Hayatımızın her anında bir seçim yapmak zorundayız. Tercihler deryasında yüzüyoruz adeta. Perpa gibi bir dünya... Her şey çığırtkan bir satıcı gibi "gel kardeşim geeel" diye haykırıyor sanki.
Bazıları, benim gibi seçme konusunda aşırı zorlananlardandır belki. Evet, seçme eyleminin konusu da önemlidir. Bazen derince düşünmeden seçeriz, bazen de aşırı kararsız kalırız. Zaman zaman mevzunun farklı sonuçları arasında belirgin bir fark yoktur da hangisi olursa fark etmez deriz. Kimi zaman da biz konuya uzak düşmüşüzdür seçimi önemsemeyiz.
Bu ve buna benzer bir çok ihtimal, kişiden kişiye, seçimden seçime değişir.
Fakat, bu seferki seçim konusu çok mühim oldu. En yetkili ağızlar, en tehli cümleler kurdu: "Ulusal güvenliğimiz tehde" dediler.
Daha çok Amerikan filmlerinde duymaya alıştığımız bir cümle yapısı ülke gündemine bomba gibi düştü. Derbi maçları, dünya kupası maçları vs. sönük kalır bunun yanında. Köydeki çoban, yaşlı dedeler ve nineler seçmek için koştular. Destek olmak için oy kulandırlar. Dik duranlara bir omuzda bizden olsun diye omuz verdiler.
Anadolu insanına seçmek kolay geldi.
Ne yapacaklarını biliyorlardı. İştahla geldiler, zira yaşlılara, yoksullara, yardıma muhtaçlara maaş bağlayan adamı yalnız bırakmadırlar. Yaşlısına ayrı para, hizmeti görene ayrı para verildi. Huzur evi köşelerine bırakılan muhtaçlar evlere davet edildi. Artık onlar altın yumurtlayan tavuk misaliydi. Hürmet, saygı eklenince dualar uçuştu evin her yerinde. Ekonomik sıkıntının getirdiği stres ve endişe artık yoktu.
İşte bunun için seçim sandığına gitti insanlar. Bir davet vardı ve verilmesi gerek bir cevap vardı. "Biz bu delikanlıyı seviyoruz, kimse dokunamaz" dediler ve hırsla ve hışımla bastılar mühürlerini. Herkes kendini bir "anlık Sultan Süleyman" sandılar ki haklıydılar. Mühür kimde ise Süleyman odur. Yetkilerini kullandılar ve sahip çıktılar.
Okumuş, mürekkep yalamış bunca entelektüel, profesör, rütbeli insanlar ekranlardan farklı söyleseler de halkın vicdanı hak edilen sözü söyledi.
Seçimlerin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Ancak muhtarlık seçimlerinin büyükşehirden daha mühim olduğunu görmüş olduk. Uğruna kan dökülen makamlar oldu.
Şu fani dünyanın dert dolu kahrının çekmek yerine Rahmana yakınlaşmak için ibadete düşmek lazım demeyeceğim. Zira dertleri uygun ve insanların razı olacağı bir yöntemle çözmek en büyük sevaplardandır. Yedi sınıf insanın arşın altında gölgeleneceğinden bahseden Efendimiz (sav) ilk sırada adil imam"ı saymıştır. "Bir saat adaletle hükmetmek atmış yıllık nafile ibadetten hayırlıdır" buyuran da Efendimiz (Sav)dir.
Hep merak etmişimdir:
Bir hoca efendi günde kaç çeşit iş yapar, bir siyasi yetkili kaç kalem işten sorumlu olur. İbadetin dışında işi olmayan devamlı okuyan, tutan ve yazan biri ile memleketin ve dünyanın bir dünya işi ile muhatab olan bir insanın kıyası bile mümkün değildir diyesim geliyor.
Akıl terazisine ne koyarsanız tartar ve sonucu sizi söyler. Seçmek, hem aklımızın ve de yüreğimizin bir göstergesidir. Aklen karlı, vicdanen rahat bir seçim yaptıysanız gözlerinizi huzur içinde yumabilirsiniz.
.