Silahla yaralanarak gazi olan Koşdaş, "İnsan bir yerde patlama olduğu zaman ister istemez korku ve panik duygusuyla saklanır ama biz o gece mermilerin üstüne koştuk. Biz o gece Çanakkale ruhunu yaşadık. Ben yaşandığına inanıyorum, en canlı örneği benim. Vurulduğumda hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti ama hiçbir acı hissetmedim" dedi.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine karşı destansı halk mücadelesinin üzerinden 7 yıl geçti. 2016 yılında henüz 18 yaşında olan ve darbe girişimine direnmek için gittiği Atatürk Havalimanı’nda silahla vurularak yaralanan Halil İbrahim Koşdaş, o karanlık gecede neler yaşandığını anlattı.
"Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla yalınayak meydana koştum"
Kocaeli’nin Derince ilçesinde ikamet eden ancak darbe girişimi sırasında İstanbul’da şantiyede çalıştığını söyleyen 25 yaşındaki Halil İbrahim Koşdaş, "Çalıştığım yer Atatürk Havalimanı’na çok yakın bir yerdeydi, Yeşilköy’deydim. O gece uçak sesinden uyuyamıyorduk. Pistin ışıklarının yanıp söndüğünü fark ettik. Halam, babamı telefonla arayarak darbe olduğunu söyledi. Biz de hemen televizyonu açtığımızda durumun vahametini anladık. Ne yapacağımı şaşırdım, daha önce darbe görmemiştim. Televizyonda Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın ‘Meydanlara çıkın’ çağrısını duydum. Bu çağrıdan sonra yalınayak koşarak havalimanına gitmek için otostop çekmeye çalıştım ve oraya gittim" dedi.
"Dizlerim üstüne çöktüm ve kelime-i şahadet getirdim"
Sokağa çıkmak için hiç tereddüt etmediğini söyleyen Koşdaş, "Bu ülkenin 20 yıllık birikimine yapılmış bir darbeydi. Her darbe olduğunda ülke olarak biz 10-20 sene geriye gittik. Darbelerin bu ülkeye ne zarar verdiğini çok iyi biliyoruz. O yüzden Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan veya devlet büyüklerinden bir çağrı gelmeden dışarı çıkmadım. Çağrıdan sonra hemen bana en yakın olan yere gittim. Atatürk Havalimanı’na vardığımda kapının önündeki tanklar polisler tarafından alınmıştı. Polisler içeride asker olması sebebiyle bizi havalimanına sokmadılar. 5-6 kişi örgütlenerek 15 metre yükseklikteki jiletli tellerden atlayıp içeri girdik. Birden zırhlı personel taşıyıcı ve FETÖ’cülere ait iki pikap birden bize ateş açtı. Orada tanıştığımız bir kardeşim şehit oldu. Sonra ikinci arkadaşım vuruldu. Ben de elimdeki taşı onlara doğru fırlatırken sağ göğsümün altından giren G3 mermisi sol göğsümü patlatarak çıktı. Akabinde ben dizlerim üstüne çöktüm ve kelime-i şahadet getirdim. Yaklaşık 3 saat orada kaldım" şeklinde konuştu.
"Biz o gece mermilerin üstüne koştuk"
O gece neler hissettiğini anlatan Halil İbrahim Koşdaş, "İnsan bir yerde patlama olduğu zaman ister istemez korku ve panik duygusuyla saklanır ama biz o gece mermilerin üstüne koştuk. Biz o gece Çanakkale ruhunu yaşadık. Ben yaşandığına inanıyorum, en canlı örneği benim. Vurulduğumda hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti ama hiçbir acı hissetmedim. Darbe yaşandığında ben 18 yaşındaydım. O süre zarfından sonra bir senelik hastane sürecim oldu. Vurulduktan 3 saat sonra özel harekat polisleri darbeci hainlere ateş etti. Ben de çatışmanın arasındaydım. İkinci mermi bacağımı sıyırıp geçti. Polislerimiz yanımıza gelip, ‘Koçum hiçbir şeyin yok, mermi sıyırmış, şimdi seni hastaneye götüreceğiz’ dedi. Vatandaşlar tarafından ambulanslar çalıştırıldı. Ben hiç bayılmadım, telefonla babamı arayarak vurulduğumu haber verdim. Vücudum kan seviyesinin altındaydı. Diyaframım delindi, karaciğerim paramparça oldu. Vücudumda 4 cm çapında bir boşlukta vardı. Ona rağmen babamı arayıp çok rahat şekilde konuştum" ifadelerini kullandı.
"Biz o gece ölümü göze aldık"
Koşdaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ambulansta parçalanarak şehit olan bir kardeşimiz vardı. Ben ona baktığımda yüzü hep gülüyordu, o şekilde şehit oldu. Hastane sürecimde bana ’1 buçuk sene ayağa kalkamazsın’ dediler ama ben bir hafta sonra ayağa kalkıp merdiven çıkmaya başladım. O gece ben de şehit olabileceğimi düşündüm, çünkü mermilerin üstüne koştuk. Biz o gece ölümü göze aldık. O hainleri elimizden geldiğince engellemeye çalıştık. Bazı siyasi partilerin söylemleri var. Onlar da FETÖ gibi söylemlerde bulunuyorlar. Bu durum bizi gerçekten çok rahatsız ediyor. O geceye ’tiyatro, kurgu’ diyen genel başkanlara kanımı vatana feda etmiş bir gazi olarak hakkımı helal etmiyorum. Allah devletimizden razı olsun, bizi hiçbir zaman yalnız bırakmadılar."
"Oğlum şehitte olsaydı üzülmezdim, çünkü söz konusu vatan"
Ailecek meydanlarda olduklarını söyleyen gazinin annesi Füsun Koşdaş ise, "Annemler İstanbul’da oturdukları için ben de Kocaeli’den annemleri ziyarete gitmiştim. Darbeyi televizyondan duyduk ve ailecek dışarı çıktık. Bayrak elimde ’Vatan millet’ dedim. ’İki tane erkek evlat yetiştiriyorum, sana feda olsun’ dedim. Sonra bana bir üzüntü, dert, keder geldi. Saat 04.00’e kadar dışardaydık. 04.30’da eve geldiğimde hafif uykuya dalınca eşim beni aradı ve Halil’in vurulduğunu söyledi. Ne yapacağımı şaşırdım. Saat 10.00’da oğlumun yanına hastaneye ulaşabildim. Üzülmedim, çünkü söz konusu vatan. Oğlum şehitte olsaydı üzülmezdim, çünkü oğlumun içinde hep şehitlik vardı ama gazi oldu. Oğlum gazi olduğu, vatanı milleti için