Genç kız hocasının tüm uyarılarına rağmen beş dakika içinde eksik kalmış ödevlerini yapmaya başlamıştı. Bir uyarıyı kulak ardı etmesi sebebiyle diken üstünde duruyormuş gibiydi. Uyarılara kulak asmamış milletlerin nasıl helak olduğunu yine bu derste dinlemişti hocasından. Yazdığından bir şey anlamasa da ödevini yapmış olacaktı. Bir vazifeyi de böylece geçiştirmiş olacaktı.

Peygamber Efendimize (sav) gönderilmiş üç salavat ayakta söylenmiş, sınıf defterine konu yazılmış ve mavi ciltli Sahih-i Buhari kitabının orta sayfalarından biri açılmıştı. Belli ki gündeme yönelik bir hadis okunacaktı.

Ancak hadisten önce samimi itiraflar cümlesinden kısa bir açılış konuşması öğrencilerin zihinleri toparladı. Genç kız dersin hocasına gıcık oluyordu. Çünkü geçen hafta Çanakkale'de 57. Alaya: "Ben size ölmeyi emrediyorum" nidasıyla "Milletimizi kentin meydanlarına, hava alanlarına davet ediyorum" nidasının aynı olduğuna dair kanaatine itiraz etmesinin ardından kendisine yönelik kuruduğu cümle ağrına gitmişti.

"Ancak bu derste Müslüman bir zihin inşa etmek için konuşacağım" diye söze başladı hoşlanmadığı hoca. "Müslüman'ız Elhamdülillah" diyecek hal bile kalmamıştı meraktan. Ne demekti Müslüman zihnin inşası?

İnşa kelimesinin ne anlama geldiğini bilemedi ders çalışan genç kız. Sadece kendi değil hiç kimse bilemezdi sınıfta. İnşa etmek, inşaat kurmak gibidir. Önce temeli atarsınız, sonra kolonlar, duvarlar çatı, derken sıva boya badana işte mis gibi ev... Bu misal her şeyi yerli yerine oturttu zihinde. Şimdi Müslüman zihni inşa etmenin önemine değinmeden hemen işe başladı. Bir Hadis-i şerifle açtı kapıyı.

"Ebu Hureyre'den rivayet edilen bir hadiste..." dedi ve "Ebu Hureyre'yi tanıyor musunuz?" diye sordu. Bereket versin sınıftan biri sessizce; "En çok hadis rivayet eden" deyince hoca memnun oldu ve ekledi; "kedici babası" demişti Peygamberimiz(sav).

Peygamberimizden rivayet etmiştir ki: "İnsanların üzerine öyle zaman gelecek ki insan bir nimete kavuştuğunda helal midir, haram mıdır düşünmeden üşüşeceklerdir."

Koca bir saat ve ardından bir saat daha bu hadisi şerif üzerine durdu. Müslüman zihin her olay ve durum karşısında bu soruyu sorar. Helal midir haram mıdır bu nimet? Kendi çıkarına, kendi hazzına kendi keyfine göre uygun olmasından daha önemli haram mıdır helal midir?

İnanmış olan bir kalbin sahibi bir zihin böyle düşünecektir elbette. Faiz; bedavadan para kazanmak... Birikimini yatırıyorsun bankaya, çalışmadan paran kar getiriyor. "Bunda ne var?" diyen bir zihin ile faiz alanlar, "Allah ve Resulüne savaş açmışlardır" ayetiyle düşünmeleri lazım.

Müslüman zihni inşa etmek için her şeyden önce iman etmiş bir kalp gerekir. Ardından kitap ve hadis bilgisi gerekir.

Zihin Batının ürettiği bilgilerle, felsefelerle dolduktan sonra Müslüman'ca nasıl düşünecek ki? Müslüman zihin kaynağını ilahi olandan alır. İlahi olana göre ölçer biçer, sonra ilahi olana uygun düşünce, davranış üretir.

Pusula bozuksa yolda yürüyor olmanın bir anlamı olmaz, zira hedefe varamazsın. İşte turist Ömer'in hikayesi. Batılıların hava alanında uçakla yolculuk yaparken hostesin önüne bıraktığı etli yemeği gösterirken, ne eti olduğu olduğunu sorar.

Hostes Müslüman Türk olduğu için rahat etmesini, domuz eti olmadığını söyler. Ömer, hostes giderken, "Bir içki getirir misin?" diye talebini iletir. Tabii hostes şaşkın: "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" der gibi bakar.

İşte parçalanmış bir zihin örneği. Domuz eti de haram, içki de haramdır. Ancak turist Ömer kültürel/geleneksel Müslüman'dır, gördüğünüz gibi. İşte bundan kurtulup haram ve helal kavramlarını bir kez daha kıymetli bir değer haline getirmek lazımdır.

Cümleler birbirine tren katarı gibi birbirine eklendi ve iki ders saati boyunca uzayıp gitti. Dersini yapan genç kızın, canı sıkılıyordu. Sınıf arkadaşları, dersi pür dikkat dinliyorlardı. Hatta bazıları belki de zihin kodlarını değiştiriyordu. Müslüman olduğu halde Müslüman gibi düşünmeye başlayanlar da vardı sanki.

Hocasına gıcıktı ama yüreğine dokunan cümlelerin içine yerleşmesine müsaade etmemeliydi. Zira gençliğini yaşayacaktı. Çok yakışıklı bir erkek arkadaşı vardı. Onunla birlikte olmaktan çok mutluydu. Şimdi Müslüman bir zihinle düşünürse bunun da haram olma ihtimali vardı. O ise buna henüz hazır değildir.

Belki biraz daha büyür, şöyle atmış yetmiş yaşına gelir, o zamanlar Müslüman bir zihinle düşünürdü.