de insandı. Çarşıda pazarda dolaşırlardı bizim gibi. Yeryüzünde insanlar vardı ki onlara benzer bir peygamber olmalıydı ve dinin nasıl yaşanılacağına dair kılavuzluk etmeliydi. Akıl da bunu kabul eder, mantık da. “Ben de sizin gibi bir beşerim ancak bana vahy ediliyor” ifadesini hatırlayalım. Bu gafil insanlar zırvalamasınlar. Saçma sapan konuşmasınlar.
Yok, niye peygamber gönderilmiş; yok, neden bizim gibi insanmış; yok, neden fakir fukara imiş, zenginler varken, falan filan… Cenab-ı Hak insanı, insanın nefsinden ve nefsine uymuş insanların şerrinden/sistemlerinden kurtarmak adına nebilerin/elçilerin kabul edilmesine çalışıyor, çünkü tüm emirler onların diliyle duyurulacak insanlara.
Ve sonunda o peygamberler de ölecek. Efendimiz (sav) vefat ettiğinde Hz. Ömer gibi faruk olan bir kişi bile inanası gelmemişti. Hz. Ebu Bekir (ra) okumuş ayeti: “Ey Muhammed, sen de öleceksin onlar da ölecek, bunu bilmiyor musunuz?” Dava bâki, nebi fâni…
Her şey insani, her şey insana göre, her şey fıtrata uygun… Zalim, nankör ve gafil insan neden zoru seçersin? Neden sıkıntıya sokarsın kendini? Kurulu sistemlerin başına devrilsin, kibrinden yerin dibine batasın ey insan, niçindir nebileri inkârın bu kadar?
Ve vahiy bereketli anlamlarını indiriyor, onları da siz okuyuverin artık. Yatsı okundu, teravih namazını kıldık ağır ağır. Gençler dinlediklerinden mutluydular yağan yağmur saçaklardan ip gibi akarken zemine…